Türkiye, Katar’ın ve Suudilerin beş on milyar dolarına muhtaç!

Prof. Dr. Esfender Korkmaz yazdı:

Prof.Dr.Esfender Korkmaz

Prof.Dr.Esfender Korkmaz yazıyor:

2009 finansal krizinde, ABD ve Avrupa Birliği, iflasları önlemek ve ekonomiyi canlandırmak için faizi düşürmüş ve para arzını artırmıştı.

Ancak 2010 yılında ABD’de enflasyon oranı yüzde 1,6 idi. FED faizi 0,25-0,50’ye kadar düşürdü. Reel faiz oranı yüzde eksi 1,08 olmuştu.

ABD’de ve Avrupa’da güven sorunu olmadığı için, yatırımlara etkisi pozitif olmuştu.

Cumhurbaşkanı ısrarla faizin düşmesini istedi. Merkez Bankası da, hem faizi çok fazla düşürmekten korktu, hem de Cumhurbaşkanı’nın dediği olsun diye gösterge faizini 50 baz puan düşürdü ve yüzde 8,5 yaptı.

Açıklamalardan anlıyoruz ki; hükümet seçim öncesi ekonomiyi canlı tutmak istiyor. Bu nedenle faizleri indiriyor ve para genişlemesine gidiyor.

1.Gerçekte ise yüksek enflasyonda tek haneli faiz uygulaması ekonomik istikrarı daha çok bozacaktır;

Enflasyon yüzde 57,68, faiz oranı yüzde 8,5 ise, reel faiz oranı eksi 31,2’dir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, kabile devletlerini hesaba katmazsak, piyasa ekonomisinde bu kadar yüksek eksi reel faiz örneği yoktur. Bu faiz oranı ile TL’den kaçış hızlanacak. Tasarruflar atıl yatırımlara gidecek. Enflasyonla mücadele imkânı kalmayacaktır.

Seçim popülizmini finanse etmek için para genişlemesi de enflasyonu körükleyecektir.

Enflasyon istikrarsızlık demektir. Enflasyon belirsizlik demektir ve yatırımları engeller.

Bugünkü iktidar faizleri sıfır da yapsa, yerli ve yabancı sermaye güven duymuyor. Yatırım yapmıyor.

Yatırımların durması, mal arzının daralmasına, ithal malın artmasına ve işsizliğe neden olur. Enflasyon ve istikrar sorunu artar.

2.Döviz sorunu artar.

Hangi ülkede olursa olsun, millî paraya güven yoksa, dolarizasyon hızlanır. Türkiye’de iş yapanlar bilir, vadeli işlemler dolar veya Euro ile yapılıyor. Birçok sektörde fiyat teklifleri, dolar ve Euro ile veriliyor.

Hükümet dolarizasyonu önlemek için ve kendi tabiriyle Liralaşmaya diyerek komik yanlışlar yapıyor. Kur korumalı mevduat ile TL’yi kurun himayesine farkı bütçeden ödeyerek, vergi veren işçiden alıp, doları olan zengine veriyor.

Merkez Bankası, kuru tutmak için döviz satıyor ve rezervi eriyor.

2022 yılında 110 milyar dolar dış ticaret açığı ve 48,5 milyar dolar cari açık verdik. Bir yılda Rusya ve Çin’e karşı 87,5 milyar dolar dış ticaret açığı verdiğimiz halde, hükümet önlem almıyor. Önlem almıyor olması ile, bu iki ülkeden ithalatın bazı kartellere ve birilerine çıkar sağladığı sonucu çıkıyor.

Bu kadar açığı sürdürmek için, Türkiye, Katar’ın ve Suudilerin beş on milyar dolarına muhtaç oluyor.

Yine; hükümet aynı gerekçe ile, standart dışı altın ithali gibi dolaylı yollara başvuruyor.

Daha da kötüsü açıkların kara para ile finanse edildiğine dair dünyada bir algının oluşması. Söz gelimi 2022 cari açığın yarısı kaynağı belirsiz döviz girişi ile kapatıldı.

Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı raporda, en fazla uyuşturucu ele geçirilen ülkelerin sınır komşumuz bir ülke ve Türkiye olduğu kaydedildi. 2019 yılına ait verilerin paylaşıldığı “2021 Dünya Uyuşturucu Raporu”na göre, en fazla kokainin yakalandığı ülke ise 20 ton ile Türkiye oldu.

Bu uygulamalar iktisadi açıdan rasyonel değil, yıkıcı etkileri daha fazladır ve sürdürülmesi imkânsızdır.

Exit mobile version