Bu faizin altında ne var?

Prof.Dr.Esfender Korkmaz, AKP iktidarının faiz ısrarının altında yatan gerçeği açıkladı:

Prof.Dr.Esfender Korkmaz

Prof.Dr.Esfender Korkmaz yazıyor:

1 Ocak 2018 tarihinde bir dolar 3,78 TL, bir TL ise 0,2645 dolar idi.

Dün 22 Eylül 2022’de bir dolar 18,3682 TL, bir TL 0,0544 dolar oldu.

Bu süre içinde TL’nin değer kaybı; 0,2654-0,0544=0,2101 dolar oldu.

Yüzde olarak; (0,2101/ 0,2645 ) x100 = yüzde 79,43 oldu.

Bu dönem; dünyada diğer paralara göre ve Cumhuriyet tarihinde TL’nin en fazla değer kaybettiği dönemdir.

Bu kadar Yüksek değer kaybına TL krizi denir ve getirdiği bozucu etkilere de istikrar sorunu, yani kriz denir.

TL krizinin bozucu etkileri;

* TÜFE yüzde 80 oldu. Gelirler aynı oranda artmadığı için halkın satın alma gücü düştü ve yoksulluk arttı.

* Cari açık oranı (Cari Açık / GSYH) yüzde 6’ya yükseldi.

* Yurt dışı tahviller sigorta risk primi 700 – 800 baz puana yükseldi.

* Yabancı sermaye çıktı, yerli sermaye de çıkıyor.

* Kuru tutmak isterken; bütçe açıkları arttı.

* Merkez Bankası net rezervleri eksiye geçti.

Bunun adına kriz denir. Ama hükümet krizi kabul etmiyor ve Merkez Bankası faizleri eksi 37 seviyesinde tutmaya devam ettiği için bu kriz de derinleşiyor.

Hükümet 2018 yılında kur artışını ve enflasyonu MB faizlerini artırarak önledi.

2018 şubatta dolar kuru 3,77 iken eylül ayında 6,36’ya yükseldi. Merkez Bankası faizleri yüzde 8’den, kademeli artırdı ve Eylül 2018 ‘de yüzde 24’e kadar çıkardı. Bu nedenle dolar kuru 2018 sonunda 5,30’a geriledi. TÜFE düşmeye devam etti. 2019 Ekim ayında 8,55’e geriledi.

Enflasyon düştü ve fakat 2019 yılında büyüme oranı da yüzde 0,9 a geriledi.

Anlaşılan Hükümet büyümeyi tercih etti. Bu defa tam tersini yaptı. Faizleri düşürdü. Eksi reel faiz yeni kur şoku yarattı. Üretim yüksek oranda ithal girdiye bağımlı olduğu için de, kur artışı maliyetleri arttırdı ve TÜFE’ye yansıdı. Kriz derinleşti. Aşağıdaki grafikte, Eylül 2021 de MB faizleri düşürünce TÜFE’nin hızla artığı görülüyor

2022’de birinci ve ikinci çeyrek büyüme oldu ve fakat devam etmez çünkü büyüme kendinden daha yüksek cari açık yarattı. Ayrıca kriz güven kaybına neden oldu. Yerli ve yabancı yatırım yapmıyor. Yine yüksek enflasyon yoksullaştırdı ve toplam talep artışı devam etmez.

Bu şartlar altında Merkez Bankası’nın faizleri yeniden yüzde 13’ten yüzde 12’ye düşürmesi, İktisat’ın sustuğu yerdir.

Eksi yüzde 37,8 reel faiz ile hiçbir ekonomi dikiş tutmaz. Aslında bundan sonra faiz tartışması ve öneri de yapılmaz. Ama krizde kaçınılmaz olarak derinleşecektir.

Buna rağmen bütün dünya yüzde 10 ve altındaki enflasyonla mücadele için faizleri artırırken, biz neden düşürüyoruz? Kaldı ki ekonomide krizin derinleşmesine neden olan düşük faizi daha da düşürmenin arkasında ne var? diye dünya bizi sorgulamaya başlıyor.

Bu soruların başında acaba hükümet olağan üstü hale gitmek mi istiyor? sorusu geliyor. Zira Anayasa’nın 119 maddesinde ” …Ağır ekonomik bunalımın ortaya çıkması hallerinde yurdun tamamında süresi altı ayı geçmemek üzere olağan üstü hal ilan edebilir.” deniliyor. Bu olasılığı düşünmek bile doğru değil. İnşallah bu kadar yanlışımız olmaz.

Exit mobile version