Son günlerde gündemimizi oluşturan bazı olaylar bana “Tüketici Hakları” konusunda daha çok bilgilenmemiz ve bilinçlenmemiz gerektiğini farkettirdi.
Bunlardan ilki Restoran ve Cafelerin boykot edilmesi ile ilgili karar.
İkincisi ürünleri bozuk çıktığı için sosyal medyada eleştiren müşteriye ayar vermeye ve tehdit etmeye kalkan CEO’nun yaşadığı iletişim felaketi.
Üçüncüsü de binlerce kendi emeklisinin yazılı, sözlü dilekçelerine ve sosyal medya çağrılarına kayıtsız kalarak, onlara maaş promosyonu ödemeyen, ölü taklidi yapan bir bankanın tutumu.
Bu üç konuyu “Tüketici Hakları” açısından yorumlamadan önce tanımları okuyalım ;
“ Müşteri ya da diğer bir ifade ile tüketici, her türden alışveriş sürecinin tek bir tarafıdır. Satıcı konumundakilerin sunduğu ürün ya da hizmetleri belirli bir ücret karşılığında alan bu kişiler, şirketler için büyük önem taşır. Zira “Müşteri her zaman haklıdır.”. Şirketlerin de mümkün olduğunca tüketicilerin haklarını koruması ve hizmet politikalarını bu yönde düzenlemesi gerekir. “
Temel ve Evrensel Tüketici Hakları Maddeleri Nelerdir?
Tüketici haklarının yasal bir zemine oturması süreci, Amerika başkanı John F. Kennedy’nin 15 Mart 1962 günü sunduğu bir raporda bu ifadeyi kullanmasıyla başlanmıştır. Bu şekilde başlayan sürecin sonunda yayınlanan Tüketici Hakları Evrensel Beyannamesi, 8 temel hakkı kapsar. Söz konusu temel tüketici hakları maddeleri şu şekilde sıralanabilir:
Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı
Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı
Ekonomik çıkarların korunması hakkı
Bilgilendirilme hakkı, eğitilme hakkı
Tazmin edilme hakkı
Temsil edilme (sesini duyurma) hakkı
Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olmak
Yukarıda belirttiğimiz haklar, yerel kurumların aldığı kararlar doğrultusunda ilgili ülkelerdeki tüketicilere de tanınır. Türkiye’de bu süreç, 8 Eylül 1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile tamamlanmış ve o günden itibaren saydığımız evrensel haklar ülkemizde de resmiyet kazanmıştır.
Boykot kararına bu evrensel haklar çerçevesinde bakıldığında, hepimiz birer tüketici olarak “ ekonomik haklarımızın” korunmasını talep etme hakkına sahibiz . Yani ürün, hizmet aldığımız bir yerde halk dili ile “ kazıklanmamak “ en doğal beklentimiz. Günümüz ekonomik ( ve hatta siyasi, kültürel ) koşullarında bu durum çok karmaşık bir hal almaya başlamış görünüyor . Nas ekonomisi sonrası çığrından çıkan enflasyonla birlikte, resmî olarak açıklanan ve alışveriş yaparken hissedilen , farkedilen enflasyon arasındaki fark açıldıkça fiyat algımız bozuldu. Aynı ürünün, hizmetin ( örneğin bir bardak çay içmek diyelim ..) fiyatı nerede, ne zaman, ne koşullarda içtiğinize göre çok geniş bir aralıkta farklılık gösterebiliyor. Fiyatı, eski bilgilerinizle ve bütçenizle kıyaslayarak “ ucuz, pahalı , normal “ gibi bir karara vararak satın alıyor ya da almıyor, alamıyorsunuz .
Satıcı tarafında , üretici ya da hizmet veren şirketin patronundan, CEO’sundan mağazadaki satışçıya kadar davranışları , tutumları, imajları da satın alma kararlarını etkiliyor . “Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı”nı ihlal eden, bu konudaki müşteri şikayetlerini de doğru yönetemeyen markalar sosyal medyada hızla ifşa olup en çok kendilerine zarar verebiliyorlar .
Tüketici olarak bir diğer hakkımız ise Temsil edilme , sesini duyurma. hakkı. Bir bankanın emeklileri de Dernekleri ve sosyal medya aracılığı ile son dönemde bu yönde bir çaba içinde. Emekli Maaşlarını ödeyen bankanın, diğer TÜM emeklilere ödediği maaş promosyonunu kendilerine ödememesinden şikayetçi . Benzer durumdaki diğer Bankalar kendi emeklilerine bu promosyonu öderken , O banka bu konuda hiçbir adım atmıyor. Konuyu Cimer’e ileten de var, dava açmayı düşünen de. Durumu bir benzetme ile özetlemek gerekirse ;
( Teşbihte hata olmaz… olursa da affola…)
Diyelim ki yıllarca bir lokantada garson olarak çalıştınız, gelene gidene hizmet ettiniz. Sonra oradan emekli oldunuz ve bu defa “müşterisi” olarak oraya gidip yemek yiyorsunuz , ücretini herkes gibi ödüyorsunuz. ( Size özel bir indirim, ikram yapılmıyor . ) Yemeğin sonunda herkese jest olarak ” ikram” edilen çayı kahveyi size ikram etmiyorlar , teklif dahi etmiyorlar . Sebebini merak edip sorunca da “ Sen zaten burdan emekli oldun, emekli maaşının primini biz ödedik “ diyorlar .
Ne düşünür , ne hisseder , ne yaparsınız ?
?Bir daha mecbur olmadıkça orada yemek yemem.
? Anlayışla karşılar yemek yemeye gitmeyi sürdürürüm .
? Eşimi dostumu da toplar oraya götürürüm, yıllarca çalıştığım , ekmek paramı , sigortamı ödemiş yer kazansın derim. Eş dost yemekten sonra kahvesini içerken izlerim. Keyiflenirim.
İşte ülkemizde TEMEL Tüketici Hakları konusunda takıldığımızı gösteren üç gündem konusu.
Bakalım bizler tüketiciler , müşteriler olarak haklarımızı arayıp, haklarımıza sahip çıkıp ülkemizin bu konularda da gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmasına katkı verebilecek miyiz ? Mücadelesini vermediğimiz hiç bir konuda daha iyiye ulaşma şansımız yok ne yazık ki.