Enflasyonla mücadele amacıyla başlatılan parasal sıkılaşmada son aşamaya gelindiğinin belirtildiği günlerden geçiyoruz. Sıkılaşmanın en belirgin göstergesi olarak da TCMB’nin 2023 yılının ikinci yarısından itibaren artırdığı ve yüzde 42,5’a ulaşan politika faizi gösteriliyor. Bununla birlikte, parasal sıkılaşmaya geleneksel miktar teorisi açısından bakmak da önemli. Söz konusu teori piyasadaki para arzı ve enflasyon arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğunu ileri sürmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında, tedavüldeki banknot ve vadesiz mevduatın toplamından oluşan M1 para arzının (Dolaşımdaki Para +Vadesiz Mevduat (TL) + Vadesiz Mevduat (Yabancı Para)) politika faizindeki artışlardan nasıl etkilendiğine bakmak faydalı olabilir. M1 para arzının en likit tanımı olduğu için politika faizindeki ve buna bağlı olarak ortaya çıkan borçlanma maliyetindeki değişikliklere para arzının daha geniş tanımlandığı ve daha az likit olan M2 ve M3’e göre daha hızlı reaksiyon vermesi beklenir.
Hafize Gaye Erkan 9 Haziran 2023’te TCMB başkanlığını devir aldı ve Para Politikası Kurulu 22 Haziran 2023’te politika faizini yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükselterek sıkılaştırma yönünde ilk adımı attı. Yılın ikinci yarısında da devam eden adımlarla politika faizi 2023 sonunda yüzde 42,5’a ulaştı. Peki, bu adımlar parasal sıkılaşmadan söz edilmeyen 2022’nin aynı dönemine göre M1’in büyümesini nasıl etkiledi? M1’in büyüme hızını yavaşlattı mı? Eğer büyüme hızında belirgin bir yavaşlama varsa miktar teorisi yaklaşımıyla enflasyonla mücadelede yol alındığına işaret edebilir.
Grafik 1: M1 ve Alt Kalemleri (Bin TL.)
Kaynak: TCMB
Grafik 1’de görüleceği üzere Erkan’ın görevi devraldığı, 9 Haziran 2023 tarihinde M1 para arzı 3,83 trilyon TL. civarındaydı. 2023 yılı sonuna gelindiğinde M1 4,76 trilyon TL’ye ulaştı. Bu, söz konusu dönem için M1 artış oranının yüzde 24 civarında olduğuna işaret ediyor. Peki, geçen yılın aynı döneminde M1’de ki artış oranı neydi? TCMB verilerinden 10 Haziran 2022’de 2,62 trilyon TL. olan M1 para arzının yaklaşık yüzde 20 artarak 3,13 trilyon TL’ye yükseldiği anlaşılıyor. Yani M1’in enflasyonla rasyonel bir mücadelenin başlatıldığı ileri sürülen 2023’ün ikinci yarısında 2022’nin aynı dönemine göre daha hızlı arttığı görülüyor.
M1’i 10.06.2022-30.12.2022 tarihleri arasında yukarıya en çok çeken alt kalem vadesiz TL. mevduatıyken 9 Haziran 2023 – 29.12.2023 tarihleri arasında en çok yukarı çeken kalem Vadesiz Yabancı Para Mevduat. Bunu yaratan ana neden önceki dönemde çok sınırlı bir kur artışı gerçekleşmişken (Örneğin; 9.6.2022 tarihinde 17.19 TL. olan dolar alış kuru 30.12.2022’de 18.69 olmuş) incelenen ikinci dönemde önemli bir devalüasyonun gerçekleşmiş olması (9.6.2023’de 23.43TL. olan dolar alış kuru 29.12.2023’te 29.43 TL.’ye çıkmış). Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden sonra gerçekleşen devalüasyon yabancı para cinsinden vadesiz mevduata önemli bir artışa neden olmuş. Halen, M1’in en önemli alt kalemi Yabancı Para Cinsinden Vadesiz Mevduat. Bireyler ve kurumlar önemli miktarda dövizi vadesiz mevduat hesaplarında tutmakta ve yapılan bir devalüasyon M1’in otomatik olarak büyümesine yol açmakta bu da politika faizindeki artışlarından beklenen etkileri sınırlayabilmekte.
M1’in ikinci dönemde M1’e göre daha yüksek oranda artmasının başka nedenleri de olabilir. Her ne kadar M2 ve M3’e göre daha hızlı tepki verdiği bilinse de politika faizi artışının M1 üzerindeki etkisini henüz göstermediği söylenebilir. Bir diğer neden politika faizindeki artışların yetersiz kalması olabilir. Şüphesiz, dolarizasyon da politika faizindeki artışların etkisini kırıyor olabilir. Başka nedenler de olabilir.
Para arzındaki artışın yavaşlaması enflasyonun aşağıya çekilmesi açısından önemli. Bu nedenle en azından, politika faizindeki artışlara M1’in nasıl tepki verdiğinin yakından takip edilmesi, aradaki ilişkiyi zayıflatabilecek faktörlerin iyi anlaşılması enflasyonla mücadelenin sonuçlarını öngörebilmek açısından faydalı olacaktır.