Geçtiğimiz günlerde Özgür Demirtaş Hoca’nın attığı bir tweet üzerinden kripto varlıklara yönelik çıkacak düzenlemeye dair görüşlerini paylaştığını gördüm ve anladım ki Özgür Hoca da dahil çoğu kişi hala çıkacak olan düzenlemenin temel amacını ve dahi blokzinciri teknolojisiyle olan sınırlı ilişkisini anlayamamış vaziyette.
Gelin işin doğrusunu konuşalım. Daha önce defalarca hem X platformunda hem Paramedya yazılarımda hem de KarıncaTV Youtube kanalında çıkarılması planlanan düzenlemenin tamamen Mali Eylem Görev Gücü’nün yani kısaca FATF’nin “Gri Liste” olarak adlandırdığı listeden çıkmak amacı taşıdığını anlattım.
Ne diyor bu liste?
Günlük hayatta kripto para borsaları olarak bilinen sanal varlık hizmet sağlayıcılar üzerinden gerçekleştirilen kripto varlık işlemlerini devlet olarak ilgili kurumlarınla izle diyor. Bu hizmet sağlayıcıları sana hesap verebilir hale getir diyor. Bu hizmet sağlayıcıların “kime hizmet ettiğini” sen de o da bilsin diyor. Yani kara para aklama ve terörün finansmanı amacıyla kullanımını engellemek için bu platformların senin ülkende serbestçe faaliyet göstermesine izin verme, sürecin yönetimini eline al diyor.
İşte çıkacak kripto yasasından beklenmesi gereken husus sadece budur.
Peki Özgür Hoca’nın paylaşımında sözünü ettiği “yurt içi borsalar dışında her şeyi yasaklamayın yoksa Türkiye’den milyarlarca dolar kaçar” yorumu ne kadar doğru?
Bakınız kripto varlıkların daha doğrusu bütün itibariyle dijital varlıkların ve blokzinciri teknolojisinin inovatif olan katma değer yaratma potansiyeli olan yönleri ile olmayanları birbirinden ayıramazsak hatalı yorumlar ve çıkarımlar yaparız. Hemen belirteyim, yabancı “merkezi” kripto varlık alım satım platformlarının Türkiye’de faaliyet göstermesinin Türkiye’ye hiçbir katkısı yoktur. Ne inovasyon yönünden ne yatırım yönünden bu alım satım platformlarının bir getirisi olmaz. Türkiye’nin bu platformların varlığından elde edebileceği tek kazanım alım satım işlemlerinden kaynaklanan vergi geliri olabilir. Daha ötesi olamaz. Zaten biraz araştırılırsa bu yabancı kripto varlık alım satım platformlarının ne doğru düzgün kuruluş yeri bellidir (büyük çoğu vergi cennetlerinde) ne de hangi ülkeden faaliyet gösterdiği bellidir.
O yüzden Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen dijital varlık hizmet sağlayıcılara yönelik bir düzenlemeyle kriterler getirmek, bu kurumları birer finansal kuruluş statüsünde değerlendirerek çeşitli yeterlilik koşullarıyla faaliyet göstermelerini istemek yasaklamak değildir. Bilakis kripto varlıklara yoğun ilgisi dünya çapında bilinen Türk vatandaşlarının çıkarlarını koruyacak bir adımdır.
Peki dijital varlıklar ve blokzincirinde inovasyon, katma değer nerede? Başka ne yapılmalı?
Esas konunun dijital varlık hizmet sağlayıcılar olmadığını artık biliyoruz. Öyleyse bu işin yenilikçi yönü yani Türkiye’ye milyarlarca dolar getirebilecek yönü nedir?
– İlk etapta yapmamız gereken hızla geleneksel finansal kurumlarımızı yani bankalarımızı blokzinciri uygulamalarında daha aktif hale dönüştürecek hukuki çerçeveyi oturtmalıyız. Türk bankalarının teknolojik altyapısı ve nitelikli insan kaynağı bu alanda Türkiye’yi ciddi anlamda rekabetçi bir konuma sokacaktır.
– Özellikle “gerçek dünya varlıkları” olarak adlandırılan geleneksel finansal ve finansal olmayan ürün ve hizmetlerin tokenlaştırılarak blokzinciri altyapısıyla çok daha geniş bir kitleye sunulmasına odaklanılmalıdır. Bunun için kapsamlı bir dijital varlık yasasına ihtiyacımız var. NFT’ler de dahil olmak üzere yenilikçi teknolojilere elbette belirli sınırlar çerçevesinde hukuki bir statü kazandırılmalıdır. Yani teknolojinin önü açılmalıdır.
– Blokzinciri alanıyla ilgilenen girişimciler, fintekler ve diğer kurumlar için yasal düzenlemelere takılmadan serbest biçimde yenilikçi ürün ve hizmetlerini test edebilecekleri, kısıtlı da olsa uygulamaya geçirebilecekleri oyun alanına (sandbox) ihtiyaçları var. Bu imkânın hukuki altyapıyla girişimcilere sunulması gerekiyor.
– Metaverse! Hızla tıpkı diğer öncü ülkelerin de yaptığı gibi metaverse’te kendi ekonomik ihtisas alanımızı oluşturmalı ve girişimcilerimizi de metaverse çalışmalarına teşvik etmeliyiz. Öte yandan başta bankalar olmak üzere finans kuruluşlarımızın metaverse çalışmalarını mutlaka destekleyici hukuki yapıyı ve girişim iklimini oluşturmalıyız.
Listeyi daha uzatmak elbette mümkün, ancak konu sizin de gördüğünüz üzere sadece “kripto para borsaları” yani dijital varlık hizmet sağlayıcıları üzerinden tartışılacak bir konu değil. Bu noktada kamu tarafında atılacak adımları görmeden eleştirmek de yine bana göre doğru yol değil.