Hafize Gaye Erkan Mobbing kurbanı mı?

Hanife Fişek Yazdı:

Hanife Fişek

Hanife Fişek

Bir Hayal …Bir Gerçek

“ Ülkemizde mobbing olayları çok ciddiye alınır. Nerede “mobbing” olarak tanımlanacak bir durum yaşansa sorun ivedilikle çözülür . Mobbinge uğrayan kişiler yetkili mercilere bildirimde bulunduklarında üst yönetimler konuyu titizlikle inceler ve sorumlular hakkında gerekli yaptırımları hemen uygularlar. İlgili kişi ya ceza alır ya da işten uzaklaştırılır, el çektirilir , istifa ettirilir, emekliye sevkedilir . Yani bedel öder. Bu her kurum, her makam için geçerlidir . Ülkemizde “mobbinge sıfır tolerans “ bir çalışma prensibidir. Öylesine gelişmiş bir ülkeyizdir. “

Keşke son günlerin en çok konuşulan , bomba etkisi yaratan istifa (!) haberini bu şekilde duyurabilseydik. Keşke olay gerçekten bu boyutu ile gündem olabilseydi . Çalışma hayatı içinde mobbinge uğrayan binlerce kişiye umut verebilseydi .

Ülkemizin ilk kadın Merkez Bankası Başkanı’nın görevden affını istemesiyle son bulan , kendisi tarafından “ itibar suikasti “, adının yıpratılması “ olarak ifade edilen sürecin başlangıcı , bir Merkez Bankası çalışanının , Başkan’ın babası tarafından “ mobbinge uğraması “nı Cimere şikayet etmesi ve bu durumun basında yer alması ile başladı. Belki de Türkiye tarihinde ilk kez Cimer’e yapılan bir mobbing ihbarı böylesine büyük bir sonuç doğurdu , Kurumun başındaki kişinin görevden affını istemesi (!) ile son buldu . Olay ekonomik ve siyasi boyutları ile çok yönlü tartışılırken , olayın başlamasına vesile olan “ mobbingçi baba” iddiasına çok yüzeysel olarak değiniliyor ve bu durum sadece bir “ bahane “ olarak değerlendiriliyor . Böyle değerlendirilmesinin HAKLI gerekçeleri de yok değil . Bu ülkede, çalışma hayatı içinde , ne kamuda ne de özel sektörde … ne yazık ki hiç kimse bir çalışana “ mobbing” uyguladı diye bu kadar kısa sürede bu kadar ağır bedeller ödemez. Ödetilmez . Görmezden gelinir, üstü örtülür , araştırıyor gibi yapılır, zamana bırakılır .. vs. Bizim çalışma kültürümüzde ne yazık ki hala “ mobbing mağduru” nun haklarını koruma bilinci yerleşmemiştir . Sindirilememiştir.
Bunu sadece bir iddia olarak yazabilirim ama ispatlayamam. Yaşadıklarım, gördüklerim ve gözlemlediğim olaylardan çıkardığım bir sonuç diyebilirim . Dilerim ki yanılıyorumdur.

Yanıldığımın ispatı olarak da ilgili mercilerin , mesela Cimer’in son yıllarda kendilerine yapılan “ Mobbing “ ihbarları ile ilgili yaptığı incelemelerin ne gibi sonuçlar doğurduğunu öğrenmek isterim. Özel sektör ve kamudan “ mobbinge uğradığını “ ihbar eden kaç kişi olmuş , hangi yollarla soruşturulmuş ve sorumlular ne şekilde cezalandırılmış ?

Hafize Gaye Erkan böyle bir “iddia” hatta belki de “ iftira” sonucunda, Merkez Bankasındaki onurlu görevinden affını isteyerek ayrıldı . Belki de bu süreçte asıl mobbinge maruz kalan kendisiydi. Konunun detaylarına çok da hakim değiliz.

Konuya ilişkin bir empati hikayesi;
İkinci çocuğumun doğumundan 15-20 gün sonra Bölge Müdürlüğüne davet edilerek “ Şube Müdürü “ olmak isteyip istemediğim konusunda bir teklif almıştım . Kabul edersem ücretsiz izin kullanmadan Şubede göreve başlamam gerekecekti . Kabul etmezsem “ terfi hakkımı “ kaybedecek ve belirsiz bir süre daha bölge müdürlüğünde ( 5 yıldan uzun süre olduğu gibi ) müdür yardımcısı olarak göreve devam edecektim . Tüm zorlukları göze alarak uzun süredir beklediğim ( ama ancak doğum sonrası hızlı bir emrivaki ile gelen) şube idareciliği görevini kabul ettim. Bebeğim kırk günlükken şubede göreve başladım. Tüm sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirme konusunda idealist, mükemmeliyetçi olmak biraz yıpratıcı oldu. Bir keresinde çok önem atfedilen Müdürler toplantısına bebeğimi ve annemi de yanımda götürüp , tüm masraflarını kendim karşılamak üzere yakın bir otelde konaklatıp , bebeğime süt vermeye devam ettim. Kariyer yapmaya ( yaptığı kariyeri sürdürmeye ) çalışan her kadın bu ülkede maddi ve manevi bir çok bedeller öder. Çoğu zaman ailesinden de destek alır. Ailenin çalışan kadının yanında destek olması güç verir . Bunu özel sektörde ve kamuda bir çok kadın doğum sonrası hızla işe dönmek zorunda kaldığında farklı şekillerde deneyimlemiştir.

İlk kadın Merkez Bankası başkanımız da küçük bebeği olmasına rağmen görev bilinci ve gösterilen makamı değerlendirme isteği ile bu sorumluluğu üstlendiğinde Türk kadınları adına önemli bir rol model olduğunu belirterek saygı duymuştum. Ailesinin kurum içinde gereğinden fazla yer işgal etmesi ve uygunsuz şekilde davranması , görevi sonlandırma konusunda önemli bir etken gibi görünüyor . Görünenden çok daha fazlasının olma ihtimali ise tüm zihinleri meşgul ediyor . Bildiklerimiz , bilmediklerimizin çok azıdır muhtemelen. Bir kadın Başkan , Merkez Bankasındaki görevinden ayrılırken, bir kadın olarak içimden geçen cümle şu oldu “Olmasaydı sonumuz böyle…

Exit mobile version