Mehmet Şimşek’in tüketici kredilerinin ve bireysel kredi kartlarının kullanımının sıkılaştırılmasına yönelik açıklamaları gündemdeki yerini aldı.
Kredi kartı limitleri ise tartışmaların odağı haline geldi.
Bu yazıda net olarak şu soruya cevap aradım: Kredi kartı limitleri azaltılabilir mi?
Gelin cevap bulmaya çalışalım.
5464 sayılı ‘Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu (BKKKK)’ 9. ve 29. Maddeleri kredi kartlarının limitlerinin ne şekilde belirleneceğini düzenlemektedir.
BKKKK Madde 9’da, “Kart limiti, kredi kartını çıkaran kuruluşlarca kredi kartı almak isteyen kişilerin yasaklılık veya engel durumu, ekonomik ve sosyal durumu, aylık veya yıllık ortalama geliri, diğer kart çıkaran kuruluşlarca bu kişilere tahsis edilen kredi kartı limiti, bir model veya skorlama sistemi sonuçları çerçevesinde tespit edilir. Kart çıkaran kuruluşlar kart limitlerini ancak bu hüküm çerçevesinde güncelleyebilirler ve kart hamilleri talep etmedikçe kart limitlerini artıramazlar.” hükmü yer bulmaktadır.
Dolayısıyla ve kısaca,
Kanunen,
Kredi kartı çıkaran kuruluşlar, BKKKK Madde 9.’da belirtilen unsurlara dayalı olarak kredi kartı limiti belirler.
Şayet kart hamili temerrüde düşmemiş yani düzenli ödeme görevlerini zamanında yerine getirmiş ve neticede kart hamilinin kredi derecesi (skoru) negatif yönde değişmemişse; her ne kadar Kanunda bu konuda net bir ifade olmasa da, kanımca, KREDİ KARTI LİMİTİ DÜŞÜRÜLEMEZ!
Türkiye’de bu konuda yapılmış bir akademik makaleye, teze veya değerlendirmeye rastlamadım.
Bu konu özelinde açılmış herhangi bir emsal idari dava ve karar yok.
Lakin neden bireysel kredi kartı limitlerinin, kart hamilinin kredi skoru negatif yönde değişmeksizin azaltılamayacağını gelin anlatmaya çalışayım.
Öncelikle BKKKK limit tespitine ve limit artırım şartlarına odaklanmış.
Bu yönüyle Kanunun mevcut tartışmalar ışığında limit azaltımı şartları çerçevesinde yetersiz kaldığını düşünüyorum.
İkincisi, Kanunda kredi kartı şu şekilde tanımlanıyor: Nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasıdır.
Yani kredi kartı, salt ve asli olarak bireysele sağlanan bir TÜKETİCİ KREDİSİ NİTELİĞİNDE değildir!
Kanundan net olarak anlaşılabileceği gibi,
Kredi kartı, kayıtlı ekonominin teşkili için (ki bu esas olarak ‘Kamu Yararı’ sağlamaktadır) nakit gerekmeksizin harcama kabiliyetinin tesisi amacıyla oluşturulmuş bir ARAÇTIR!
O halde kredi skoru stabil olan bir kişinin kredi kartının limitinin indirilmesi, ona sağlanan hakkın elinden alınmasıdır.
Neden mi bahsediyorum?
KAZANILMIŞ HAK KAVRAMINDAN!
Türki İdare Hukuku’nda yer bulan ‘Kazanılmış Hak’ kavramı,
Yürürlükte bulunan yasal çerçeveye göre bireyler lehine oluşan hakları ifade eder!
İlkesel olarak bu haklar, herhangi bir Kanun ya da İdari İşlemle ortadan kaldırılamazlar.
Diğer bir değişle, Danıştay kararlarından yer bulduğu üzere, kazanılmış hak ile genel olarak objektif ve genel hukuki durum, kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönüşmektedir.
Nitekim Anayasa’nın 2. Maddesinde yer bulan ‘Hukuk Devleri’ tanımlaması, kazanılmış hak kavramının birincil gerekçesini oluşturmaktadır.
Ancak unutulmamalıdır ki, kazanılmış hak kavramının temel gayesi kamu yararının korunmasıdır.
İşte bu ilkesel çerçeveye göre,
Kart hamiline tanımlanan kredi kartı limiti kazanılmış bir haktır.
Kredi kartı limiti ile korunan kamu yararı ise kayıtlı ekonominin teşkilidir.
Bu bahisle, kanımca, Türk İdare Hukuk çerçevesinde kazanılmış haklar geri alınamayacağından,
Kart hamili ödevlerini düzenli şekilde yerine getirdiği yani kredi skoru negatif yönde değişmediği müddetçe, bankalar keyfe keder bireysel kredi kartı limitini düşüremezler.
Akademik alanım hukuk değil.
Dolaysıyla konuyu burada noktalıyorum.
Yani, kazanılmış hakkın oluşma şartlarına girmiyorum.
Dileğim bu olgunun,
Ülkemizin önemli idare hukukçuları tarafından ele alınması ve tartışılmasıdır.
Zira unutmayın,
Anayasa’nın 125. Maddesinin 1. Fıkrasında “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Kuralına yer verilmiştir.
Diğer bir deyişle,
Kazanılmış hakkını kaybedenler,
Haklarının geri alınması için dava açma hürriyetine sahiptirler.
Sevgi ve vicdanla kalın.
Doç. Dr. Soner GÖKTEN