Seçil Erzan Olayı, Denizbank ve Finansal Okuryazarlık!

Doç.Dr. Soner Gökten, Seçil Erzan olayını farklı bir bakış açısıyla yorumladı.

Soner Gökten

Soner Gökten

Bir şube müdürü,

Alınan verilen paralar,

Gündem yaratan isimler,

Kazananlar ve kaybedenler…

Belli ki bu olay gün be gün daha çok su kaldıracak.

Şu anda halihazırdaki raporların ve ifadelerin üzerine yeni bilgi ve tespitler gelecek.

Dolayısıyla işin aslıyla ilgili yorum yapmak mevcut aşamada bence çok da doğru değil.

Ancak, net olarak belirginleşen iki husus var ki;

Onlar hakkında kelam etmek mümkün.

Birincisi,

Bas bas bağırdığım,

Yazdığım ve konuştuğum,

Kesin bir gereklilik olarak eğitim sistemimizin her kademesinde müfredat içerisinde yer almasının elzem olduğunu belirttiğim FİNANSAL OKURYAZARLIK olgusudur!

Finansal okuryazarlık seviyesindeki yetersizlik bir de yüksek getiri hırsıyla birleşince işte bu tür vakaların sayısında artış görmeye devam ederiz.

Hem Paramedya’da sürekli yazıyorum hem de Karıncalar TV’de sürekli konuşuyorum. O yüzden finansal okuryazarlığın kavramsal çerçevesiyle ve önemiyle ilgili ek bir şey söylemeyeceğim.

Sadece biliniz ki, Seçil Erzan olayı içerdiği popüler isimlerle gündemdeki yerini aldı.

Her an sosyal medyada, hayatın içerisinde, ticari yaşantıda bu ve benzeri ilişkiler yumağı söz konusu.

Ve genellikle bu yumakların içerisinde olanlar kazanınca yanlış olduğunu bildikleri bir sisteme ses çıkartmazlar lakin kaybedince acı neticeyi o an keşfetmiş hissiyle feveran ederler.

Ne var ki, işin sonunda, kendilerinin eksikliklerini dillendirmekten kaçınırlar!

O eksikliğin başında da finansal cehalete neden olan finansal okuryazarlık sorunu vardır.

İkinci husus ise Denizbank’ın durumuyla ilgili…

Yani soru şu; Denizbank bu olayın neresinde?

Hemen önden belirtmiş olayım.

Seçil Erzan kurumun imza yetkilisi bir çalışanıdır.

Denizbank bu nedenle olaydaki yerini almaktadır.

Ancak, hukuki olarak olmasa bile; bu denli marka güvenliğini etkileyen bir hadisede, söz konusu kişinin bunca zaman şube müdürü olarak yerinde kalabiliyor olması, atama ve yükseltme ile iç kontrol sistemi itibariyle bankanın üst yönetiminin üzerinde düşünmesi gereken bir durumdur.

Peki, Denizbank’ın maddi sorumluluğu var mı?

BDDK raporu bu soruyu cevaplayabilmek için halihazırda elimizdeki en önemli gösterge.

Yapılan tespit sonucu itibariyle Seçil Erzan’a iletilen paraların izine Türkiye’de hiçbir bankada rastlanılmamış.

Paralar Denizbank’ın sistemine girmemiş.

Yani kayıt dışı işlemler söz konusu.

Kayıt dışı işlemlerde ise bankaların uyum denetimi yapma şansı ortadan kalkıyor.

Yani, o tutarlar kayıt içine girmiş olsa, sistem anında şüpheli işlem uyarısı verecek ve banka teftiş süreci zaten uygulamaya geçecektir.

Şimdi tam bu noktada olayın zimmetten farkına odaklanmak gerekiyor.

Bir banka müdürü düşünün. Parayı elden alıyor, bunu gidip banka nezdindeki farklı bir ismin adına bir hesaba yatırıyor. Bir şekilde de uyum denetimi gereğini yapmıyor ve başka bir şahıstan alınan paralar başkası adına zimmete geçirilmiş oluyor. İşte böyle bir durumda, parayı elden verenlere karşı kesinlikle bankanın maddi sorumluluğundan bahsedilebilir. Zira en hafif haliyle uyum denetimi şartlarını yerine getirmemiş olacaktır.

Lakin bu vakada banka kaydına giren bir para olmaması yani vuku bulan kayıt dışılık, uyum denetimi sürecinin tesis edilmesini engellemiştir.

İşte tam bu noktada, finansal okuryazarlığın da aslını oluşturan bir hususa da değinmek gerekir: Gerçeği yansıtmayan şekliyle hazırlandığı anlaşılan dekontların ve hesap cüzdanlarının olaydaki rolleri.

Öncelikle belirtmiş olayım, bunların varlığı esasen işlemle ilgili bilgilendirmedir.

Artık içinde bulunduğumuz dijital çağda, muhasebe kayıtlarına esas olan, elektronik sistemlerde kayıt için üretilen işlemlerdir.

Bu bahisle, esas olan bilgilendirme amaçlı verilen belgelerdeki dekont ve işlem sorgu numaralarıdır.

Kısaca bankacılık işlemlerine haiz müşteriler kendilerine sunulan belgelerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını kolaylıkla teyit edebilirler ki, bunun en kolay yolu internet bankacılığıdır.

Basit bir örnekle izah etmek gerekirse, sahte bir diplomanın e devletten teyidi yapılmazsa sorumluluk buna inananda mıdır yoksa bu sahte diplomada adı geçen üniversitede midir?

Kısacası, ben eldeki bilgiler ışığında Denizbank’ın mağdurlar açısından maalesef bir maddi sorumluluğu olduğunu düşünmüyorum.

Farklı bilgi ve belgeler ışığında bu husus değişir mi onu zaman gösterir.

Lakin altını çiziyorum, finansal okuryazarlık seviyesini artırmazsak bu tür vakaların önüne geçemeyiz.

Sevgi ve vicdanla kalın…

Doç. Dr. Soner GÖKTEN

 

Exit mobile version