Prof Selva Demiralp o soruya yanıt verdi: Baz etkisi enflasyondaki düşüşü açıklıyor mu?

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiral, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verileri hakkında akla takılan soruları yanıtladı.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiral TUİK’in son açıkladığı enflasyon verisini yorumladı. Demiralp BBC Türkçe’ye anlattı:

Aralık ayı enflasyonu piyasa beklentilerinin altında yüzde 1,2 seviyesinde gelirken 2022 enflasyonu yüzde 64’e geriledi.

Sene sonu enflasyonu, 2023 yılında yapılan maaş zamlarına ve kira kontratlarına temel oluşturuyor.

O yüzden manşet enflasyon rakamın hissedilen enflasyonu ne kadar yansıttığı Aralık ayında daha kritik bir önem taşıyor.

Enflasyonun Aralık ayından itibaren düşüşe geçmesi beklenti dahilindeydi.

Baz etkisi, kredilerdeki sıkılaşma, küresel resesyon, enerji fiyatlarındaki düşüş gibi sebepler bu beklentiyi şekillendirdi.

Ancak beklenti ötesindeki düşüşler eldeki hesaplarla örtüşmediğinde ister istemez bazı soru işaretleri oluşuyor.

Nedir bu sorular?

1. Baz etkisi enflasyondaki düşüşü açıklıyor mu?
Aralık ayı enflasyonunda “baz etkisi” kaynaklı bir düşüş bekleniyordu.

Baz etkisi ile kastedilen şu: Bir önceki dönemde yüklü bir fiyat artışı olduysa, bu dönemde daha makul bir rakam devreye girdiğinde enflasyon mekanik olarak düşer.

Aralık ayındaki baz etkisini aylık enflasyon rakamları üzerinden inceleyelim.

Grafikte mavi sütunlar 2021, kırmızı sütunlar ise 2022 için aylık enflasyon rakamlarını gösteriyor.

Geçen sene kur krizi sonrası Aralık ayı aylık enflasyonu yüzde 13,58 geldi.

Bu sene yüzde 13,58’in altında gelecek her rakam senelik enflasyonda düşüş anlamına gelecekti.

Aralık enflasyonu yüzde 1,18’e düşünce senelik enflasyon da yüzde 64’e geriledi.

Aralık enflasyonu yüzde 1,18 değil de son üç aydaki ortalamaya benzer şekilde yüzde 3 civarında gelseydi sene sonu enflasyonu yüzde 67’ye düşecekti.

2021 yılında yüzde 36 ile biten enflasyon, 2022 sonunda yüzde 64’e dayanmışken iki üç puanlık sapmanın ne önemi var diyebilir miyiz?

Diyemeyiz.

Her ay beklentide görülen bir iki puanlık sapmalar bir seneye yayıldığında birikimli bir mağduriyet yaratıyor.

Ücretlere yapılan güncellemelerde resmi enflasyon rakamları baz alındığı için resmi rakamların beklentilerden sapması herkesi yakından ilgilendiriyor.

Maaşlar artışları enflasyon kadar olmayınca alım gücü ciddi erozyona uğruyor.

Peki diğer ekonomik göstergeler ne diyor? Piyasalar neden daha yüksek bir enflasyon bekliyordu?

2. Dördüncü çeyrekte gözlenen toparlanma
Talebin toparlanmaya başladığı bir ortamda enflasyonist baskıların azalma ihtimali düşer.

Bu durum Aralık ayında gözlenen beklenti ötesindeki düşüşün anlaşılmasını zorlaştırıyor.

Üçüncü çeyrekteki daralmayı takiben ilave faiz indirimleri, artan rezervler ve ekonomiyi destekleyici tedbirlerle talebin tekrar toparlanmaya başladığını görüyoruz.

Talebin güçlenmesine sebep olan bir diğer faktör, seçim öncesi dönemde uygulaması beklenen genişleyici politikalarla artan enflasyonist beklentiler olabilir.

Zira enflasyon beklentilerindeki artış talebi öne çeken bir etki yapıyor.

Cem Çakmaklı’nın Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu için hazırladığı endeksler Temmuz ayından beri finansal durumda bir iyileşme olduğuna ve bunun sonucunda ekonomideki resesyon olasılığının düştüğüne işaret ediyor.

Aralık ayında güçlü gelen PMI rakamları bu öngörüyü doğruluyor.

3. TÜFE ve ÜFE arasındaki makas
Geçen sene içinde üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki makasın tarihsel seviyelere çıktığına şahit olduk.

Aradaki fark üreticinin hissettiği, ancak tüketiciye yansıtmak için uygun zamanı beklediği maliyet artışlarını gösteriyor.

Bu birikmeli etkiden dolayı, talep zayıflasa bile enflasyonist baskılarda düşüş beklemek kolay değil.

Hal böyle iken, üstelik talebin bilakis tekrar toparlanmaya başladığı bir ortamda ÜFE’deki düşüşün TÜFE’den daha keskin olduğunu ve bu şekilde aradaki makasın 20 puan azaldığını gözlemliyoruz.

Enerji maliyetlerindeki düşüşün ÜFE’yi daha keskin düşürmüş olduğunu anlıyoruz.

Ancak benim beklentim aradaki makasın ÜFE enflasyonundaki düşüşten ziyade TÜFE enflasyonundaki artışla daralması idi.

4. TÜFE ve İTO enflasyonu arasındaki makas
Aralık ayı rakamlarında beklentilerle örtüşmeyen bir diğer veri İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yayınladığı İstanbul enflasyonu ile TÜFE enflasyonu arasındaki farkın zirve yaparak 29 puana yaklaşması oldu.

İTO enflasyonu her ne kadar sadece İstanbul bölgesi için hesaplanan ve farklı bir tüketim sepetini içeren bir hesaplama olsa da TÜFE ile arasında (son iki yıl hariç) gözlenen yüksek bir korelasyon var.

Bundan dolayı İTO enflasyonu TÜFE enflasyonu için bir öncü gösterge niteliği taşıyor.

2022 yılı içinde TÜFE enflasyonu beklentilerin altında kalırken bu iki seri arasındaki fark giderek açıldı.

Senenin ikinci yarısından itibaren benim de dahil olduğum bir grup iktisatçı üç haneli enflasyon beklerken TÜFE giderek İTO enflasyonundan negatif ayrışarak sürpriz yarattı.

İTO enflasyonu son çeyrekte üç haneli seviyelere girerken TÜFE yüzde 85 seviyesinde zirve yaptı.

Aralık ayında, enflasyon dinamiklerinde beklenen yavaşlamayla beraber İTO enflasyonunda da 12 puan gibi hızlı bir düşüş görsek de TÜFE’de görülen 20 puanlık düşüş aradaki farkın tarihsel bir zirveye eriştiğini gösteriyor ve kafalarda soru işareti yaratıyor.

Cevap arayan sorular
Şüphesiz herkesin hissettiği enflasyon kendi tüketim sepetine bağlıdır ve temsili bir tüketim sepeti üzerinden hesaplanan TÜFE enflasyonunun kişisel enflasyon tecrübeleri ile birebir örtüşmesini bekleyemeyiz.

Öte yandan hissedilen enflasyon ile manşet enflasyon rakamları arasındaki farkın toplum genelinde yaygın bir hoşnutsuzluğa dönüşmesi endişe veriyor.

TÜFE hesaplaması için gerekli olan veri seti sadece TÜİK’te bulunduğu için dışarıdan yaptığımız gözlemler birer soru işareti olmanın ötesine geçemiyor.

Bu konuda ilgili kurumların toplumu ikna edici açıklamalar yapmaları hem daha şeffaf bir iletişim hem de kurumsal kredibilitenin tekrar kazanılması açısından oldukça önemli.

 

Exit mobile version