Sıkılaşıyoruz…
Faiz artırıyoruz.
Peki, piyasanın genelindeki beklenti çerçevesinde 250 bp artış yeterli olacak mı?
Bu yazıyı bilinçli olarak 25/1/2024 tarihli Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde yazıyorum ki, tarihe not düşmüş olalım.
Her zamanki gibi, olduktan sonra değil olmadan önce konuşmuş olayım ve dikkat çekeyim.
Efendim,
Miktar teorisine, yani para arzı ve enflasyon arasındaki pozitif ilişki önermesine vakıf olmayanların, bu yazıdan önce ekonomist Dr. Ayhan Bülent Toptaş’ın Paramedya’daki ‘Politika Faizindeki Artış M1 Üzerinde Henüz Bir Etki Göstermedi’ başlıklı yazısını okumalarında büyük fayda var.
M1, en dar para arzı tanımı olup dolaşımdaki para ve vadesiz mevduatlardan oluşmaktadır.
Diğer bir ifadeyle M1, dolaşımdaki para (emisyon hacmi), TL cinsinden vadesiz mevduat ve yabancı para cinsinden vadesiz mevduat toplamıdır.
Bu haliyle M1, diğerlerine göre (M2 ve m3) en likit para arzını göstermektedir.
Enflasyonla mücadele kapsamında başarının anahtarı, M1’in kontrol altına alınmasıdır.
Yani, yapılan faiz artışlarının M1’in büyümesini durdurması veya kayda değer şekilde yavaşlatmasıdır.
İşte bu nedenle, öncelikle M1’in durumuna göz atalım.
Aşağıdaki grafikte, kur korumalı mevduatın başlangıcından itibaren M1’in gelişimi gösterilmektedir.
Ayrıca, verilen faiz kararları grafik üzerinde tarihsel olarak belirtilmiştir.
M1’in seyri, iktisadi politikamızı çerçeveleyen denklemi anlamak için faiz indirimlerinin MÜTHİŞ ETKİSİNİ gözler önüne sermektedir.
17/12/2021 tarihinde %14 olan politika faizi 24/2/2023 tarihinde %8.5’e kadar düşürülmüştür.
Bu süreçte ilk faiz artırım tarihi olan 23/6/2023’e kadar M1 %50’den fazla artış kaydetmiştir.
Burada net olarak görmekteyiz ki,
Dolarizasyona karşı mücadelede buluş olarak şapkadan çıkartılan kur korumalı mevduat bırakın TL’ye yönelimi temin etsin, tam tersine M1’deki artışı körüklemiştir.
TL’nin değer kaybı beklentisini adeta meşru hale getiren KKM, yabancı para vadesiz mevduatlarını azaltmamıştır.
Enflasyon yani fakirleşme üzerinde yarattığı yıkım dikkate alındığında, kur korumalı mevduatın yıllarca üzerinde konuşulacak bir örnek olay haline geldiği rahatlıkla söylenebilir.
Dr. Ayhan Bülent Toptaş’ın yazısında kullandığı grafiği aynen koyuyorum.
Lütfen aşağıdaki grafiğe dikkatlice bakın.
Grafikten net bir şekilde görülüyor!
M1 alt kalemlerinden yabancı para vadesiz mevduatlarda herhangi bir azalış olmadığı gibi, Haziran 2023 itibariyle toplam içindeki payı itibariyle artış yaşanmış.
Yani M1’i artıran yabancı para vadesiz mevduat hesapları olmuş.
Hatırlayalım,
Haziran 2023’de Dolar kuru kısmi olarak serbest bırakıldı ve kontrollü olarak 27 Lira seviyesine çıkarıldı.
Dolar/TL kuru zamansal hareketini aşağıdaki grafikten görebilir ve anımsayabilirsiniz.
Politika faizleri ise 23/6/2023 tarihinde artırılmaya başlandı ve %42.5 seviyesine kadar çıktı.
Peki M1, bu süreçte, yani devalüasyon ile birlikte politika faiz artışı sonrasında ne oldu?
Yaklaşık %30 düzeyinde arttı!
Yani büyümesi durdurulamadı veya istenen şekilde azaltılamadı!
NEDEN?
Çünkü dolarizasyon önlenemedi!
Yabancı para vadesiz mevduatı durdukça da önlenemez!
TL’de yaşanacak her değer kaybı ise M1’i artırmaya devam eder!
Denklemin büyük resmine vakıf olun.
M1 artışı nasıl hız kesebilir gelin özetleyeyim.
Diğer bir deyişle,
Neler yapmamız veya daha doğru bir ifadeyle öncelikle hangi iki hedefi başarmamız gerekiyor, belirteyim.
1) Dolarizasyon süreci durdurulmalı.
Nasıl olacak?
Tasarruf sahiplerinin TL’ye geçişini sağlayarak.
Bunun için kilit anahtarlar ne?
Ya tatmin edici TL vadeli mevduat faizi ya da tatmin edici Dolar/TL kuru.
TL mevduat faizleri gevşerken mümkün mü? Hayır!
Neden gevşiyor? Çünkü kredi veremeyen bankalar daha fazla TL toplamak istemiyor.
Dolar/TL kuru tasarruf sahiplerinin Dolar bozdurması için yeterli mi? Hayır!
Çünkü TL, en az enflasyon kadar değer kaybetmeli.
Ayrıca, hep söylüyorum, kur korumalı mevduatı bitirmek demek, oraya gelen tasarruf sahiplerinin tekrar yabancı para pozisyonu almamalarını sağlamak demektir.
2) TCMB rezervlerini artırmak.
Rezervler artmadan kur istikrarı sağlanamaz.
Kur istikrarı sağlanamayınca da, TL’deki devalüasyon beklentisi sona erdirilemez.
O halde TCMB Dolar toplamak ve rezervlerini nette pozitife getirmek mecburiyetindedir.
Bu Doları nerden bulacak?
Ya Dolar birikimi yapan yerli tasarruf sahiplerinden ya da yabancıdan.
Yerel tasarruf sahipleri Dolarını mevcut durumda bozdurur mu? Onun cevabını yukarıda verdik.
İkinci seçenekteyiz. Yabancı gelecek mi?
Eğer bahse konu olan hedge fonlarsa, yani kısa vadede yüksek faizden tahvil alıp sonra ekonominin genelinden ari şekilde yersiz olarak girilen faiz indirim süreciyle kayda değer getiri elde etmesi düşünülen yabancıysa; bu sadece kısa vadeli kemoterapi alma etkisi göstermekten öteye gitmez.
Hep söylüyorum, mesele yabancının gelmesi değil ne kadar kalacağıdır.
Efendim,
Bu iki başlık altında belirgin hususları yazdım.
Uzatılabilir ki, çok fazla alt başlığı var.
Lakin bu yazının da konusu gereği, uygulanan veya uygulanacak ekonomik politikanın başarısı; nihai olarak M1’de gizlidir.
Yani TEMEL HEDEF,
M1’i stabil yani büyümesiz hale getirmektir.
Eğer bu yapılırsa, enflasyonla mücadele başarıya ulaşır.
Şimdi gelelim ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ yere,
Yani bilmeceye…
Bu sayede de nasıl bir sarmal içerisinde olduğumuzu net olarak görün.
Soru 1: Mevcut faiz yeterli mi, ne kadar artırılması lazım?
Soru 2: Mevcut Dolar/TL kuru yeterli mi, serbest bırakılmalı mı?
Şöyle bir senaryo çizelim!
Bir an için düşünün,
Anında mevcut enflasyona göre pozitif reel faize döndük yani beklenen enflasyona göre politika belirlemeyi terk ettik.
Ve swap kanallarını da açarak Dolar/TL kurunu serbest bıraktık.
Emin olun, keskin bir dengelenme sürecini hızla temin eder ve mali politika desteğiyle düzlüğe çıkış sürecini başlatırız. Tabi bunun bir BEDELİ olur ki; o da ekonominin resesyona girmesi hatta küçülmesidir.
Aksi taktirde, sarmalda dönmeye devam etme riskiyle karşı karşıya kalırız.
Tercih ne olacak bekleyip göreceğiz.
Ancak, görünen o ki seçime kadar sert bir dengelenme ihtimali masada durmuyor.
Yabancılardan gelecek dövize odaklanılmış durumda ve gerek onlardan gelen raporlar ve açıklamalar gerekse de vaziyet kısa vadeli bir illüzyona işaret ediyor.
İllüzyon altında pekâlâ gelecek yabancının dövizi anlık olarak TL’de değer kaybı ihtimalini zayıflatabilir. Bu durumda M1’deki büyüme durdurulabilir. Lakin yabancı kısa vadeli kalırsa ve yabancının çıkış yapacağı bir anda rezervler yeterli olmaz ise, bu kurgu bozulur ve tekraren bizi sarmalın başına iter.
Şimdi tekrar düşünün: 250 bp yetecek mi?
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN