Merkez Bankası Dijital Parası (CBDC) tartışmasını dijital lira özelinde sürdürelim istiyorum. Bir önceki yazıda dijital itibari paraların beraberinde birçok artı ve eksiyle geldiğini belirtmiştik. Belki de en önemli risk söz konusu dijital paranın tamamıyla ekonomik ve finansal sistem içerisine girdiği bir yapıda yaşanabilecek dijital hırsızlık yani siber güvenlik unsuru olacaktır. Bu noktada kuşkusuz blok zinciri teknolojisinin kullanılması üst düzey bir güvenliği beraberinde getirecektir. Blok zinciri ne kadar güvenli sorusu aklınıza geldiyse eğer lütfen dünyanın en şeffaf para transfer sistemi olan Bitcoin’in 2009 yılından bu yana tıkır tıkır çalıştığını hatırlayın. Ancak söz konusu merkez bankası dijital paraları, Bitcoin’den farklı olarak akıllı sözleşmeler eliyle yani programlanabilir vaziyette çalışacak ve dolayısıyla kodlarda yer alabilecek açıklar da ortaya riskleri çıkarabilecektir.
Diğer taraftan Dijital Lira, Türkiye’nin sorun yaşadığı birçok alana önemli çözümler vadedebilir. Nedir bu sorunlu alanlar? Kamu harcamaları daha isabetli gerçekleştirilebilir mi? Kamu teşvikleri ne kadar doğru kullanılıyor? Yardımlar, bağışlar doğru harcanıyor mu? Vergileri toplamada ne kadar başarılıyız? İşlem maliyetlerini azaltarak ne kadar verimlilik sağlanabilir?
Yukarıdaki soruların sayısını arttırabiliriz. İşte blokzinciri destekli dijital merkez bankası parası yani Dijital Lira, söz konusu dijital paranın arzından dolaşımına tüm sürecin programlanabilmesi ve kontrol altında tutulabilmesi bakımından başta kamu harcamaları yönünden çok daha isabetli ve etkin bir yönetimin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Devletin çeşitli alanlardaki teşvik mekanizmalarının çok daha şeffaf ve izlenebilir hale gelmesi, söz konusu teşvikler kapsamındaki harcamaların da yine doğrudan hedefli yapılabilmesi, Dijital Lira ile mümkündür.
Gördüğünüz üzere dijital itibari paraya geçişte benim önerdiğim yol, doğrudan son kullanıcının cebindeki parayı dijitalleştirmekten ziyade, merkez bankası ve bankalararası operasyonlarla birlikte kamunun kendi kaynak kullanımlarını Dijital Lira ile yapmaya başlaması yönündedir. Her ne kadar bu kadar yüksek kontrol ve izleme imkanlarına sahip bir paranın vatandaşlarca kullanımına dair endişeler olsa da hepimizin cebinde kredi kartı olduğunu ve o kartları kullanım yüzdemizin nakitin çok çok üzerine çıktığını hatırlatmak istiyorum. Üstelik kredi kartlarının kontrol ve izleme açısından merkez bankası dijital paralarından hiçbir eksiği olmadığını da belirtmeliyim.
Son olarak Dijital Lira kullanılarak esas girilmesi gereken alanlardan birinden bahsetmek istiyorum. O da blokzinciri tabanlı merkeziyetsiz finans uygulamalarıdır. Bir başka yazıda daha detaylı açıklayacağım merkeziyetsiz finans ekosisteminde itibari paralara sabitlenmiş stablecoinler aracılığıyla işlemler gerçekleştiriliyor. Bu stablecoinlerin sahipleri ise şirketler. En büyüklerinden dolara endeksli stablecoin olan Tether’in toplam stablecoin arzı 83 milyar doları aşmış vaziyette. Yani dünya genelinde kriptovarlık kullanıcıları, blokzincirinde doları taklit eden Tether’e tam 83 milyar dolar bağlamış vaziyette. Üstelik Tether yalnız değil, irili ufaklı birçok farklı stablecoin de var. Bu alan hali hazırda hiçbir devletin daha doğrusu merkez bankasının üstünlük kurmadığı, oldukça bakir bir alan. Bu alanda devlet destekli Dijital Lira’nın kullanılması, geleceğin finansal sahası olan blokzincirinde ve bir adım ötesinde metaverse evrenlerinde Türkiye’nin etkinliğini arttıracak ve çok daha yenilikçi bir ekonomik ve finansal modelin kapılarını aralayabilecektir.