Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Kur Korumalı Mevduat (KKM) düşük faiz ekonomisinin kuru patlatmaması için dört elle sarılması gereken tek ürün” dedi ve ekledi: “Kur korumalı mevduat bitirilemez. Eğer bitirirseniz kurun hangi seviyeye geleceğini hiçbirimiz bilemeyiz.” Aran, KKM’de çözümün ise kademeli çıkış olduğunu belirtti.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) haftalık verilerine göre kur korumalı mevduat 2 trilyon TL’ye dayandı ve ilk defa toplam büyüklüğü 102,2 milyar dolara çıkarak 100 milyar dolar barajı aşıldı. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bir grup gazeteciye enflasyon, KKM ve kredi piyasalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hakan Aran, KKM’ye ilişkin soruları cevaplarken ürünün şu anda sistemde çok önemli fonksiyonu yerine getirdiğine vurgu yaparak, “Kur korumalı mevduata dönen miktar o kadar arttı ki aynı anda dövize yönelmemesi lazım. Kademeli olarak bitirilmesi lazım. Kademeli olarak bitirilmeden önce de Türk lirasına olan güvenin sağlanması ve yabancı para konusundaki beklentinin kırılması lazım” diye konuştu.
Enflasyon yüzde 85, faiz yüzde 8.5 ise…
Yatırımcının ‘TL faizler cazip’ dediği, yabancı parada artış görülmediği bir ortamın oluşmasının önemine de değinen Aran, şöyle devam etti: “Ben bu ürünü savundum diye de çok eleştiri aldım ama şöyle söyleyeyim. KKM çok önemli bir fonksiyon görüyor. Türkiye’de kur krizi çıkmasın diye KKM var. Eğer TL faizi, enflasyon yüzde 50 ya da yüzde 85 düzeyindeyken yüzde 8.5’ta duruyorsa bunu KKM diye bir ürün olmadan sağlayamazsınız. KKM, bu politikanın destekçisi olan bir ürün. Şimdi düşük faiz politikasından yararlananlar varsa bu kur korumalı mevduat sayesindedir. O nedenle kur korumalı mevduat ürününün bu politikanın ayrılmaz bir bileşeni olduğunu düşünüyorum. Hem ticaret sahibine hem kredi kullanana hem bankalara çok önemli katkı sağladı. Daha önce de KKM’nin kur krizinin olmamasının güvencesi olduğunu söyledim. O nedenle beklentilerin iyi yönetilmesi ve ekonomide güvenin tesis edilmesi çok kıymetli. Bunu bozacak olan her şeyden de kaçınmak gerekiyor.”
Aran’a 2001 döneminin hatırlatılması üzerine “Ben hiç kimsenin bile bile böyle bir krize sebebiyet vermeyeceğini düşünüyorum ki herkes zaten ortak akılla hareket edeceğini, aktörleri dinleyeceğini, dinlediğini söylüyor” dedi.
KKM’nin bankaların fon yönetimine ciddi katkısı olduğunu da belirten Hakan Aran, bankaların bu üründen para kazanmadığını ama yanlış matematik içerisinde bankaların hala zarara geçmemiş olmasının arkasında en önemli nedenin ürünle ilgili verilen destekler olduğunu anlattı.
Üretimde katma değer, verimlilik arttığında israf kalktığında ve para doğru yere harcandığında ekonomide düzelmeyecek hiçbir sorunun olmadığını da söyleyen İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Bunu başardığımız zaman 10 ile 20 arasında bir bantta enflasyonu görürüz. Enflasyon 5 yıldan önce tek haneye inmez. Tek haneye indirirsiniz ama her şeyin kafasını gözünü yararak indirirsiniz. İşsizlik yüzde 20’ye vurur. Genç işsizlik yüzde 40’a vurur. Ekonomide bir durgunluk olur. Enflasyon iner… Öncelik enflasyonun inmesi değil sürdürülebilir kalkınma olmalı” ifadelerini kullandı.
Aran, ülke kalkınırken, sağlıklı olarak büyürken enflasyonun düşmesinin önemine vurgu yaparak, “Enflasyon 5 yıldan önce sağlıklı olarak tek haneye inmez. Beş yıldan önce sağlıklı olarak enflasyon neden tekrar inmez? Çünkü o fırsatı biraz kaçırdık. Bunu enflasyonda yüzde 19’u konuşuyor olsaydık başka şeyler söylerdim ama yüzde 85’e çıkmış. Şimdi yüzde 43’e inecek olan bir enflasyonun başarısıyla övünürken, bunları konuşunca işler gittikçe zorlaşıyor. Bir de yüzde 40-50 bandındaki enflasyonun yapışkanlık etkisi oluştu. En az 2-3 yıl ben bu yüzde 40- 50 bandındaki enflasyonun devam etmesinden endişe ediyorum. Çünkü hiçbir politika hele de bir sene sonra başka bir seçimi düşünen hiçbir iktidar, enflasyonla o kadar kararlı mücadele edemez. O yüzden bu enflasyonla biraz yaşamak durumunda kalacağız” şeklinde konuştu.
Düşen faizin piyasada karşılığı yok
Hakan Aran’a iş dünyasının ‘krediye erişemiyoruz’ eleştirileri de hatırlatıldı. Bundan yaklaşık 6 ay önce; kredi faizlerinin düşürülmesi sırasında yaptığı açıklamalara atıfta bulunan Hakan Aran şunu anlattı: “Korktuğum gibi oldu. İnmiş olan faiz oranlarının piyasada artık bir karşılığı maalesef yok. Evet; politika faizi 8.5’e indi ama ne kredide ne mevduatta karşılığı var. Kredide karşılığı var denebilir. Çünkü bu politika faizine bir şekilde çıpalanmış bir kredi politikası izleniyor. Bunun 1.4 katı, 1.8 aralığında kredi vermezseniz bu durumda ceza ödemeniz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Aran, kredilerdeki sınırlamalara karşın mevduatta sınırlamanın kalkmasıyla faizin yüzde 30’lu seviyelere geldiğine değinerek bugün gelinen noktada bankalar için işin ters matematiğe döndüğünü “Müşteriden yüzde 30’la mevduatını alıp ona yüzde 13.80’den kredi vermeniz gerekiyor” sözleriyle özetledi.
Aran, “Bu yapılamadığı için bankacılığın mevduat-kredi arasındaki marjı, makası bozulduğu için bankalar kredileri azalttılar. Niye azalttılar? Sizin 700 milyarlık bir kredi portföyünüz varsa ve bu konuda 70 milyarını siz bu şekilde verirseniz 10 ay sonra külliyen zarar eden bir banka konumuna gelirsiniz ve sene sonuna geldiğinizde bilançolarınıza zarar çıkar. O yüzden 70 milyar değil de bunu 7 milyara indirirseniz daha uzun süre dayanırsınız. İşte bankalarda topladığı mevduat ve verdiği krediden zarar ettiği miktarı kendi kredi büyüklüklerine göre azaltarak politikanın düzelmesini ve normalleşmesini bekliyor” dedi.
Aran, banka karlarına ilişkin bir soruya da, “Tabii karın nereden geldiğini, karın kalemlerini ayrıştırmadan konuşursak sürekli kar ediyor diyebilirsiniz. Ama bankaların ana faaliyetlerinden mevduat toplama ve krediden dolayı ne kar ediyor, elinde bulundurduğu enflasyona endeksli kağıtlardan dolayı ne kar ediyor? ve bunun yanında diğer faaliyetlerinden ne kar ediyor diye ayrıştırdığınızda bankaların ana bankacılık faaliyetleri konusunda zarar ettiğini görürsünüz” cevabını verdi.
Hazirandan sonra sistem rahatlar
Kredi sıkışıklığının kısa vadede çözümü için bir düzenleme beklentisinin olup olmadığı sorulduğunda da İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, seçime artık sayılı günler kaldığına işaret ederek “Bundan sonraki dönemde ben yeni bir değişikliğin bile kendi başına risk olduğunu düşünüyorum. O yüzden de artık alıştığımız bir şeyin normalleşmesi için herhalde en uygun ay, haziran olur. Haziran ayından sonra sistem rahatlar” dedi. Türkiye ekonomisini oluşturan tüm aktörlerin de hazirana kadar olan dönemi geçirebilecek güçte ve esneklikte olduğuna da değinen Aran, bankaların 30-45 günlük vadelerde desteklerinin sürdüğüne de işaret etti.
Müşterimizin tercihine saygılıyız
Son dönemde uygulanan politikaların yabancı para mevduatı olan bankayı cezalandırıcı nitelikte olduğunu da anlatan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Yüksek faizli demeyim ama bu dönem para politikasının gereği olarak en az beş yıl vadeli sabit Türk lirası faizli kağıdı en fazla olan banka, İş Bankası. Çünkü yabancı para mevduatı bilançosundan kovamayan en büyük banka İş Bankası. Yabancı para mevduatımız 31 milyar dolar. Öyle olduğu içinde en çok komisyon ödeyen bankayız. En çok kağıdı tutan bankayız. Müşterimizin tercihine saygılıyız. Yabancı para tutanların Türk lirası karşılığı cezası da neyse öderiz dedik. O cezayı da her ay Merkez Bankası’na komisyon olarak ödüyoruz. Her ay 200 milyon TL. Dolayısıyla müşterilerimizin bu tercihinin banka olarak bize de bir bedeli var” şeklinde konuştu.