Bir sokak röportajı esnasında vatandaşa TCMB’nin 818 milyarlık zararı hakkında ne düşündüğü sorulduğunda vatandaş “TCMB’nin geçmişte zarar ettiğini hiç hatırlamıyorum” diye yanıt verdi. Vatandaş haklı. Çünkü merkez bankasının zarar etmesi nadir görülen bir durum ve neredeyse ekonomik bir oksimorondur. İstikrarlı bir ekonomide geleneksel merkez bankacılığı fonksiyonlarını ifa eden bir merkez bankasından kar etmesi beklenir. Para basma ve senyoraj geliri elde etme yetkisini elinde tutan bir kurumun zarar etmesi çok zor olsa gerek.
TCMB son olarak 2005 yılının olağanüstü ekonomik koşullarında da zarar etmişti. Aradan geçen yaklaşık 20 yıla yakın süre içinde TCMB hep kar etti ve zaman zaman da kurumlar vergisi rekortmeni olarak gündeme geldi. Grafik 1’de de görüldüğü gibi TCMB 2000-2022 yılları arasında üç kez (2003-2005 yılları arasında) zarar etmiş gözüküyor.
TCMB tarihinin ilk zararı tam 20 yıl önce gerçekleşmişti
TCMB tarihinin ilk zararı ile 2003 yılında karşılaştı. Sonraki iki yılda da (2004 ve 2005) dönem zararları ortaya çıktı. Söz konusu yıllardaki zararlar ekonominin 2001 krizinden çıkma ve enflasyonu aşağıya çekme yolundaki mücadelesi sürecinde oluşmuştu. Zararların ana kalemlerini enflasyonla mücadele kapsamında piyasadan para çekmek amacıyla bankalararası para piyasalarında gerçekleştirilen APİ işlemlerinden doğan faizler, bankaların Merkez Bankası`nda tutmak zorunda oldukları munzam karşılıklara ödenen faizler, TMSF kapsamındaki bankaların sermaye ihtiyacına dönük operasyon giderleri ve TCMB nezdinde tutulan işçi dövizleri hesaplarına ödenen faizler oluşturuyordu
Dönem zararı 2003’de 1,5 milyar TL. (o dönem için katrilyon TL.), 2004’te 509 milyon TL. ve 2005’te 131 milyon TL. olarak gerçekleşmişti. Aynı süreçte yıllık enflasyon 2003’te 18,4’ten 2004’te yüzde 9,3’e ve 2005’te yüzde 7.7’ye gerilemişti. Bu üç yılda hem dönem zararının hem de enflasyonun gerilediği görülmekte. Bunlar ekonomide daha sağlıklı bir yapının oluşmaya başladığının göstergeleriydi. Enflasyonu tek haneli seviyelere çekebilmek için bir miktar dönem zararı kabul edilebilirdi. Doğal olarak, bunlar kendiliğinden meydana gelen gelişmeler değildi. O yıllarda iktidarda olan AKP çok dikkatli bir ekonomi politikası izliyordu. TCMB bağımsızdı ve banka içinden yetişmiş bir başkan olan Süreyya Serdengeçti tarafından yönetiliyordu.
2023 zararı normal ölçülerin çok ötesinde
2023 yılının zararı olarak açıklanan 818 milyar TL.’yi Grafik 1’e sığdırabilmek mümkün olmadı. Söz konusu zarar grafikte yer alan 2022 yılının karı olan 72 milyar TL.’nin on katından fazla. Diğer yandan 2023 yılı enflasyonu yüzde 65 civarında. Bu rakamlar, Türkiye ekonomisinde büyük bir anormalliğin göstergesi. Bilimsel dayanağı olmayan fikirlerle enflasyonun düşürülmeye çalışılması, TCMB’nin bağımsızlığını kaybetmesi ve yine TCMB’ye hiçbir merkez bankasının kabul etmeyeceği görevlerin verilmesi bu sonucu getirdi. Faiz indirimlerinin yarattığı döviz talebi patlamasını sınırlanmaya yönelik olarak başlatılan Kur Korumalı Mevduat uygulamasının maliyetlerinin TCMB tarafından karşılanması, Bankanın dayanağı olmayan bir servet transferinin aracısı olması sağlandı ve bunun arkasından bu büyük zarar oluştu. TCMB, benzer bir badireyle 1984-1988 yılları arasında KKM gibi işleyen Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesaplarının tasfiyesi sürecinde karşılaşmış, ancak söz konusu yıllarda problem TCMB’de dönem zararı oluşturacak kadar büyümemişti.
TCMB Kanununun 60. Maddesinde Banka karının nasıl bölüşüleceğine yer verilmektedir. Bununla birlikte, kanunda zarar ortaya çıkınca ne yapılacağına dair bir hüküm yer almamakta. Zararın 10 milyar TL. civarında olan ihtiyat akçelerinden karşılanması mümkün değil. Banka A.Ş. statüsünde olduğuna göre 30 Nisan’da yapılacak Genel Kurul toplantısında zararın nasıl karşılanacağına dair bir karar alınacaktır.
Şüphesiz böylesine büyük bir zararın açıklanması TCMB’nin prestijini, güvenilirliğini ve makroekonomik gelişmeler üzerindeki etkisini olumsuz etkileyecektir. Böyle kötü bir bilanço görünümü TCMB’nin gözetiminden sorumlu olduğu bankalar ve finansal kuruluşlar üzerindeki otoritesini de zayıflatacaktır. Ortaya çıkan parasal genişleme faiz artışlarının etkisini sınırlayacak ve öngörülen enflasyon hedefine ulaşmayı zorlaştıracak. 2024 yılında da yeni ve yüksek düzeyde bir zararın ortaya çıkması sorunların daha da ağırlaşmasına yol açabilecek.
KKM uygulamasının TCMB’ye aktarılması ve TCMB zararına dönüştürülmesi bütçe açığının daha fazla büyümesini engellemiş oldu. Aslında, KKM’nin bütçeden karşılanmasının ve oluşan bütçe açığının TCMB’den karşılanması da ekonomik açıdan aynı sonuçları yaratabilecekti.
Konu yine gelip hükümet ile TCMB ilişkilerine gelip dayanıyor. TCMB’nin bağımsızlığının yok edilmesi sonucunda TCMB’ye bir merkez bankasına yapılmaması gereken her şey yapıldı. TCMB’nin bağımsızlığı iade edilmediği sürece ekonomide daha olağan dışı pek çok gelişmenin yaşanması kaçınılmaz.