Depremin bizlere gösterdiği; gerçek liderler ve emir erleri…

Usta bankacı ve Yaşam Koçu Hanife Serter, bankacılık sektörünün Büyük Deprem Sınavını ve sonuçlarını yazdı.

Hanife Fişek

Hanife Fişek

Zor zamanlar, olağanüstü koşullar gerçek liderliğin test edildiği ve bazen de doğal liderlerin ön plana çıktığı bir ortam yaratırlar. Ülkemizde Kurtuluş Savaşından bu yana en büyük kayıpların , acıların yaşandığı deprem felaketi de böylesine bir durum ortaya çıkardı. Böyle zamanlarda…

Akılların durduğu bir yerde bir akıl… duyguların felç olduğu bir yerde bir şefkat belirtisi gösterebilen, harekete geçme gücünü kendinde bulamayanlara güç verebilen kişiler lider özelliği olan kişilerdir . İster küçük bir topluluk, ister koca bir millet olsun… böyle anlarda etrafta iyi bir liderlik gösterebilecek birileri varsa o insan grubu şanslıdır. Hızla toparlanır, harekete geçer , yaralarını sarar, çözümler arar, bulur, kurtulur. Böyle bir liderlik yoksa…. Kader planına razı olur, oturur, bekler, beklemekten bile yorulur.

Bu konu çok genel, kapsamlı, evrensel olmakla beraber ben yine konuyu mikro düzeye indirgeyip bankalar özelinde konuşmayı tercih edeceğim. Her sektörün de kendi özelinde, öz değerlendirmesini yapmasını , “ biz bu koşullarda neyi nasıl yaptık, neyi nasıl daha iyi yapabilirdik ?” diye oturup düşünmesini ve dersler çıkarmasını tavsiye edeceğim.

Bankacılık sektörü bir ülkenin ekonomisinin en kritik, en temel, en stratejik alanıdır. Bir tehlike ve tehdit anında en üst seviyede korunmalı ve her zaman işlevsel olabilecek şekilde organize ve hazır olmalıdır. Salgın sürecinde de deprem felaketi sonrasında da görüldü ki, böyle anlarda hem fiziksel hem psikolojik açıdan “ mutlaka” hizmet vermesi beklenen kurumlar olarak hastaneler ve bankalar öne çıkıyor. Sağlığını kaybedenler hastanelere, para ihtiyacı olanlar bankalara hücum ediyor . Bankalar mümkün olduğunca “ kapalıyız” yazısını şubelerine asmak , böyle kriz anlarında hafızalara bu şekilde kazınmak istemiyorlar. Zor günlerde halkın yanında ve hizmetinde olmak bunu gerektiriyor . Lokantalar, marketler, giyim mağazaları, beyaz eşyacılar, kitapçılar …vs.. bir cadde üzerinde yürürken gördüğümüz tüm işyerleri kapansa, günlerce açık olmasa da bankalar her koşulda açık olmalıdır deniyor . Çünkü insanlar “ güven “ duygusunu biraz da paradan alırlar. Zor günlerinde parasına ulaşmak, kullanabilmek isterler. Zaten en çok da böyle günlerde para lazımdır insana . İnternet erişiminin olmadığı, cep telefonlarının çekmediği, tüm eşyaların enkaz altında kaldığı, posların çalışmadığı bir ortamda elbette yine nakit lazımdır insana.

Bu deprem felaketi özelinde o bölgelerde günlerce “ para geçmediği “ para olsa da harcayacak açık bir yer olmadığı , bir şişe su bile satın alınamadığı söylendi. Yine bu bölge özelinde, bazı illerdeki hastaneler gibi giriş katlarında yer alan bazı banka şubeleri de enkaz altında kaldı ne yazık ki. Zaten güvenli hissettirmeyen binalara girilmesi de sakıncalıydı. Bu koşullarda bankacılar fiziksel çalışma alanlarına giremediler, sağlam görünse de o psikoloji ile girmek istemediler . Bu konuda hızlı davranan bazı Bankalar bölgeye mobil şubeler getirerek hizmette devamlılığı sağlamaya çalıştılar. Etrafta şok ve travma yaşayan binlerce insanın bulunduğu bir ortamda elbette görev yapmak çok zordur. Kendileri de bizzat depremi yaşamış, yakınlarını ve evlerini depremde kaybetmiş banka çalışanları için yine bankalar seferber olup onlara acil şekilde destek olmak için harekete geçtiler . Yeterli personeli olan bankalar diğer bölgelerden gelen gönüllüler ile hizmet noktalarını takviye ettiler. Bazı Bankalar bu süreci çok daha sistemli, hızlı, etkin şekilde yönetti , bazıları daha geriden geldi . Yine de çoğu çalışanlarını güvenli alanlara taşımayı ve ihtiyaçlarını karşılamayı başardı. Bu konuda önceden yapılmış bir planları olanlar süreci çok daha profesyonelce yönetti ve çalışanlarının takdirini kazandı . Türk usulü , başımıza gelince çaresine bakarız rahatlığı yaşayanlar ise daha zor organize oldular ama sonuçta onlar da bir şekilde krizi yönetmeyi başardılar . Ben öncelikle bu süreçte bu başarıyı gösteren tüm banka yöneticilerini ve gönüllülerini kutluyorum . İyi eğitimli, sağduyulu, vicdanlı ve sistemli olduklarını kanıtladılar . Oradaki arkadaşlarının imdadına Hızır gibi yetiştiler . Bize ulaşan haberlerini duygulanarak takip ettik. Sağolsunlar . Acıları paylaştılar , yaralara merhem olmaya çalıştılar . Psikolojik ilk yardım yaptılar . Maddi manevi ihtiyaçları karşıladılar . Zor gün dostu olduklarını gösterdiler .

Bu saatten sonra yapılacaklar ise çok daha önemli ;

O bölgede var olan sorunların uzun bir süre daha devam edeceğini bilerek ve gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel sorunları öngörerek yeni tedbirler alınması, o bölgelere özel çalışmalar yapılması şart . Bu konuda hem çalışanların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları , hem şube binalarının güvenliği , hem de müşteri ihtiyaçları üzerinde ayrı ayrı çalışılmalı ve acilen kapsamlı çözümler üretilmeli.

Ülkenin diğer bölgelerinde çalışan insanlar için de yeni yeni sorular, sorunlar ve ihtiyaçlar ortaya çıktığı dikkate alınmalı. “ Güvenlik “ ihtiyacı en üst seviyede bir çok kişiyi ilgilendirmekte . Hem çalışma alanlarının depreme dayanıklılığı hızla ispatlanmalı hem de riskli bölgelerde ikamet ettiği için İstanbul’dan taşınmayı düşünen ve uzaktan çalışma isteyenlerin talepleri dikkate alınmalı , değerlendirilmeli , bu konuda proaktif olunmalı .

Kriz anlarında neyin nasıl yapılacağı konusunda daha ciddi ve kapsamlı eğitimler verilmeli . Bankacılığın stratejik öneme sahip bir görev olduğu bilinci çalışanlarla paylaşılmalı ve psikolojik açıdan güçlenmeleri için ne gerekiyorsa yapılmalı.

Bu felaketin de gösterdiği üzere, bankaların yerel yönetimi olan bölgeler ve şube yöneticileri özelinde bu kişilerin “ liderlik “ vasfı olup olmadığı daha doğru analiz edilmeli. Sadece “ emir komuta “ zincirinde en çok itaat eden, en iyi baskıyı yapan” kişilerin yönetici olmasının yeterli olmadığı farkedilmeli. Kriz anlarında ezberi bozulan , bildiği şarkıyı bozuk plak gibi tekrarlayan , Papağan yönetici tarzının yaratabileceği sorunlar üzerinde düşünülmeli. Ara kademelere de “emir eri” değil gerçek liderler konumlandırılmalı ki felaket anlarında merkezden gelecek talimatı bekleyerek zaman kaybedilmesin, sorumluluk alınabilsin, çareler üretilebilsin.

Tüm tedbirlerimizi alıp, böyle felaketlerden dersler çıkarıp , derslerimize iyice çalıştıktan sonra… eyleme geçip daha sağlıklı yapılar, daha sistemli organizasyonlar kurduktan sonra.. hep birlikte dua edebiliriz . Allah bizlere, ülkemize bir daha böyle acılar göstermesin . Bu son olsun .

Exit mobile version