Melih Oğuz Yazdı: Kiracı-Ev sahibi ilişkileri bozuluyor!

Melih Oğuz, konut sahipleriyle kiracıların arasındaki ilişkilerin neden bozulduğunu yazdı.

Konutlarla ilgili yıllık kira artışlarının üst sınırı 2021 yılı için %19 ve 2022 yılı için %25 olarak belirlenmişti. TÜİK, TÜFE’nin (Tüketici Fiyat Endeksi) yılbaşına göre %36,8 ve Kasım 2022’ye göre %84,39 arttığını açıklamıştır.

Gerçek enflasyonun TÜİK rakamlarının çok üzerinde olduğunu bir yana bıraksak bile açıklanan oranlarla sözleşme serbestisine son verilirken konut sahiplerinin yukarıdaki verilere göre yaklaşık olarak 2021 yılı için %17, 2022 için ise %60 oranında gelir kaybına uğramaları öngörülmüştür. Yüksek enflasyon karşısında sabit gelirlilerin sıkıntılarını/tepkilerini azaltmaya dönük konut kirası artışı sınırlaması ne yazık ki amacına ulaşamamıştır. Çünkü çoğunlukla ilk sözleşme yapılırken alınan tahliye taahhütnameleri, elektrik ve suyu kestirme girişimleri gibi zorlamalarla kiracı, mal sahibi ilişkileri gerginleşirken buna bağlı dava sayıları da artmıştır. Öyle ki mahkemelerin tahliye davaları için çok uzun sürelere gün verdiği ve bu yolla sorunu çözemeyen tarafların çözüm için kaba kuvvete ve mafya yöntemlerine başvurduklarına dair duyumlar artmıştır. Diğer yandan yüksek enflasyon ve arsa üretimindeki sorunlar nedeniyle inşaat maliyetlerinin artışı konut fiyatlarını artırmış; dış ve iç göçler de kiraları yükselten bir başka etken olmuştur. Sonuçta kısıtlamalara karşın pek çok kiracı yasal oranın üzerinde bir kirayı kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Türkiye’deki orta sınıfın, oturduğu konutun yanı sıra miras hukuku yoluyla veya yatırım/tasarruf amacıyla edindiği konut sahipliği oldukça yaygındır. Yasal oranlara bağlı kalınan artışlar özellikle orta sınıftan konut sahiplerinin taşınmazların sabit giderleri için yapılacak harcamalara katkı (asansör değişimi, çatı onarımı, binanın ve ortak alanların boyanması vb. gibi) sağlamalarını zorlaşmaktadır. Bu da özellikle eski yerleşim bölgelerinde kent içinde bakımsız, viran alanların oluşmasına yol açmaktadır. Bu alanlar daha sonra güçlü sermaye gruplarınca kentsel dönüşüm adı altında tekelci yapılara yol açabilir.

Türkiye’de konut fiyatlarında bir balon oluştuğu sektör raporlarında ve iktisatçılar tarafından dile getirilmektedir. Büyüme sorunları yaşayan ve giderek durgunluğa doğru yönelen ekonomimizde günü kurtarmaya dönük politikalardan vazgeçilmedikçe birçok başka alanda olduğu gibi bu alanda da sorunlarımız sürecektir.

Son olarak konuyu ele alırken sorunun temelindeki sosyoekonomik yapılar, gelir dağılımındaki dengesizlik, orta ve alt gelir grupları için konut üretimi ve arzındaki yetersizlikler, iç ve dış göçler ile kent rantlarına dayalı büyüme politikaları gibi değişkenlerin bu yazının sınırları dışında kaldığını belirtmek isterim. Bunlar da ayrıca ele alınabilecek çok önemli konular.

Exit mobile version