Bankaların Faizle İmtihanı: Kurtuluş Reçetesi Ne Olacak?

Doç.Dr. Soner Gökten, bankaların yüksek faizle mücadelesini yazdı:

Doç.Dr. Soner Gökten

Prof.Dr. Soner Gökten

Net faiz geliri; ‘alınan faiz’ ile ‘ödenen faiz’ arasındaki farktır.

Basitçe, alınan faiz bankaların verdiği kredilerden tahsilatlarını, ödenen faiz ise mevduat sahiplerine (müşterilere) ödemeleri gösterir.

Bu bahisle,

Net faiz geliri esasen mevduat bankacılığının esas faaliyetinden elde ettiği gelir, yani temel finansal performansının parasal tutarıdır.

Türkiye’de TL mevduat vadesi alışkanlığı ortalama 30 ila 40 gün civarındadır.

Dolayısıyla,

Şayet Türkiye özelinde mevcut şartlar itibariyle alınan faiz ve ödenen faiz uhdesinde bir analiz yapılacaksa, doğru olan tahakkuk esasından sıyrılarak nakit gerçekleşmelere bakmak olacaktır.

Bunun için en iyi yol, bankaların açıklanan konsolide olmayan nakit akış tablolarından faydalanmaktır.

Nakit ödenen faizin nakit tahsil edilen faize bölünmesiyle elde edilen ‘ÖDENEN FAİZ / ALINAN FAİZ’ oranı basitçe nakit FİNANSMAN MALİYETİNİ gösterir.

Bankaların finansal performansını değerlendirmek açısından da kolay bir analiz için biçilmiş kaftandır.

Şöyle düşünün, ilgili dönemde kredilerden 100 TL nakit girişi sağlamış, mevduat sahiplerine ise 40 TL nakit ödeme yapmış bir bankanın 100 TL’lik faiz gelirinin maliyeti %40 olacaktır.

Eğer takip eden dönemde kredilerden 120 TL nakit girişi sağlanmış, buna karşın mevduat sahiplerine 60 TL nakit ödeme yapılmış ise, 120 TL’lik faiz gelirinin maliyeti %50 olacaktır.

Aşağıdaki grafikte, yıllar itibariyle beş büyük özel bankanın ödenen faiz/alınan faiz oranlarını (nakit gerçekleşmeler itibariyle) görebilirsiniz

Yapı ve Kredi Bankası’nın 2020 yılında ödenen faiz/alınan faiz oranı %54 iken 2023 yılında bu oran %84 seviyesinde gerçekleşmiş.

2020 ve 2023 yılları itibariyle bu oran sırasıyla Akbank’ta %44’ten %82’ye, İş Bankası’nda %43’ten %72’ye, Denizbank’ta %45’ten %71 ve Garanti Bankası’nda %38’den %67’ye yükselmiş.

Kısacası, bankaların FİNANSMAN MALİYETLERİNDE 2023 yılı itibariyle müthiş bir ARTIŞ yaşanmış.

Parasal sıkılaşma, yani politika faizi artış dönemlerinde mevduat bankalarının finansman maliyetlerindeki artış doğal bir sonuçtur.

Zaten, mevduat bankalarının sıkılaşma dönemlerinde finansal performanslarındaki gerilemenin temel nedeni de budur! (Not: Bankalar nezdinde enflasyon muhasebesi uygulanmış olsaydı KAR değil ZARAR görme olasılığımız son derece yüksekti).

Aşağıdaki grafikte, 2020-2023 itibariyle politika faizinin seyri ile beş büyük özel bankanın ödenen faiz/alınan faiz oranı ortalaması (finansman maliyeti ortalaması) arasındaki ilişkisini görebilirsiniz.

Politika faizi ARTIKÇA, bankaların nakit esaslı FİNANSMAN MALİYETİ ARTMIŞ!

Bu ifadeyi, finansal okuryazarlık adına, bilerek büyük harflerle yazdım.

 Özellikle banka yatırımcıları şunu iyi bilsinler: Mevduat bankaları genel koşullar çerçevesinde (mesela süper bono gibi faktörler söz konusu değilse) faiz artarken değil, faiz düşerken karlı çıkar!

Neden mi?

Gelin mevcut konjonktürü belirterek basitçe izah edeyim!

Politika faizindeki artışla, yüksek oranlarda mevduat toplamının neticesinde finansman maliyetleri artmış durumda.

Risk profili düşük tasarruf sahipleri ise, cezbedici faiz oranlarıyla vadeli TL mevduata yönelmiş durumda.

Peki, vadeli TL mevduat ile toplanan, kartopuna dönüşen ve M1 ile M2 para arzları üzerinden gözlemlediğimiz TL likidite bankalarca nasıl kullanılacak?

Soruları sorup kısa cevaplarını verelim.

Bankalar, %60 ve üzeri oranlarla ticari kredi verebiliyor mu? HAYIR!

Nereden medet umuyorlar?

Müşterilerden ve bireysel kredilerden.

Bu durumun bir sonucu olarak müşterilerden alınan ücret & komisyonlar yani şubeye ayakbastı parası artmış mı, EVET! (Not: Detayı için 16 Şubat 2024 tarihinde Paramedya’da yazdığımBankalar faturayı müşteriye kesti! Bankaların ücret ve komisyonlarında patlama! başlıklı köşe yazısını okuyabilirsiniz.)

Bireysel krediler de azalama var mı? HAYIR!

Çünkü halihazırda zaten varlıklı bireyselin temerrüt riski ticariye göre son derece az.

Bankalar, bireysel kredi kartı harcamaları kısılsın istiyor mu? HAYIR!

Zira bireyseller özellikle zorunlu harcamalarında kredi kartına yükleniyor.

Yani, kredi kartları bankalar için kolay ve kısmen risksiz bir kredilendirme yolu.

İşte bu nedenle bankalar limit kısılmasına karşı duruyor ve kredi kartı faiz oranlarında artış talep ediyor.

Peki gelinen noktada, toplanan paralar karşılığını bulmuş durumda mı, HAYIR!

İşte kritik soru karşımıza burada çıkıyor!

Bankaların faizle imtihanında KURTULUŞ REÇETESİ ne?

Cevap: Parasal sıkılaşmanın hızla son bulması!

Yani yazının sonunda söyleyeceğimi şimdiden söylemiş olayım…

Yakın zaman zarfında bankalardan genişlemeye geçiş söylemleri ve baskısı görmeye başlarsak hiç şaşırmam!

İki temel etmen burada kritik bir rol oynar.

Biri, politika faizlerinin düşüş sürecinde özellikle zaten kaymak olan kesime verilecek krediler.

Diğer bir ifadeyle, parasal sıkılaşma sona erdikçe, yani faiz oranları düşmeye başlayınca bankalar kredi kanallarının musluklarını açar ve her verdikleri kredi bir sonrakine göre daha fazla gelir bırakmaya başlar.

İkincisi ise, devlet tahvilleridir.

Yüksek faizden alınan tahviller, faiz düştükçe değer artışı sağlar ve bankalara yüksek gelir bırakır.

Ve son birkaç kelam daha;

Şu an mevcut göstergeler itibariyle, bankaların cari finansal performansı şayet parasal sıkılaşma devam etmeyecekse son dört yıla göre dip seviyededir.

Ve şayet, makroekonomik gerçeklikler bir tarafa konulur ve parasal sıkılaşma sona erdirilirse bankalar bundan kısa vadede kazançlı çıkacaktır.

Yani yabancının beklentisiyle, bankaların beklentisi eşleşmiştir.

Sevgi ve vicdanla kalın…

Doç. Dr. Soner GÖKTEN

 

 

 

 

 

 

Exit mobile version