Kripto piyasasının gediklileri Bitcoin ve blokzincirinin geleneksel bankacılığın sonunu hazırlayan buluşlar olarak nitelese ve merkeziyetsizliğin gücünün bankalar gibi merkezi finansal operasyon kurumlarını yıkacağını iddia etse de geldiğimiz nokta bize aksini söylüyor. En azından benim Bitcoin ve arkadaşlarına bakışım bankacılığın doğru adımlarla kendini tam da merkeze konumlandırabileceği bir vizyonu temsil ediyor.
Sanıyorum Bitcoin’in hayatımıza girişinden bu yana geçen 15 yıl blokzinciri ve dijital varlıklarla kıyısından köşesinden ilgilenen herkese insanlığın mutlak ihtiyacının merkeziyetsizlik olmadığını uygulamalı olarak göstermiştir. Geçen 15 yıl içerisinde kaybolan kripto cüzdanları sebebiyle orada olduğunu görüp bildiği ancak sonsuza dek o varlıklara erişimini kaybedenlerin hikayeleri mi dersiniz, bir gecede buhar olan kripto varlık borsalarının beş parasız bıraktığı “hayal avcılarına” mı üzülürsünüz yoksa merkeziyetsizliğin gücünü kendine yontan hackerların akıllı sözleşmelerdeki açıklardan yararlanarak kendilerine bağladıkları milyonlarca dolar değerindeki kriptodan mı yola çıkarsınız bilmiyorum. Ama benim gördüğüm çok temel bir sonuç var: işler iyi giderken herkes özgür, aracısız ve anonim olmak istiyor, ancak işler kötü gittiğinde sizi uzaktan izleyip yaşadığınız acıları telafi edecek bir “mekanizmayı” gözler arıyor.
İşte bankacılık o mekanizmanın ta kendisidir. Mevcut haliyle epey eleştirilebilir yönü, kusurları, “maliyeti!” ve aksaklıkları bulunmakla birlikte blokzinciri teknolojisinin gücü, altyapısı ve vaatleri bankacılığı dezavantajlarından arındıracak sistemi vadediyor. Web 3.0 ile birlikte bu alandaki fırsatları doğru okuyan bankalar, kendilerini finansal teknoloji aracıları olarak konumlandırmaya başlamak zorunda.
Nedir bu Web 3.0?
Bu konuda Karıncalar TV Youtube kanalında Doç. Dr. Soner Gökten ve Değerli Gazeteci Remzi Özdemir Üstad ile kısa ama etkili bir yayınımız var, izlemenizi tavsiye ederim. Öte yandan web 3.0 temel itibariyle mutlak dijital mevcudiyetin kapılarını aralıyor. Yani bireylerin dijital olarak üretilen veya saklanan bir varlık üzerinde blokzinciri altyapısı sayesinde sahiplik iddia edebilmesine ve o sahipliğin tokenler aracılığıyla sonsuza dek saklanmasına imkan tanıyan teknolojiye verdiğimiz isimdir. Ne yani web 3.0 olmadan dijitalde bir sahiplik yok muydu? Bunun yanıtını siz verin, var mı? Mesela Instagram’da paylaştığınız fotoğrafların sahibi gerçekten siz misiniz? Peki ya Youtube yayınlarının? Attığınız tweetler? Var mı bu sahipliğe dair bir kayıt, evrak, belge!? Daha birkaç sene önce şirket yönetimleri öyle istedi diye eski ABD başkanının tüm dijital mecralardaki varlığı bir günde sona ermişti hatırlayın lütfen. Dünyanın en güçlü koltuğunun bile garanti edemediği bir dijital mevcudiyet döneminden blokzinciri teknolojisi sayesinde dünyanın en sıradan koltuğunda oturanın dahi sahiplik iddia edebileceği ve kimsenin de o sahipliği silemeyeceği bir teknolojiye geçişi temsil ediyor web 3.0.
Bankalar bu işin neresinde? Tweetleri mi saklayacaklar?
Hayır. Bankalar bu işin ekonomisinin tam da merkezinde olacaklar. Üstelik bu işin ekonomisi hem çok yönlü hem de el değmemiş çokça alanda yeni fırsatları bankalara sunuyor. Bu fırsatların ilki merkeziyetsiz finans olarak adlandırılan ve kripto varlık sahiplerinin blokzinciri tabanlı uygulamalarda birbirlerine doğrudan borç verme ve borç alma gibi faaliyetleri gerçekleştirdiği alanda. Adı her ne kadar merkeziyetsiz olsa da bu alanda borç alıp vermek isteyenleri buluşturan platformlar yine var, üstelik birçoğu zayıf altyapısı, denetimsiz kodları ve bu alandaki hackerların yoğun faaliyetleri sebebiyle sıklıkla kullanıcılarının varlıklarını üçüncü kişilere kaptırıyorlar. Bankaların teknolojik üstünlüklerini ve bilgi teknolojileri alanındaki insan kaynağı potansiyelini de kullanarak bu alanda oluşturacakları platformlara ihtiyaç var. Kuşkusuz bu noktada bankaların sadece teknolojik ve altyapı olarak değil, iş felsefesi olarak da bir dönüşüm gerçekleştirmesi ve eski usul karlılık yol ve araçlarından vazgeçmesi gerekiyor. Bu yeni dönemde bankanın her şeyi alan ve satan ana kuruluş rolünü terk edip kullanıcıları buluşturan güvenilir platform rolüne dönüşmesi gerekiyor. Yani web 3.0’da krediyi veren değil fon fazlası olanla fon ihtiyacı bulunanı buluşturan kurum olmalı.
Öte yandan sözünü ettiğimiz web 3.0 ekonomisinin diğer çok önemli ayağı, merkeziyetsiz finansın hem beslendiği hem de beslediği alan olan “metaverse” evrenleridir. Metaverse evrenlerinde şu an milyonlarca dolarlık ekonomik aktivite günün her saatinde tamamen dijital varlıklar yani tokenler üzerinden gerçekleştiriliyor. Mesela Roblox evrenindeki Nike mağazasında şu anda birileri sanal versiyonlarına (dijital ikizleri?) son moda dijital ayakkabı ve kıyafetleri NFT olarak satın alıyor. Aynı şekilde Gucci’nin metaverse’deki mağazasında çıkarttığı dijital koleksiyon kapış kapış gidiyor. Nike’ın NFT olarak metaverse evrenleride gerçekleştirdiği satış rakamı 185 milyon doları aşmış vaziyette. Bir saniye! Bu satışlar hangi bankanın posundan yapıldı? Metaverse’de banka var mı ki? E peki ödemeye kim aracılık etti? Müşteriler hangi hesaplarından para aktardı? İşte bu soruların yanıtları bankaların web 3.0’da ne iş yapacağı ve geleceğine dair ip uçları barındırıyor. Kripto varlıkları saklama hizmetinden tutun da ödeme süreçlerine; blokzinciri, akıllı sözleşmeler, tokenlar ve hepsini kapsayan adıyla web 3.0, bireylere dijital varlıklara sahip olma ve onları sanal evrenlerde kullanma, satma veya onlar üzerinden diğer ekonomik faaliyetleri gerçekleştirme imkanı tanırken finans kuruluşlarına da o alanda yapılacak işleri ve pazardaki boşlukları hatırlatıyor.
Bana göre web 3.0 ile ortaya çıkan bir diğer ekonomik alan da akıllı sözleşme teknolojisinin yani o dijital sahipliği mümkün kılan “kodların” güvenilir ellerden çıkarak web 3.0 ve metaverse’de var olmak isteyen şirketlere ve girişimcilere ihtiyaç duydukları altyapıyı sağlanmasında yatıyor. Tıpkı kredi kartıyla ödeme almak isteyen şirketlere sağlanan pos hizmeti gibi ya da eticaret yapmak isteyen girişimlere sağlanan altyapı gibi metaverse’de yer almak ve token ekonomisine dahil olmak isteyen şirket ve girişimlere güvenilir akıllı kontrat altyapısı ve uygun platform sağlanması işi bana göre bankaların web 3.0’dan alacakları en önemli rol olacaktır.
İşte benim perspektifimden bankacılığın geleceğinde yatan iş modelinin ana hatları bu şekilde. Peki Türk bankaları bu gelişmelere ne kadar hazır? Teknoloji ve insan kapasitesi olarak bence dünyanın en hazır kurumları Türk bankalarıdır. Nasıl ki bu zamana kadar dijital bankacılık hizmetlerinde dünya çapında başarılı işlere imza attık, aynısını blokzinciri ve web 3.0’da da yapabilecek teknik kapasitemiz var. Ancak bankacılığın sıkı regülasyonlara sahip bir endüstri olduğunu unutmayalım. O yüzden bankalarımızın bu teknolojiye hazırlanması için en hızlı çözüm, onlara belirli sınırlar çerçevesinde denemeler yapabilecekleri, ürün ve hizmet geliştirebilecekleri, düzenlemelerden ari bir oyun havuzu oluşturmaktır. Yabancılar buna sandbox diyor. Bu konuda da görev düzenleyici otoritelere düşüyor. Gelin bankalarımızın yasal olarak önünü açalım ve sanal ekonomi pastasındaki payımızı layıkıyla alalım.