Uygulanan dezenflasyonist dengeli büyüme yaklaşımının öncül sinyalleri üçüncü çeyrek büyümede görüldü.
Kesin olan,
Bedelin büyüğünü hane halkalarının ödeyeceği.
Diğer bir deyişle,
2024 yılında özel tüketime dayalı talep net bir şekilde kesilecek.
Tabi ki bireysel krediler de!
İşte bu durum özellikle bireysel bankacılık çalışanları için son derece sıkıntılı bir sürecin yaşanacağını ortaya koyuyor.
Şöyle ki,
Ticari ve kurumsal tarafta özellikle seçime kadar ciddi kredi hedefleri konulmuştur ya da konulacaktır.
Zira faizlerdeki dengelenme sürecinin yanı sıra,
İstemeyerek de olsa toplanan TL mevduatlarının öyle ya da böyle bir yere kanalize edilmesi gerekiyor.
Aksi taktirde yöneticiler pozisyonlarından ve primlerinden olurlar.
Daha doğrusu, toplanan paralar kredi olarak verilecek ki bankacılık yapılabilsin.
Bir dipnot açayım!
Kötü bilançolar gelecek.
İşte bu nedenle ticari ve kurumsal tarafta krediler finansal analiz ile değil, ORTAK ANALİZİ ile verilecek.
Yani itibarı veya varlığı yüksek ortakların sahip olduğu işletmeler krediye ulaşacaklar.
Bu da kredilendirme itibariyle piyasada konsolidasyon yaratarak bankaların yoğunlaşma riskini artıracaktır.
Ayrıca kredi potansiyelini arkasına alan işletmeler, eşi görülmemiş haksız bir rekabetçi üstünlük kazanabilir.
İzleyip göreceğiz…
Efendim,
Kısaca 2024 yılında bankaların tüm kredilendirme hedefleri ticari ve kurumsal üzerine, yani şirketlere yönelik olacak.
Otoritenin önüne net bir şekilde set koyduğu bireysel tarafta ise şubeler adeta SİNEK AVLAYACAK!
İşte bu nedenle,
Özellikle bireysel bankacılık nezdinde çalışan emekçiler için 2024 yılı adeta MEVCUDİYETİ KORUMA şeklinde cereyan edecek.
Bankaların hedeflerindeki negatif bir sapmanın bedeli ne yazık ki ve görünen o ki bireysel bankacılık çalışanlarına ödetilecek.
Şube kapatma ve işten çıkarma politikaları bireysel bankacılık üzerinde vuku bulacak.
Maalesef, 2024 yılı bireysel bankacılık çalışanları için hiç olmadığı kadar zor geçecek.
Burada banka üst yönetimlerine sesleniyorum,
İyi günde yanınızda olan emekçilerinizin kötü günde yanlarında olmanız gerekmez mi?
Sevgi ve vicdanla kalın…
Doç. Dr. Soner GÖKTEN