İMF ile anlaşırsak, krizden çıkış için dalgalı kur politikasından yarı sabit kur politikasına geçmemiz gerektiğini önermiştim.
2- Reel faiz politikası uygulanacaktır.
Yarı sabit kur sistemi uygulamasında, reel faiz politikası zorunludur. Yarı sabit kur politikasına paralel olarak reel faiz üç açıdan önemlidir;
- Reel faiz verilerek, Türk Lirası yeniden milli para yapılacaktır. Halen piyasada, vadeli işlemlerde, sözleşmelerde döviz kullanılması, TL’yi ikinci para konumuna düşürdü.
- Eksi reel faiz nedeni ile TL’ den kaçış ve dövize talep yüksek olacağından, yarı sabit kur politikası ile kuru tutmak mümkün olmayacaktır.
- Bir yandan yarı- sabit kur politikası öte yandan eksi reel faiz olursa karaborsa fiyat oluşur.
Eksi reel faiz, tüketimi artırır. Çünkü tüketimin fırsat maliyeti olan faiz maliyeti düşüktür. Bu durumda milli paradan kaçış hızlanır. Mal ve hizmet arzını aynı zamanda ve aynı oranda artırmak imkanı olmadığından iç talep ve ithalat talebi artar. Enflasyon ve dış açıklara neden olur.
Buna karşılık eksi reel faiz yatırımların maliyetini düşürür ve eğer güven unsuru gibi diğer şartlar uygunsa yatırımları teşvik eder. Ancak Türkiye şartlarında yatırım yapılmıyor. Çünkü yatırım ortamı bozuktur.
Reel faiz uygulamasında; reel faizi Merkez Bankası gösterge faizi ile makul seviyede tutmak mümkündür.
Reel faiz uygulaması yatırım iştahını azaltabilir. Bu durumda faiz teşviki verilecektir.
Yatırımlara faiz teşviki merkezi hükümet tarafından değil, her ilin kaynak varlığına ve sektörel bazda ihtiyacına göre, o ilin Ticaret Odası, Sanayi odası, Ziraat odası, Yerel belediye ve ildeki Üniversiteler tarafından oluşturulacak bir heyet tarafından seçilen projelere verilmelidir. Faiz farkını Hazine karşılamalıdır.
Yatırım faiz teşviki, yatırımın tamamlanıp işletmeye açılması halinde bir defada kamu veya özel kredi veren bankaya aktarılacaktır.
3- Merkez Bankası bağımsızlığı yasal teminat altına alınacaktır.
Merkez Bankası kanununda, Merkez Bankası’nın temel görevi;
- Fiyat istikrarını sağlamak,
- Hükümetle birlikte Türk lirasının iç ve dış değerini korumakiçin gerekli tedbirleri almaktır.
Ancak Türkiye gibi siyasi popülizmin tavan yaptığı şartlarda Merkez Bankası bağımsızlığı her zaman risklidir. Siyasi süreç yoluyla Merkez Bankasının popülizm için kullanılması, banka fonksiyonlarının tamamıyla bitmesi demektir. İş yapamaz duruma gelmesi demektir. Bunun için zaruri hallerde Merkez Bankasına hükümetin veya cumhurbaşkanının müdahalesi gerekirse bunu, meclisin üçte iki çoğunluk kararına bağlamak gerekir.
4- Popülizm önlenecektir.
Bütçeden popülist harcamalar kaldırılacak ve bu fonların kamu altyapı yatırımlarına ayrılacaktır. Popülist harcamaların çarpan etkisi ve toplam talebi artırıcı etkisi, cari harcamalar ve yatırım harcamaları çarpan etkisinden daha yüksektir. Ayrıca popülist harcamalar ile mal ve hizmet üretimi yapılmıyor. Arz – talep dengesi bozuluyor.
Bu çerçevede Bütçeden ‘’ Hane Halkına Yardımlar (I)’’ ve ‘’Hane Halkına Yardımlar (II) ‘’ kaldırılıp bu ve benzeri yardımlar, engellilere yardımlar, yüksek öğrenim kredileri, halkı daha yakın tanıyan mahalli idareler tarafından bütçeden aktarılacak fonlarla yapılması sağlanacaktır.
Varlık fonu kaldırılacaktır. Devlete ve sonuç olarak Millete ait bir fonun, yine millet tarafından yani Parlamento adına Sayıştay tarafından denetleyemiyor. Bu nedenle bu fon popülizm için örtülü ödenek gibi kullanılıyor. Dahası oluşumu itibariyle Dünyadaki, petrol geliri fazlası gibi fonlardan farklıdır. Kurumsal devlet yapısı ve düzenine aykırıdır. Revizyon edilemez. Doğrudan kapatılacaktır.
Kamu -özel işbirliği anlaşması iptal edilecek, yerine gerektiği hallerde paralı yol, köprü ve geçitler, yap işlet devlet modeline göre ihale edilecektir.
Üç yıllık mali plan kaldırılacaktır. Zira bütçeyi üç yıl bağlamak, konjonktüre göre, genişletici veya daraltıcı şekilde esnek bütçe politika aracı olmaktan çıkarıyor. Programa uyulmadığında güven kaybı oluyor.
Bütçe hakkı yeniden Meclise verilecek. Sayıştay denetim alanı ve yetkisi genişletilecektir.