Esfender Hoca Türkiye’ye yapılan Büyük Kötülüğü Açıkladı!

Prof.Dr. Esfender Kormaz'a göre, Eğitimdeki ideolojik tuzak Türkiye'ye yapılan en büyük kötülük!

Prof.Dr. Esfender Korkmaz

Prof.Dr. Esfender Korkmaz

Türkiye’de eğitim sistemi, 1990’lı yıllardan başlayarak hızlı bir şekilde Siyasi İslam’ın ayağı Gülen cemaatinin taassubunda kaldı. Bu nedenle adeta bir kültürel düşüş yaşandı.

Ancak bir veya birkaç kişi de olsa, eğitimin başındakiler bile eğitime ideolojik pencereden bakıyorsa, eğitim çıkmazda demektir.

Eğer eğitimin başında olan Millî Eğitim Bakanı eğitimi aynı paralelde yorumlarsa, sorun daha da büyük demektir.

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin katıldığı bir canlı yayında sunucunun “Şeriatı öven kitap mı yazdınız?” sorusuna “Keşke Şeriatı övecek kadar bilgim olsaydı da yazsaydım” yanıtını vermişti.

Osmanlı’nın geri kalmasının, idari ve jeopolitik nedenleri olmakla birlikte, temel neden eğitimde ve bilimde geri kalmasıdır

Osmanlı’da, ilköğretim yerine hayırsever kişiler ve dini cemaatler tarafından kurulan ve 5-6 yaşlarında çocuklara eğitim veren, mahalle mektepleri ve sıbyan mektepleri vardı. Bunlar şeyhülislama bağlıydı. Bu okullarda, okuma, yazma ve dört işlemle birlikte temel amaç Kur’an’ı öğretmekti. Bunun için de eğitim dili Arapça idi. Tanzimat dönemine gelinceye kadar, kızlar sıbyan okulundan sonra eğitim görmezlerdi.

Şeyhülislam da; “dinin temelini sağlamlaştırmak için sorun kaynağında halledilmelidir” diyor ve eğitim sisteminde baştan sona din esaslı bir düzenleme yapılıyordu.

Osmanlı medreselerinde okutulan derslerin tamamına yakını fıkıh, hadis, kelam, tefsir dersleriydi. “Felsefe, matematik ve fen bilimleri geleneksel medrese müfredatında yer almıyordu.”

Siyasi iktidar, herkesi İmam Hatip Liseleri’ne yönlendirmek istiyor. Birçok bakan da bundan övgüyle bahsediyor. Oysa Diyanet İşleri’nin 2017-2021 stratejik planında, tehditler arasında “İlahiyat ve İmam-Hatip Lisesi mezunu sayısının kontrolsüz, plansız artışı ve mezunların nitelik sorununun bulunması” da bir madde olarak yer alıyor. Bütün bunlar, gençlerin siyasi olarak istismarı demektir. Bir toplumun gençlerinin siyasette kullanılması, ideolojide kullanılması, ülke geleceği için risk oluşturuyor.

Protestanlığın kurucusu Martin Luther’in gerekçelerinden birisi de eğitimin bağnaz olmaktan çıkarılması ve laikleştirme hedefi olmuştur. Luther, eğitimin yararlarını söylerken “iyi okullar hayattaki tüm doğru davranışların çiçek açtığı bir ağaçtır ve ağaçların çürümesi durumunda dinde ve tüm sanat kollarında körelme kaçınılmazdır” demiştir.

Kalkınmanın önemli şifrelerinden birisi de insan gücü potansiyelini etkin kullanmaktır. Bunun için de mesleğe yönelme ortaöğrenimde başlamalı, yükseköğrenimde devam etmelidir. Biz eğitime ideolojik bakarak kurumsal yapısını bozduğumuz için, yurt dışında eğitim talebi arttı. Eğittiğimizi de Türkiye’de tutamıyoruz. Beyin göçü arttı.

Vasıflı iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştirdiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne “Beyin göçü (brain drain)” deniliyor.

Göç veren ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. Yani beyin göçü temelde gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik bir kaynak aktarımıdır. Beyin göçünün genel nedenleri, işsizlik, çalışma ve araştırma imkânları, demokrasi sorunu gibi çeşitli sorunlardır.

Beyin göçü İlk ve Orta Çağlarda kilise baskısı ve fikir baskısı ve siyasi nedenlerle ortaya çıkmıştır. Avrupa’da en büyük beyin göçü İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler nedeniyle olmuştur. En büyük göçü alan ülke de ABD olmuştur. Albert Einstein da Almanya’dan ABD’ye göç eden bilim insanlarından biridir. ABD’ye göç edenler, ABD’nin bilim, teknik ve eğitim alanında kalkınmasına büyük katkı yapmışlardır.

Aynı şekilde Atatürk’ün projesi olarak Türkiye’ye gelen Alman profesörler de Üniversitelerin organizasyonu ve gelişmesinde etkili olmuş, kamu reformlarında da görev almışlardır.

Beyin göçü Türkiye için karşılığı olmayan beşeri sermaye kaybına yol açmaktadır. Beşeri sermaye kalkınmanın en önemli ayağıdır. Bu sermayenin kaybı, ülke kalkınmasını da olumsuz etkiliyor. Bugün göçe eğer çözüm bulunmazsa, Türkiye genç beyinleri kaybedecektir.

Yurt dışında eğitime talebin ve beyin göçünün artmasının nedeni; eğitimin ideolojik kalıplara sokulması, her alanda güven kaybı ve gençler arasında yüksek işsizliktir.

Exit mobile version