Garanti BBVA ile “İhracatta Sürdürülebilir Gelecek” buluşmalarının dördüncüsü Bursa’da gerçekleşti

Sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyümeyi ana stratejilerinden biri olarak gören Garanti BBVA, ülkemizi Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) uyum sürecinde desteklemek, sürdürülebilir yatırımların önünü açmak amacıyla başlattığı ‘İhracatta Sürdürülebilir Gelecek’ etkinliklerine devam ediyor. İstanbul, Gaziantep ve İzmir’de düzenlenen buluşmaların dördüncü durağı Bursa oldu. Türkiye’nin ihracat hacmi en yüksek üçüncü şehri olan Bursa’da faaliyet gösteren şirketlerin önde gelenlerini bir araya getiren etkinlikte AYM ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’yla (SKDM) ilgili bilgiler verildi. Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ’un ev sahipliğine gerçekleşen buluşmada Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, AYM ve SKDM’nin ekonomik boyutları hakkında bilgi verdi.

İhracatta Sürdürülebilir Gelecek buluşmasında AYM ve SKDM kapsamında Bursa’nın bu dönüşüme ne kadar hazır olduğunu ve bu süreçte yapması gerekenleri değerlendiren Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ, “Garanti BBVA olarak, 17 yılı aşkın süredir sürdürülebilirlik konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. İklim krizi beklediğimizin ötesinde bir şiddetle geliyor ve etkilerini her tarafta göstermeye başladı. Dünya çapında 1,5 derece olan ısınma limitini 2025-2026’da yakalamış olacağız. Bu da artık geri dönülemez bir seviyeye gelmemiz demek. Dolayısıyla hepimizin mücadelesi, durum daha da kötüleşmeden tedbir almak, bir an evvel dünyayı yaşanabilir haline getirmek yönünde olacak. Bu yüzden iklim kriziyle mücadeledeki kararlılığın su yönetimi konusunda da sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugün kişi başına düşen temiz su miktarı 1.500 litre iken 2030’a geldiğimizde 1.100 litreye düşecek ve Türkiye su konusunda kıtlık yaşayan ülkelerden biri olacak. İklim krizinin kısa vadeli şokları kadar uzun vadeli şokları da olacak. Kısa vadede, karşı karşıya kalacağımız etkilerden bir tanesi ihracatçımız açısından Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın finansal boyutu 1 Ocak 2026’da başlaması olacak. Bursa da Türkiye’nin pek çok ilinde olduğu gibi bunu hissedecek illerden bir tanesi. Ancak Bursa bu konuda çok bilinçli bir şehir, sanayicimiz tedbir de alıyor.” dedi.

GARANTİ BBVA CEO’SU RECEP BAŞTUĞ İHRACATA SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK BURSA BULUŞMASI KONUŞMA NOTLARI

BÜYÜME

* 2024 yılı 2023 de başlayan ekonomide dengelenmenin devamı niteliğinde olacak. Sadeleşme daha da kendini hissettirecek.

* 2023 yılını yaklaşık %4.5 büyüme ile bitirdik. Bu yıl daha çok iç talepteki düşüş kaynaklı olarak büyüme %3.5’lar seviyesinde gerçekleşecek.

* Bunun da tüketim öncülüğünde gelişmesini bekliyoruz.

ENFLASYON

* 2024 ve 2025’in ana konusu enflasyon olacak. Enflasyonun hedeflendiği seviyelere yaklaşabilmesi için bir süre yüksek faiz ortamının içinde kalacağız.

* Uygulanan ekonomi politikalarının sonuçlarını, son dönemde hızlı artan rezervlerimizde ve enflasyon eğiliminde elde edilen düşüşte gözlemlemeye başladık.

* Yılın ilk yarısında enflasyonun tepe noktasını görüp ardından gerilemesini bekliyoruz. Yıl sonu enflasyon beklentimiz %40-%45 aralığında. Özellikle baz etkilerin çıkmasıyla Ağustos’tan sonra kalıcı enflasyon oranına yaklaşacağız. Asıl büyüme mücadelesi de bundan sonra başlayacak.

* 2023’te yapılan vergi düzenlemeleri ve kur artışları, enflasyona ve dolayısıyla faiz maliyetine etki etti. Bu kapsamda, maliye politikasının para politikasıyla eş güdüm içinde çalışması elzem. Enflasyonla mücadele konusunda ana belirleyici unsur bu olacak.

* Alınan önden yüklemeli tedbirlerle, bütçe açığı 2023’ü OVP’de tahmin edilenin çok altında bir seviyede bitirdi (%5.4 tahakkuk eden, %6.4 OVP, %2.5 nakit açık).

* Depremle ilgili harcamalar elbette devam edecek. Ülke olarak yaraları sarmak için her türlü imkanı seferber etmemiz gerektiğinin altını çizerek, dezenflasyon için deprem dışı harcamalar tarafında kamu dahil daha net tasarruf yapılması gerekecek.

KUR ve CARİ AÇIK

* 2023’ü 47 milyar dolar civarında, 2024’ü de iç talepteki yavaşlamayla beraber 30-35 milyar dolar cari açıkla bitireceğiz.

* Kur beklentimiz OVP’ye paralel olacak. TL’nin enflasyonun altında nominal olarak değer kaybetmeye devam edeceğini düşünüyoruz.

YABANCI SERMAYE

* Uygulanan programın kabul gördüğünü, yabancı yatırımcı ilgisinin arttığını gözlemliyoruz. Ödemeler dengesinde, Haziran-Kasım döneminde yaklaşık 3 milyar dolarlık hisse ve TL tahvile yatırımcı girişi olduğunu, Eurobond girişlerinin de 8 milyar dolara yaklaştığını görüyoruz.

* Gerek pi fiyatlamaları gerek rating kuruluşları tarafından yapılan son değerlendirmeler, daha olumlu bir duruma gittiğimizi teyit ediyor.

* Türkiye’nin 5 yıllık risk primi son durumda 300’e kadar gerilemiş durumda.

* Yakın dönemde Türkiye’nin not görünümünde bir kademe kadar not artışı olası görünüyor. Seçim sonrasında ise devam eden süreçle, birkaç kademe birden yukarı yönde güncellemelerin olabileceğini düşünüyoruz.

* Seçimden sonra, ekonomi politikalarının daha radikal tedbirlerle devam edebileceğini düşünüyoruz.

KKM

* KKM, halihazırda 87 milyar dolara indi. Kaynağı TL olan KKM’de ise sona epey yaklaştık. Dövizden dönüşen KKM’nin vadesi geldikçe yaklaşık %15’i TL mevduata dönmeye başladı. Uygulanan politikalar bu istikamette devam ettiği sürece bu oran yukarıya doğru artacak ve kurda sağlanacak istikrarla bu çözülme hızlanarak devam edecek.

* Bu ortamda, yabancı girişlerinin de hızlanmasıyla, yılın ikinci yarısında ekonomi yönetiminin KKM konusunda rahatlayacağını düşünüyoruz.

REEL SEKTÖR

* Reel sektörün bilançosu çok sağlıklı. Son 3 yılda ucuz finansmana erişim ve devam eden kuvvetli iç talep, firmalarımızı daha kârlı hale getirdi.

* Para politikasında değişimlerle beraber faizler sadeleşti. Neticede kredi ve mevduat fiyatları dengelendi. Dolayısıyla, TL faizler enflasyonda hedeflenen düşüşle beraber normalleşene kadar, bu faiz seviyelerine alışmak durumundayız.

* Büyümenin %3.5 olacağını ve nisbi bir yavaşlamanın olacağını da düşünürsek, iç piyasaya çalışan firmaların bu duruma uygun beklentide olmaları sağlıklı olacaktır. 

* Diğer yandan, ikinci yarıyılda yurtdışı faizlerin gerileyeceğini, dış talepteki toparlanmayla beraber ihracatçı sektörlerin destek göreceği bir ortam olacağını söyleyebiliriz.

* Sonuç olarak, finansman konusunda, özellikle ihracatçı firmalarımız için şu seçenekler önerilebilir.

  1. TL kredi faizleri %40 ve üzerinde seyredecek.
  2. Reeskont kredi (26.9% faiz) limitleri yakın zamanda iki katına çıkarılacak.
  3. TCMB üzerinden verebileceğimiz uygun faizli, uzun vadeli YTAK kredileri olacak.
  4. Küresel faizlerin gerilemesiyle, döviz cinsinden borçlanmalar daha uygun maliyetle yapılabilecek.

* Yatırım konusuna özel bir başlık açmamız gerekirse, TL kredi kullanıp yatırım yapacak firmalar için enflasyonu makul seviyelere indirene kadar banka kaynakları çok uygun ve ekonomik olmayacaktır. TL yatırım şu an için en uygun imkanı TCMB kaynaklı YTAK kredilerinde olabilir. Döviz geliri olan firmalar için YP krediler kısa ve uzun vade banka kaynakları ile çok rahat karşılanabilir.

* Son 3 senedir, bankacılık sektörü olarak, çok zorlayıcı koşullarla karşılaştık ama güçlü sermaye yapımız sayesinde devam edebildik. Müşteri-piyasa ve finansal sağlık bu dönemde öne çıkacak. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde firmaları sürdürülebilir kılmak önemli hale geliyor.

* Firmaları ilgilendiren bir diğer konu bankaların kredi politikaları ile ilgili. Bankacılar olarak temel kredi yaklaşımlarına önemli bir diğer konuyu ekledik; sürdürülebilirlik, üretim süreçlerinde iklim etkileri. Fosil yakıtlar için doğrudan aksiyon aldık. Dolaylı olarak da benzer önlemlerimiz devam ediyor. Artık finanse ettiğimiz projelerin iklim karşısında alacağı şekil kararlarımızı etkilemeye başladı. Finansmana konu yatırım projesinden kaynaklanacak çevresel ve sosyal etkiler ile potansiyel tüm risklerin tanımlanması ve yönetilmesini sağlıyoruz.  Örneğin; ormansızlaşma, su yönetimi ve bioçeşitlilik bunlardan en önemlileri.

* Regülatörler kaynaklı yasal bazı bilgi akışının zorunlu olacağı bir yapı bizi bekliyor. 2024 ve sonrasında, emisyon raporlamaları ve buna bağlı olarak takip edilecek belli rasyolar olacak. Firmalarımızın buna hazır olması gerekecek.

* 2022-2023 döneminde en fazla yatırım finansmanını sürdürülebilirlik çerçevesinde; özellikle GES ve RES yatırımları başta olmak üzere yenilenebilir enerjiye yaptık. Bu konuda pozitif desteğimize devam ediyoruz.

BANKACILIK

* 2023’ü yıllık %65, ortalamada %54 enflasyon ile kapattık.

* 2024 için enflasyon beklentimiz yılın ikinci yarısından sonra kademeli bir düşüş trendi. Yılın tamamında ortalama enflasyonun %56 seviyesinde olmasını, ancak yılı %40 – %45 ile kapatmayı bekliyoruz.

* Parasal sıkılaşma adımlarının bankacılık sektörü üzerinde de yansımalarını görüyoruz.

* Faizlerdeki artış trendinin doğal olarak kredi talebine yansıması oldu.

* Kredi büyüme sınırlamaları; ticari tarafta %2.5, ihtiyaç kredilerinde %3, taşıtta %2 şeklinde devam ediyor.

* 2024’te, parasal sıkılaşma ve büyümedeki dengelenme ile uyumlu, enflasyonun altında bir TL kredi büyümesi bekliyoruz

* Sektörün en büyük zorluğu bu dönemde de marjlar ve kârlılık olmaya devam edecek.

* Burada negatif tablo sürüyor. Sektör hala negatif marj ortamında çalışmaya devam ediyor.

* Son dönemde artan zorunlu karşılık maliyetleri sektörü zorlamaya devam ediyor.

* Sanılanın aksine, son yıllarda sektör hep bu zorluğu göğüslemek durumunda kalıyor.

  1. 2021’de ortalama enflasyon %20 olurken, sektörün özkaynak karlılığı %14’te kaldı.
  2. 2022’de ortalama enflasyon %72 iken, sektörde karlılık %42,
  3. 2023’te ortalama enflasyon %54, sektörün ilk 11 aylık özkaynak karlılığı %34 oldu
  4. Özkaynak karlılığını diğer sektörlerle kıyasladığımızda, bankacılık 2022 ve 2023’te 15. sırada. 

* Yani nominal olarak, yüksek kâr rakamlarının sermayeye oranıyla baktığımızda, bu önemli bir sorunu işaret ediyor.

* 2024’te yine bu ortamda sermaye kârlılığı enflasyonun altında olmaya devam edecektir.

* Reel sektörden farklı olarak bankaların gerçek sermayesi para. Bu nedenle de sermayemizi enflasyon karşısında korumak, sürdürülebilir büyümemiz için en kritik konu. 

* 2024’ün bir diğer meselesi risk maliyetlerindeki normalleşme olacak. 

* Şu an geldiğimiz noktada takipteki kredi oranları uzun dönem ortalamalarının çok altında.

* 2024’te, özellikle bireysel kredilerde ve kart alacaklarında sorunlu kredilerin arttığını göreceğiz. İlk sinyalleri görmeye başladık.

* Tüzel tarafta ise 2024’te bir sorun beklemiyoruz, ancak 2025’te artış görebiliriz.

  1. Sektör adına sorun oluşturacak bir durum söz konusu değil.
  2. Yüksek karşılık oranları ile sektör bugünler için zaten hazırlıklıydı.
Exit mobile version