Sonunda bu da oldu. Türk bankacılık sektörü imkansızı başarıyor. Banka şubeleri birer birer boşalıyor . O güzel insanlar, o güzel istifa mektuplarını yazıp yazıp gittiler . Kimi EYT yasasından faydalandı, kimi daha fazla dayanamadı, başka sektörlerde iş aradı, buldu, geçti. Kimi kendi İşini kurdu , kimi çocuk doğurdu, bakıcı, kreş , yol parası maaşı aşınca işi bırakmak zorunda kaldı … Banka şubeleri böylece birer birer boşaldı. Şubelerden hizmet almaya çalışan müşterileri şimdi boş masalar, bankolar karşılıyor. Operasyon merkezi çalışanları da kadrolardaki düşüşten şikayetçi Az kişi ile çok iş yapmaya mecbur bırakılmış bankacılar hayattan bezme noktasına gelmişler, sesleri bile çıkmıyor.
Geçtiğimiz hafta Paramedya yazarı Ertuğrul Sadıkoğlu’nun kinayeli ve esprili bir dille anlattığı boş şubeler, oyuncusuz takımlara döndü. Bu gerçekten çok üzücü . Nüfusun ve potansiyel müşterilerin arttığı bir ülkede, finans sektöründeki iş gücü, istihdam düşüşü, hizmet veren kişi sayısının azalması çok manidar. İnsansız hava araçları ile övündüğümüz ülkemizde, insansız banka şubeleri ile de övünmemiz gerekiyor belki. Teknolojiyi en iyi kullanan, hayata geçiren, cep telefonları üzerinden en iyi finansal hizmetleri veren ülkelerden biri olmalıyız. Diğer taraftan BT, yazılım sektöründe çalışan gençlerle yaptığımız sohbetlerde dikkat çektikleri bir konu var. Batılı ülkeler hala bankacılığı bu kadar yoğun şekilde dijitale taşımakta tereddüt ediyorlar. Güvenemiyorlar diyorlar . Biz güveniyoruz . Biz her türlü bilgimizi bankaların dijital dünyasına sorgusuz sualsiz emanet ediyoruz ve dua ediyoruz, Allah korusun diye…
İşin müşteri güvenliği ve memnuniyeti yönü bir tarafa… Yıllar önce, parasal genişleme döneminde hızla açılan şubeler artık birer birer kapanıyor, bir zamanlar hizmet sektöründe en yüksek istihdamı sağlamakla övünen bankalar artık bankacılardan kurtulmaya çalışıyorlar. Türkiye’de , Bankacılıkta bir dönemin kapandığı , bir devrin sonuna gelindiği çok açık. Son yıllarda yaşanan zoraki politikaların da etkisi ile Bankacılık sektörünün ayarları ile ciddi şekilde oynanmış oldu, irrasyonel ekonomi yönetiminin dayatmalarından bankalar da payını fazlasıyla aldı. 90’lı yılların sonunda, 2000’li yılların başında yoğun eğitim programları ile yetiştirilmiş bankacıların çoğu artık sektöre veda ediyorlar. Bankalar bir döneme ait hafızasını kaybetme noktasına geldiler. Bir tür kurumsal Alzheimer yaşama ihtimalleri de çok yüksek bu koşullarda . Bu aşamada devreye sisteme yüklenen dijital veriler ve yapay zeka girecek. Artık bankacılık işlerimizi onlar yönlendirecek. Belki de en doğrusu bu. Bankacılık bir insan için gerçekten aşırı yorucu, yıpratıcı, sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı . Bazı “ ağır” işleri gerçekten robotlar yapmalı. İnsanlar gereksiz krediler , sigortalar teklif etmekle , zorla satış yapmakla tehdit edilmemeli, gecesini, gündüzünü, tüm hayatını bir kuruma , markaya adamamalı. Bu zaten çok sağlıksızdı.
Sonuç olarak; “giden gitti, kalan sağlar bizimdir” diyen bankalara son bir uyarı. Kalan sağlara da fazla güvenmeyin . Elde kalanlarla aynı işi yapar, daha fazla performans alırız zannetmeyin . O eskidendi. Artık herkes gözünü açtı, dışarıdaki hayata bakmaya başladı. Maaşlar da yeterli seviyede artmazsa, her bölümden istifalar devam edecek… Paramedyadan söylemesi…