Yargıtay’ın ticari kredilerde de masraf iadesi kararı Türkiye’de yeni bir tartışma başlattı. Bankalar hayır kurumu mu? İşte o karara çok yönlü bakış açısı:
Bankalar bireysel kredilerden alınan dosya masraflarını ödeye ödeye bir türlü biteremez iken, son çıkan ticari kredilerde de masraf iadesi ise adeta soğuk duş etkesi yarattı. Bankalar Birliği’nin bu karara itiraz edeceğiz belirtiliyor.
Hukukcular bu karar ile ilgili olarak da ikiye ayrılmış durumdalar.
BANKALAR KANUNUNA UYGUN
Bankaların itiraz dayanağı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20.maddesi. İtiraz maddede “ücret isteme hakkı” ile ilişkilendiriliyor. Bu hükme göre:
Tacir olan veya olmıyan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, münasip bir ücret istiyebilir. Bundan başka, verdiği avanslar veya yaptığı masraflar için ödeme tarihinden itibaren faize de hak kazanır.
Öte yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu (BnK)’nın 144. maddesi ise olayla bağlantılıdır; bu hükme göre: “Bakanlar Kurulu, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu yetkilerini Merkez Bankasına devredebilir.” Bu hüküm bankalara, faiz dışında menfaat elde etme hakkı tanımaktadır. Olayınızda söz konusu olan tüketici kredisi olmadığından , 4077 SY’nin emredici nitelikteki özel hükümlerine tabi değildir. Yani 4077 SY, BnK’dan önce uygulanmayacaktır.
Yine, ticari kredilerde (özel hukuk ilişkilerinde) asıl olan tarafların serbestçe sözleşme yapmaları, özgür iradeleri ile sözleşmenin konusunu ve koşullarını seçmeleridir. (6098 sayılı TBK 1 ve 26).
Bu nedenle masrafların geri alınması olanaklı değildir.
GERİ ALINABİLİR GÖRÜŞÜ
Karşı tarafın iadedeki ısrarının dayanağı ise karşı taraftaki tacirin yani bankanın basiretli bir işadamı gibi davranmaması, her fırsatta fahiş fiyatlarla ücet tahsil etmesi. Zira, borçlu şirket bankanın dışında para alamayacak olması onun o an için bankanın şartlarını mecburen kabul etmesi ve tüm sözleşmeleri imzalamasına neden oluyor. Oysa bu fırsatçılık ve hakkaniyet ilkesine aykırı bir durumdur. Bireysel kredilerde BDDK ve Türkiye Bankalar Birliği tarafından belirlenen bir fiyatlandırmanın olmaması bankaların kontrolsüz kesintilerine neden oluyor.
SORUN YASANIN NET OLMAMASI
Bankaları sıkıntıya sokan bu kararların arkasında bankacılık kanunlarının net ve anlaşılır olmamasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bankacılık uzmanı Serdar Uzunlu, 2009 yılından bu güne kadar bankaların kontrolsüz bir şekilde işlem yaptıklarını öne sürürek, “2009 yılında yaşanan global krizin Türkiye’ye dahası Türk bankacılık sistemine yansımasından korkan hükümet bankaların bu alanda rahat davranmalarına olanak tanımıştır. Bu serbestliği fırsat bilen bankalar faiz dışı gelirlerle gelirlerini adeta katladı. Burada yapılması gereken tek şey bankaların faiz dışı gelirlerinin yasal düzenlemelerle belirlenmesidir. Yani banka hangi durumda hangi masrafı alır bunu BDDK hazırlamalı. BDDK’nın bu çalışmayı yapmaması hem bankaları güç durumda bırakıyor hemde bu kurumları halkın gözünde itibarsızlaştırıyor. Unutulmamalı ki bankalar kar amaçlı ticari kuruluşlardır. Hayır kurumu değil”dedi.