Ünlü ekonomistten bol para yorumu: Para basıp dağıtmak seçim kazandırabilir mi

Atilla Yeşilada, para basıp dağıtmanın Cumhur İttifakı'na bir faydası olup olmayacağını yazdı:

Atilla Yeşilada, Paraanaliz‘deki köşesinde iktidarın para basıp dağıtması konusunu ele aldı. Yeşilada, bol paranın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçim kazandırıp kazandırmayacağını yazdı:

Son aylarda yabancıların Türkiye ilgisi  2019 yerel seçimlerinden bu yana zirvesine erişti. “Yabancı” derken, yalnız fon yönetici ve reel sektörden şirketleri kastetmiyorum.  Basın da sürekli bilgi istiyor. Geçen hafta beni ziyaret eden iki konuğum çok ilginç bir soru sordu:  “Anketlerde Altılı Masa önde diyorsun. Ama,  Macaristan’da Orban anketlerin tersine seçim kazanırken, Brezilya’da da Jair  Bolsonaro Lula’yla aradaki farkı kapattı. Bolsonaro, seçime bir kaç hafta kala dev boyutlarda para dağıttı seçmene. Erdoğan da aynısını yapamaz mı?”

Nitekim, daha ilk vaatler sıralanırken, Eylül anketlerinde Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın 2-3 puan yükseldiği görülüyor. Erdoğan seçime giderken kasada ne varsa dağıtacak. Eldeki yetmeyecek, Putin’den borç istiyor. O da yetmez, Hazine seçim kazanmak için ne kadar gerekiyorsa borçlanacak. Zaten, 10 yıl vadeli DİBS getirisi %12’ye düşmüş, borçlanmanın öyle ahım-şahım bir maliyeti de yok iktidara.

Para basıp dağıtmak seçim kazandırabilir mi Erdoğan’a?

Önce Macaristan ve Brezilya’yla Türkiye arasındaki farkları açıklayayım. Macar seçimleri tam Putin Ukrayna işgalini başlattığı günlere denk geldi. Halk, Orban’ın baskıcı ve kutuplaştırıcı politikaları ve ekonominin sürekli ivme kaybetmesini unuttu. Zor günler için denenmiş bir lidere ihtiyaç vardı. Orban da Putin’in has kankasıydı. Türkiye örneğinde, PKK’nın Mersin’de düzenlediği polis karakolu saldırısı seçim dinamikleri açısından en az ekonominin seyri kadar önemli. Halen anketlerde katılımcıların güvenlik endişeleri çok düşük, ama 2015 yazı gibi bir ortama dönersek, ya da “birileri” tarafından döndürülürsek, seçimin rengi değişebilir. Öyle bir olasılık görmüyorum doğrusu. PKK veya “birileri” böyle bir karmaşa istese de, devlet buna izin vermez.

Türkiye ile Brezilya arasında  çok önemli 2 farklılık  var. İlki, Brezilya’nın Türkiye gibi bir dış açık problemi yok. İkincisi, Brezilya’da Merkez Bankası  bağımsız olup, siyasi gelişmelere aldırmadan enflasyonu düşük tutmak için ne kadar gerekirse, o kadar faiz artırıyor. Bizde ise TCMB Erdoğan’ın emir kulu. Enflasyon patlarken, politika faizi tek haneye inecek.

Bir başka deyişle, Bolsonaro’nun Brezilya’da becerdiğini, iktidarın beceremeyeceğini düşünmek için çok güçlü bir neden var:  Brezilya’da hükümet seçmene para dağıtınca, alım gücü artıyor. Türkiye’de hayat pahalılığı.

İyi de, enflasyonun baz etkisi nedeniyle yeni yılda otomatik olarak düşeceğini ekonomistler de kabul ediyor. Harcamalar enflasyon patlaması yaratıncaya kadar Erdoğan ve Bahçeli seçimi alıp Üsküdar’ı geçmiş olamaz mı?

Hayır, bu makalede bu çıkarımın nedenlerini anlatacağım.  Öncelikle, vatandaş baz etkisiyle düşen yıllık enflasyona göre ölçmüyor hayat pahalılığını. O ay tüketim sepetinde fiyatların artışına  göre oy verecek. Yeni yılda yıllık enflasyon düşer de, aylık enflasyon düşmez.  Niye düşmez?  Eylül sonunda ekonomi zaten  taşıyabileceği temponun üstünde bir hızla büyüyordu. Yani, kısa vadede arzı daha fazla genişletmek zordu. Üstelik, TCMB ve BDDK bir yandan ucuz kredileri teşvik etmek için ter dökerken, öte yanda da fiyatı ve nasıl kullanılacağını kontrol ederek, arzın esnekliğini azaltıyor.  Öyleyse, daha şimdiden başlayan seçim harcamaları Ocak’ta asgari ücretten emekli maaşlarına kadar yapılacak çift haneli zamlarla azarken, bunların harcanması yoluyla oluşacak talep arzı kat be kat aşacak. Arz-talep dengesizliğinden enflasyona geçiş çok hızlı olacak. Bu görüşümü destekleyen bir neden daha var:  Yİ-ÜFE TÜFE’den 70 puan daha yüksek. Yani, güçlü talebi gören  üreticinin ilk tepkisi üretimi hızlandırmak olmaz, fiyatları artırarak kar marjını geri almaya çalışır.

Yine de dev ücret zamlarının Ocak-Şubat aylarında AKP-MHP oylarını Eylül’de  yaşandığı gibi 1-2 ay yukarı taşıyacağını kabul ederim. Ama, seçimler için konuşulan Mayıs’a geldiğimizde, seçmen yine küfrediyor olacak. Peki, peki, Mart ya Nisan’da Erdoğan “Ulan, bir ücret zammı daha yapın, Ağanın eli tutulmaz!” emri vermez mi?  Verir tabii ki, nasıl olsa ücret zamlarını para basarak ödeyecek. Ama, bu stratejinin fevkalade riskli bir yan etkisi var:  Eğer o zamana kadar döviz şoku yememişsek, bu ikinci ücret zammıyla yeriz.

Döviz kurunun her an 21 Aralık 2021’de gözlediğimiz gibi kontrolden çıkarak, Erdoğan’a siyasi kariyerinin en ağır ve nihai yenilgisini tattırması  seçim şekerlemesi dağıtmanın yan etkisi. Şöyle kaba bir hesap yapalım. Eylül’de dış ticaret açığı $10 milyarı aştı. Artık $10 milyar aylık dış ticaret açığı “normal” diyebiliriz.  Eğer ekonomik büyümeyi istim üstünde tutacaksak, ham maddeden enerjiye daha fazla  girdi ihtiyacımız olacak.  Yani iç tüketimi karşılamak için ithalat artacak. Ayda $10 milyar dış açık, turistler gidince, ayda $7 milyar civarında  cari açığa denk gelir. Ekim-Mayıs döneminde TCMB 8×7 = $56 milyar finansman bulmaya zorlanacak.

Bu da yetmedi, bir de yenilenemeyen dış borçlar var. S&P’nin son kredi not tenzilatı ve daha önemlisi, fonlar  ve bankaların Türkiye gibi Gelişmekte Olan Ülkelere duydukları güvensizlikten dolayı, hem tahvil ve kredi  faizler arttı, hem ve bulmak zorlaştı. Kaba hesap yaptım, seçime kadar $10 milyar dış borç ödemek zorunda kalacağız. Yani, TCMB  $66 milyar gibi bir finansman sağlamak zorunda kalacak. Halihazırda TCMB’nin TL’yi spekülatif ataklara karşı korumak için kullanılabilecek türde FX rezervi $35 milyar civarında.

Anladınız mı şimdi BOTAŞ’ın niye Gazprom kapısında kredili doğal gaz dilendiğini? Bakanım Nebati epistomolojik olarak dahi, TCMB’nin cari açığı finanse edemeyeceğini anladı. İyi de, Rusya tüm doğal gazı seçim sonrasında parasını almak kaydıyla veresiye verse de, denklem değişmiyor. Çünkü, doğal gazın sadece %40’ı Rusya’dan geliyor. Hesabıma göre, Rusya’nın bize kıyağının mali değeri $10 milyar filan.

Şimdi bu matematiği seçim denklemine yerleştirelim. Her ay seçmene daha fazla harcama yapılacak. Her ay döviz kuru üstünde baskı artacak. Her ay TCMB kıt FX rezervinin bir kısmını daha satarak kuru sabit tutmaya çalışacak.

Eğer şansı yaver giderse, döviz kurunda patlamayı kış aylarında önleyebilir. Ama, geldik Mart’a, iç talep hala pompalanıyor. Seçim kapıda, kimin kazanacağı belli değil. Altılı Masa ve adayı kazanırsa,  KKM’ler ödenecek mi hiç belli değil. Erdoğan kazanırsa, patlaması kesin ödemeler dengesi krizini önlemek için bireylerin döviz mevduatlarını donduracağı kesin.   Birden herkesin cebine para koydunuz. Ne yapacaklar sizce?

Çaktınız mı Türkiye’nin niye Brezilya, niye  Macaristan olamayacağını?

 

Exit mobile version