İnsan psikolojisinin bir özelliği vardır. Olağanüstü bir durum, bir olay yaşanırken , olumlu ya da olumsuz bir ortamın içindeyken ne yaşadığının çok farkına varamaz insan. Duyular adeta kendini kapatır, beyin bu süreci bir an önce sorunsuz atlatmaya odaklanır…kendini bir tür korumaya , otomatik pilota alır. Beden yapması gerekenleri otomatik olarak yapmaya başlar. Zihin devreden çıkar. O anlarda gerçek bir “ farkındalık” “ idrak” hali bulunmaz
Kendi düğününü net olarak hatırlamayan , daha sonra video kayıtlardan izleyip detayları farkeden çok insan vardır örneğin . Ya da büyük bir kayıp yaşandığında, bir kaza anında, büyük bir kavganın içindeyken olay bitene kadar sağlıklı , makul , mantıklı düşünmek mümkün olmayabilir , ani ve kendini korumaya yönelik refleksler devreye girebilir .
Bazen bu şuursuzluk hali daha uzun da sürebilir . Örneğin sevmediğiniz bir işi ya da iyi gitmeyen bir evliliği sürdürmeye çalışırken de “ üzerine fazla düşünmeden”, otomatik pilotta hayatı sürdürmeye başlamış olabilirsiniz …
Bankadaki işinden ayrıldıktan, emekli olduktan sonra buluştuğumuz birçok bankacı ile konuştuğumuzda çok sık duyduğum bir sözdür “ Nasıl yapmışız, nasıl dayanmışız ? Ne kadar saçma şeylerle uğraşmışız ! Şimdi olsa asla yapamam… vs” O ortamdan uzaklaştıktan , olaylara dışarıdan bakmaya başladıktan sonra bir aydınlanma gelir insana adeta. İnsana insan olduğunu hatırlatır . Böyle zamanlarda en çok kaybedilen yıllara üzülür insan. Kendini ve sevdiklerini “ yok sayarak” , adeta bitkisel hayatta geçirdiği yıllara üzülür . Bunun telafisi yoktur çünkü . Yine de zararın neresinden dönülse kardır anlayışı ile , kaybedilen zamanı telafi etmek istercesine, hayata daha sıkı, daha tutkulu sarılır insan böyle zamanlarda.
Şimdi etrafta emekliliğe adım atmış çok sayıda bankacı görüyorum , çocuksu bir neşe ile yıllardır yapmak isteyip de yapamadıklarını liste yapıp bir bir peşine düşüyorlar . Komadan çıkmış bir hasta gibi gibi, ölümcül bir hastalıktan kurtulup ikinci bir şans yakalamış gibi, yıllardır tutulduğu hapishaneden kurtulmuş biri gibi gerçek bir coşku ile hayata tutunuyorlar . Yaşam onlar için yeni başlıyor sanki. Gündüz vakti dostları ile buluşup keyifli bir kahve içmeyi , çocuğunu okuldan kendisi almayı , akşam için keyifle yemek yapmayı özlemiş bu insanlar , şimdi her anın tadını çıkarıyorlar . Hakları … Onlar bu yeni hayatlarının keyfini sürmeye hazırlanırken , bankacılık sektöründe geride kalan binlerce bankacı da azalan kadroların , yerine yenisi alınmayan personellerin yokluğunda , daha ağır bir yük ile karşı karşıya kaldılar . EYT sürecine göz göre göre hazırlıksız yakalanan kurumlar, geride kalan personeli daha da zorlayacak bir iş ortamına mahkum ettiler . Şimdi geride kalanlar dayanılmaz olana dayanmaya, olmaz denilenleri oldurmaya , nasıl yapmışız denilenleri yapmaya devam ediyorlar . Şuursuz bir halde zamanı doldurmaya , ömürleri tüketmeye , işleri bitirmeye , para kazanmak için bir çok şeyden vazgeçmeye devam ediyorlar. Çalışma koşullarının bu şekilde “ sürdürülebilir “ olması pek mümkün görünmüyor ama kurumlar şimdilik bu “ aşırı yüklenmeyi” görmezden geliyorlar .
İnsanın insanca koşullarda çalışması , emeklinin de emekçinin de emeğinin karşılığını eksiksiz alması için daha fazla farkındalık , bilinç ve irade gerekiyor. Otomatik pilotu iptal edip işleri gerçek akılla ele almak, sorgulamak ve gereken değişimi yaratmak gerekiyor . Değişimi yaratmaksa seçimleri doğru yapmakla mümkün.
Hanife Serter