Halka arz süreçlerinde ilk aşama Şirketin ‘Esas Sözleşmesinin’ sermaye piyasası mevzuatına uygun hale getirilmesidir.
Bu aşama ‘Kayıtlı Sermaye Sistemi-KSS’ başvurusu olarak adlandırılır.
Süreç, Sermaye Piyasası Kurulu nezdinde işletilir ve onaya müteakip yapılan esas sözleşme tesciliyle Şirket, halka arz başvurusuna hazır hale gelir.
Bu bahisle, halka arz başvurusu yapmış ve taslak izahname yayınlamış her Şirket, ilk aşamayı geçmiş yani KSS onayı almıştır.
Bu açıdan da KSS başvurusu bir bakıma SPK’nın Şirketin halka arz olabilirliğine ilişkin bir ön onay niteliği taşımaktadır. Zira halka arz olunmayacaksa, kayıtlı sermaye sistemine geçmenin ne pratik ne de teorik bir faydası söz konusu değildir.
Otorite nezdinde yürütülen esas sözleşme değişikliği süreci ilk bakışta kayıtlı sermaye sistemine geçiş, esas sözleşmenin sermaye piyasası mevzuatına uygun hale getirilmesi, yönetici ve hakim ortaklarla (patronlarla) ilgili istihbarat sürecinin yürütülmesi gibi bilinen ve standart adımları içeriyor olsa da; aslında çok daha önemli hususlar barındırır. Bunlar şirketin finansal durumunun ön incelemesi ve Şirketin yönetiminin ortakların hak ve menfaatlerini koruyacak şekilde kurumsal yönetim ilkelerin uygun olarak teşkil edilmesidir.
Kurumsal yönetim ilkelerine uygun yönetim şeklinin tesis edilmesi ise, bilindik adıyla ‘ALTIN HİSSE’nin engellenmesidir.
Eski uygulamalar nezdinde sıkça görmekteyiz.
%1 altın hisseye sahip olan ortak; %99’unun hakkını hukukunu hiçe sayarak Şirket’i dilediği gibi yönetebilmektedir. Bu hak ve hukuk kişiye kar transferi, Şirket’in içini boşaltma gibi art niyetli davranış imkanını dahi sağlayabilmektedir. En basit şekliyle; şayet bu kişi aynı zamanda yöneticiyse Şirket’in kendine ne kadar maaş ödeyeceğine tek başına karar vermektedir.
Kısacası, aşırı imtiyaza bağlanmış hisselerin varlığı, Şirket’in kurumsal kalitesini, şeffaflık ve hesap verebilirliğini ortadan kaldırmaktadır.
Diktatörlük gibi düşünün.
Diktatör iyiyse ne ala… Lakin kötü niyetliyse kelleniz koltukta olacaktır.
İşte bu nedenle SPK son yıllarda bu konu üzerinde hassasiyetle durmaktadır.
Kesin şekilde altın hisse niteliğinde olabilecek imtiyaz düzenlemelerinin önüne geçmektedir.
Örneğin, Kanuni olarak oy imtiyazı tavanı 15 iken KSS sürecinde Şirket’in dosyasına bakan uzman arar ve bunu 5’e indirin der!
Veya A grubu oranı noktasında hassastır.
Yönetim Kurulu’nun seçimi imtiyazında ise çoğunluğu imtiyazlı hisse sahiplerine vermez.
Lakin Enda’nın esas sözleşmesini incelediğimde kurumsal yönetim ilkeleri açısından tasarlanan yapının sakıncalı olduğunu gördüm.
Halka arz başvurusunda bulunan ve taslak izahnamesini yayınlayan ‘Enda Enerji Holding’in esas sözleşmesi 16 Ocak 2024 tarihinde tescillenmiş.
Ortaklık pay dağılımı şu şekilde;
Şirketin çıkarılmış sermayesi 345.477.486,00 TL. Bu sermaye her biri 1,00 (Bir) TL itibari değerde 221.896 adet (A) grubu nama yazılı ve 345.255.590 adet (B) grubu hamiline yazılı olmak üzere toplam 345.477.486 adet paya bölünmüş.
Yani, toplam sermaye içerisinde,
%0,06’sı (on binde altısı) A grubu pay sahibi,
Geri kalan %99,94 ise B grubu pay sahibi durumunda.
Devam edelim,
İzahnameye bakıldığına,
Enda Enerji Holding’in çıkarılmış sermayesinin %30,39’unun Margün Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş’ye, %10,22’sinin Fiba Yenilenebilir Enerji Holding A.Ş’ye ve kalan %59,39’unun ise %5’in altında pay sahibi olan diğer ortaklara ait olduğunu görüyoruz.
Kısaca,
Ortaklık dağılımında ÜÇ ANA GRUP var denilebilir.
A grubu (imtiyazlı) paya sahip olanlar (On binde altı sermaye payı),
Margün Enerji (Yüzde otuz sermaye payı)
Fiba Yenilenebilir Enerji (Yüzde on sermaye payı).
Soru şu!
Sizce şirket kararları noktasında en güçlü grup kim?
A grubu paya sahip olanlar.
Yani ortakların on binde 6’sı!
Niye mi?
Esas sözleşmeye bakıldığında A grubu paya sahip olanlara iki imtiyaz verildiği görülüyor.
Birincisi 5 oy hakkı.
Bu önemli değil. Zira A grubu hisse sayısına bakıldığında son derece önemsiz.
İkincisi ise Yönetim Kurulunun %50’sini yani yarısını seçme hakkı. Esas sözleşme 9. Maddede aynen şöyle ifade ediliyor: Yönetim kurulu üyelerinin yarısına isabet eden altı (6) adedi (A) grubu pay sahiplerinin çoğunluğunun göstereceği adaylar arasından genel kurul tarafından seçilecektir.
Peki yönetim kurulu kaç kişi?
12 kişi.
Bakınız 13 değil veya 11 değil. Tamı tamına 12.
Bu ne demek, A grubunu yani imtiyaz sahiplerini oluşturan 6 kişilik yönetim kurulu grubunun onay vermediği hiçbir karar alınmaz! Tekrar ediyorum ALINAMAZ!
Dolayısıyla buradaki yönetim kurulunun %50’sini seçme ibaresinin %51’i seçme ibaresinden farkı yoktur.
Şimdi sıkı durun!
İzahname çerçevesinde Enda Enerji Holding, 100 milyon adet B grubu (imtiyazsız) hisse senedi satarak çıkarılmış sermayesini 445.477.486 TL’ye çıkarmak istiyor.
Bu durumda, YANİ HALKA ARZ GERÇEKLEŞİRSE,
A grubu (imtiyazlı) hisse sahibi olanların sermayedeki oranı halka arz sonrası on binde 6’dan on binde 5’e düşüyor.
Yani halka arz sonrası ON BİNDE 5 geri kalan YÜZDE 99,95 kadar güçlü hale geliyor,
Ve ON BİNDE 5 tüm Şirketi YÖNETEBİLİYOR!
Peki bunun ALTIN HİSSEDEN ne farkı var?
Açık söyleyeyim YOK!
Halbuki,
İzahnamenin B.6 kısmında şöyle yazıyor: İşbu izahname tarihi itibariyle, Şirket’in yönetim hakimiyetine doğrudan veya dolaylı olarak sahip olan ya da ihraççıyı kontrol eden gerçek veya tüzel kişi bulunmamaktadır.
Bu durumda hiç bu cümle yazılır mı?
Bu durumda kimlerin A grubu paya sahip olduğu İSMEN İZAHNAMEYE YAZILMAK ve her bir kişinin pay oranı belirtilmek durumundadır.
Enda Enerji’de A grubu paya sahip olmaktan daha büyük bir kontrol gücü yoktur.
İzahnamede mesele %5 değil, ÖZDÜR!
İŞİN VE OLAYIN ÖZÜDÜR!
Kaldı ki ve zaten ad-soyad yazılmasın diye 500 ve üzeri ortağın oluşturulduğu sermayenin yapısal dağılımından çok net bir şekilde görülmektedir.
Değerli okurlar.
Anlamadığım şey şu;
Kurumsal yönetim ilkelerinin bu denli önemli olduğu ve ortakların hak ve menfaatlerinin eskiye nazaran bu denli korunduğu yeni nesil dönemde böyle adaletsiz bir ortaklık dağılımı neden yapıldı?
Dediğim gibi, kurumsal yönetim ilkeleriyle yakından uzaktan bağdaşmayan bir durum.
Acaba bunun nedeni,
%30 ortak durumundaki Margün Enerji’nin potansiyel hakim ortak olma (ele geçirme) şansını önlemek mi? (Bu arada Margün Enerji’nin hakim ortağının Naten-Esen-Magen üçlü halka arzının mimarı olan ve son olarak SPK’nın Bülten açıklamasını yalan haber gerekçesiyle kaldırtan Yusuf Şenel olduğunu belirtelim.) Bu bahisle Yusuf Şenel’in hakim ortak olması istenmiyor mu?
Veya bir başka finansal mühendislik yöntemi olarak; Yusuf Şenel’e paylarını satarak ortaklıktan çıkma imkanı tanınması için mi halka arz başvurusu yapılıyor?
Hepsi birer varsayım.
Lakin bunlar cevap verilmesi gereken sorular!
Amaç ne olursa olsun,
Öz özdür ve en önemlisi budur!
Tescil edilen esas sözleşme neticesinde HAKLARINDAN MAHSUN KALACAK OLANLAR, halka arz sonrası B grubu payları satın alacak yatırımcılar olacaktır.
Zira on binde 5 esas sözleşme uyarınca koşulsuz bir iktidar gücüne sahiptir.
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN