Çok uzun yıllar önce, ben daha lisede öğrenciyken İzmir Fuarında , fuar zamanı kurulan panayır alanında bir bilgisayarda “El ve Yıldız falı” bakıldığını görmüş , ilk gençlik heyecanı ile geleceğimde neler olacağını merak ederek ücretini ödeyip . elimi bir tarayıcının üzerine koyup doğum tarihimi de söyledikten sonra o makina bana üç dört sayfalık yazılı bir analiz çıktısı vermişti. O yazılı analizden yıllarca aklımda kalan tek bir cümle olmuştu; “ Büyük bir kurumda yıllarca çalışıp oradan emekli olacaksınız .” diyordu. ,
Her zamanki gibi ülkemizde işsizliğin çok, iş bulmanın zor olduğu yıllardı sanırım. Bu cümleye sıkı sıkıya tutunmuş , inanmış , bağlanmıştım. İyi okullardan mezun olmam, yabancı dil bilmem, doğru, dürüst, çalışkan biri olmam iyi bir işe girmeme , orada yıllarca çalışmama ve emekli olmama yetecek miydi bilmiyordum . Aileden varlıklı , çevresi geniş , torpili bol biri olmadığım için tek ümidim bu kehanetti.
Üniversiteden mezun olup da Türkiye’nin adı en çok bilinen, büyük bankalarından birinde müfettiş yardımcısı olarak işe başladığımda kehanetin doğruluğuna inancım artmıştı. Zaten kurum işe aldığı çalışanlarına emekliliğine kadar iş güvencesi vermesi ile de tanınıyordu . İçim rahattı . Doğru, dürüst ve çalışkan şekilde işimi yaparak bu kurumdan emekli olacağıma inanmak ve güvenmek istiyordum. Güven benim için her şeyden önemliydi . Zaten kurum da bu güvenimizin eseriydi.
Kırk yaşıma geldiğimde, EYT kriterlerine göre yaş dışındaki çalışma yılımı ve prim gün sayılarımı artık doldurmuştum. Ama yeni yasalara göre emekli olmak için henüz genç, bankama göre ise bu işte çalışmak için artık yaşlıydım. Kırk yaş üstü çok sayıda bankacının, yöneticinin “performans yetersizliği “ gerekçesi ile işten çıkarıldığı zamanlardı. Yıpranmış ve tükenmiş olarak ayrıldığım kurumdan sonra başka bir kurumda çalışacak gücüm ve motivasyonum kalmamıştı .
Bankadaki aktif çalışma hayatımdan sonraki son dokuz yılım, yine bankacılık sektöründeki yönetsel ve yapısal sorunları yazarak çalışan haklarına dikkat çekerek ve on binlerce bankacının dertlerine ortak olarak, seslerini duyurmaya çalışarak geçti. Doğrusu zaman su gibi aktı gitti. EYT yasasının bana yaş açısından bir faydası olmadan, yaş kriterimi de doldurarak, 30 yıllık sigortalılık süresini geride bırakarak o “ilk” büyük kurumdan emekli olarak ben de “ emekli “ bankacılar kervanına katılmış bulunuyorum artık. Kehanet kendini gerçekleştirdi . Ben de muradıma ermiş oldum.
Ama hala muradına eremeyen on binlerce bankacı var . Çalıştıkları kurumdan emekli olabileceklerine dair en ufak bir umutları bile yok çoğunun. Bankacıların sorunları EYT sonrası eksilen personel sayıları ile birlikte ne yazık ki bazı kurumlarda iyice artmış durumda. Sahada çalışanların çoğunun maaşları hala çok düşük ve yetersiz. Hedef baskıları sürüyor . Bölge yapılanmaları varlığını koruyor ve iş yapış şekillerini pek değiştirmiyor. Bankacılara “yıpranma payı “ verilmiyor. Teknolojik gelişmeler iş yükünü arttırmaya devam ediyor . Yani sektör çalışanları açısından işler ne yazık ki iyiye gitmiyor. Astrolojinin çok popüler olduğu, astrologların her konuda kehanetlerde bulunduğu bu günlerde elimde olsa bu sektörün Yıldız haritasına baktırmak isterdim . Ne olacak bu bankaların ve bankacıların hali diye anlamak , öğrenmek için… Karar süreçlerinde bilim, hukuk, kanun, kural işlemediğinde, belirsizlikler arttığında insan kendi aklının ötesinde bazı güçlerden medet umar hale gelebiliyor . Bu konuda söyleyebileceğim tek şey “ Neye inanırsanız, neyi çok söylerseniz , neyi en çok çağırırsanız … onu yaşarsınız ..” Buna psikolojide “ kendini gerçekleştiren kehanet ..” denir.
Eğer ben bir astrolog olsaydım , tüm bankacılara “ size üç vakte kadar yıpranma payı yasası görünüyor, Merkür retrosunun bitmesiyle maaşlarınızda bir genişleme, bir ferahlama yaşayacaksınız , başınızdakilerden biri eşyalarını toplayıp gidecek, yeni gelen sizi çok mutlu edecek vs. … “ derdim mesela… Ekonominin ve Psikolojinin çözemediği sorunları Astroloji çözer belki. Çünkü her şey önce inanmakla ve istemekle başlar …