2007 yılının son çeyreğinde ABD’de ortaya çıkan finansal krizde, yapılandırılmış finans ürünü menkul kıymetlerin kredi dereceleri aniden yani bir gecede düşmüştür.
Örneğin Moody’s tarafından derecelendirilen ve notu düşürülen, finans mühendisliğinde adına ‘dilimleme’ denilen bir yöntemle oluşturulan yaklaşık 35 bin menkul kıymetin neredeyse üçte biri, AAA derecesine sahipken; 24 saat içerisinde yatırım yapılamaz (junk) hatta çöp seviyesine indirilmiştir.
İşte bu nedenle ABD’de başlayan ve takiben büyütün dünyaya yayılan 2008 krizi, literatürde ‘Derecelendirme Krizi’ olarak da adlandırılmaktadır.
Bu krizle birlikte derecelendirme şirketlerinin itibarı büyük yara almış, eski saygınlıkları bir daha eski yerine gelmemek üzere ortadan kalkmıştır.
Ne yapar bu derecelendirme şirketleri?
Borçlunun, borcunu faiziyle birlikte zamanında geri ödeyebilme yeteneğini ölçer!
Not yükseldikçe bu yetenek artar, yani temerrüt riski düşer!
Nedir temerrüt riski?
Borçlunun, borç taksitini zamanında ödeyememesidir.
İşte bu nedenle, tasarruf sahipleri, yani borç verenler; kredi derece notlarını takip ederler.
Değerli okurlar,
Kredi derecelendirme notları bir bakış açısıyla makro ekonomik durumun iyi olmasıyla yakından ilgiliyken; diğer bir bakış açısıyla ise yakında ilgili değildir!
Örneğin,
Fitch, 13 Şubat 2015 tarihinde Uganda’nın kredi derecesini B’den B+’ya yükseltmiştir ve bugün itibariyle hem Uganda hem de Türkiye B+ notuna sahiptir.
Şimdi Türkiye ile Uganda ekonomisi aynıdır diyebilir miyiz? Tabi ki HAYIR! Konuşmak dahi fuzuli…
Veya,
Fitch, 5 Mart 2024 tarihinde Jamaica’nın kredi notunu B+’dan BB-’ye çıkarmıştır.
Ne diyelim şimdi: Jamaica’nın ekonomisi Türkiye’den daha mı iyi? Tabi ki HAYIR!
İşte bu nedenle kredi derecelendirme notlarının ekonomiyle doğrudan ilgilisini kurabilmek mümkün olmayabilir. Buna karşın, kredi derecelendirme notlarının ekonomiyle doğrudan ilgisi olduğu unutulmamalıdır.
“Haydaaa! Hoca sen de ne diyorsun öyle?” dediğiniz duyar gibiyim.
Gelin izah edeyim…
Tekrar edersek, kredi derecelendirmesinde mevzubahis olan; alınan borçların zamanında geri ödenebilmesindeki finansal kabiliyetin tespiti ve potansiyel tasarruf sahiplerine ve borç verenlere duyurulmasıdır.
Finansal sıhhat ise, ulusal yani devlet borçlanmasında makro ekonomik durumun bir neticesidir.
Makro ekonomik durum ise bugünden yarına hızlıca düzelecek ya da kötüleşecek bir asansör değildir.
Seviyeleri ve yolun uzunluğu önem kazanır.
Öncelikle Fitch’in B+ notunun ne anlam ifade ettiğini anlamamız gereklidir.
Aşağıda uluslararası derecelendirme kuruluşlarının kredi notları ile, bunların karşılığında yer aldığı kümeleri görmektesiniz.
Fitch özelinde ele aldığımızda,
Türkiye’nin B notuna sahipken de; B+ notuna yükseltilince de halen ‘çok spekülatif’ kümesinde yer almaya devam ettiğini; ve tasarruf sahiplerine Türkiye’nin ‘yatırım yapılamaz’ ülke olarak ilan edildiğini rahatlıkla görebilirsiniz.
Çok Spekülatif Kümesi Ne Anlama Geliyor?
Üç alt seviyeden (B-, B ve +) oluşan çok spekülatif kümesinin anlamı Fitch tarafından şu şekilde belirtilmektedir: Limitli güvenlik marjına sahip çok yüksek temerrüt riski içeren yatırım!
Temerrüt ne anlama geliyordu: Borçların zamanında ödenememesi riski?
Uluslararası literatürde beş yıllık tahvillerde ‘çok spekülatif küme’ için temerrüt riski yaklaşık %20 ve üzeri, on yıllıklarda ise yaklaşık %30 ve üzeri seviyelerinde hesaplanmaktadır.
İşte B-, B ve B+ arasındaki farklar; matematiksel olarak bu %’lik temerrüt riskileri arasındaki oynamalara işaret eder. Yani misal beş yıllıklarda temerrüt riski B+’da %20 ise; B’de %25’tir.
Emin olun, borcun geri ödenmeme riski açısından %20 ile %25 arasında anlamlı bir fark mevcut değildir.
Bunu CDS’lerdeki duruma benzetebilirsiniz.
CDS’ler 800’den 300’e düşmüş olsa da borçlanma maliyetleri azalmadı. Çünkü 110’dan 80’e düşüşün etkisi; 500’den 350’ye düşüşün etkisinden çok çok daha fazladır.
Bu nedenle; cari olarak Türkiye’nin kredi notunun Fitch nezdinde B’den B+’ya çıkarılmış olması borç verenler açısından kısa vadede hiçbir şeyi değiştirmez. Küme aynı küme ve temerrüt riski halen çok yüksek.
Peki güvenlik marjı ne?
Borçlunun, öz kaynak düzeyini ifade eder. Yani devletin ZOR GÜN PARASI!
Varsa Cari Fazla, TCMB uhdesinde net rezerv; NE ALA!
Her ikisi de sıfırsa geriye kalır potansiyel vergi geliri!
Parantez açalım!
Unutmayın. Bazen doğal kaynak zenginliği halk sürünse de kredi notunun yüksek olması sonucu verebilir. Misal petrol veya gaz gibi doğal kaynaklara dayalı geliriyle belirli bir zümrenin; yani otokratların ve oligarkların muhteşem imkanlarla yaşadığı bir devlet olabilir. Bu durumda, ülkenin borç ödeme gücü ön planda olduğu için; ekonomiye iyi teşhisi konulamasa dahi, borçlanma açısından yüksek kredi notu alınabilir. Örneğin Libya, 2009 yılında Standard and Poor’s tarafından A- (üst orta not, yatırım yapılabilir düzey) ile derecelendirilmişti.
Parantezi kapayalım!
İşte, bu güvenlik marjı ne denli yükselirse; istatistiksel olarak temerrüt riski azalır.
İşte o yüzden bütçe disiplini yapınca, rezerv artırınca, cari açığı kısınca kredi notu artar!
Çünkü borcu geri ödeyebilme kabiliyeti artar!
Ve doğal kaynak zenginliği yoksa, Öz Kaynağı güçlendirebilecek yegane kaynak VERGİDİR!
Kısaca, Fitch’in not artırımı mevcut durumda hiçbir şeyin değişmediğini ifade etmektedir.
Lakin değişim trendi imkanı vardır.
Eğer politikalar doğru şekilde uygulanırsa; öz kaynak yani finansal sıhhat artacak, temerrüt riski düşecektir. Borç verenler paralarını zamanında alabileceklerine inanacaklardır. Ya yabancı gelecektir.
TL mi Tutmalı, Yoksa Dolar mı?
Halen negatif faizdeyiz.
Enflasyon savaşı devam ediyor.
Dolarizasyon tersine dönmedi.
Vergi gelirleri kağıt üzerinde artırılabilir lakin pratikte toplanabilirlik özelliğini kaybetme sınırına ulaşmış vaziyette.
Peki çözümün başlangıcı neresi?
Öncelikle Dolar tutanların TL’ye geçişi temin edilmeli.
Bu nasıl yapılabilir? Ya kur artacak ya da faiz.
Yani ya TL tutan kazanacak ya da Dolar.
Devalüasyon olursa ne olur? Enflasyon artar. Program patlar.
O yüzden tek ve etkili silah faizdir.
Seçimden sonra artarsa ve en azından reel sıfıra çıkarsa ne ala, yoksa sarmal devam eder.
İzleyip göreceğiz…
İşte Fitch’in not artırımı da aynı şeyi söylüyor: İzleyip göreceğiz!
Peki ya Borsa?
Borsacılar (?) coştu!
Roketler havada uçuştu.
Fitch not artırımı geldi, sıkıntılar bitti dendi.
Bir durun hele…
Not değişiminin ekonomik açıdan kısa vadeli bir etkisi olmayacağını yukarıda anlattık.
Süreç devam ediyor.
Borsa para girerse artar. Haliyle yabancı bekleniyor!
Lakin yarın veya bu hafta için borsaya akın akın yabancı mı gelecek?
Asla… Hele ki seçim sonrası faiz artışı olasılığı masadayken.
Lakin, yukarıdan mal boşaltmak isteyenler,
Komisyon aldıkları gruptakilere sabır aşılamak isteyenler,
Spekülatörler ve manipülatörler; emin olun bu hafta bu haberi kullanmak isteyecekler.
Çok da doğal. Çünkü, liberal kapitalizm oyuncağı bu şekilde çalışıyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN