Promosyonda isyan büyüyor! Sigortacıya var bankacıya yok!

Paramedya'nın usta yazarı ŞUBECİ, banka şubelerindeki sigortacı-portföy kavgasını ve 35 bin liralık promosyonu yazdı.

Şubeci

Şubeci

Seneler boyunca kutuplaştırıldık.
Din, mezhep, siyasi görüş, iş, kazanç…
Bu kanımıza o kadar işledi ki artık, biz kendi iştiraklerimize bile diş biler olduk.
Tabii ki bunun nedenleri var.
Nedenlerinden biri ve bence en acı olanı suistimal.
İştirakler ki bahsettiğim güncel konumuz olan sigorta iştirakleri… Şubeleri acente olarak kullanarak, bankaların genel müdürlükleri de şubecilere olağan üstü ve ulaşılması neredeyse imkânsız sigorta hedefleri vererek bu ortamı sağladı.
İşe ilk başladığımda yani 17 sene önce bu kadar absürt hedefler yoktu ama bir algı vardı.
“Bes satan her şeyi satar”
Bizleri toplantılara çağırarak, yemeklere götürerek bu görüşü beynimize kazıdılar.
Eğer bir müşteriyi en az 10 sene bankaya bağlarsan başarılısın ve tüm hayal ettiğin kariyer önüne seriliyor.
Buraya kadar her şey tamam.
Ben o zamanlar gişe asistanı olarak başladığım görevimde bana verilen bu gazla sürekli Bes satmaya çalışıyordum.
Kampanyalar birbirini kovaladı.
Sonra farklı bir iştirak olan işin içine elementer iştiraki girdi.
Onlar kariyer için bir şey vaad etmemekle beraber sigorta satan her şeyi satar, Türk Milleti sigorta sevmez bak ama nasıl mantıklı deyip ürünleri anlatırlardı.
Onu da sattım bana anlatılan bilgiler ve tüm avantajlarıyla beraber.
Her iki iştirak İçin de gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki deliler gibi satış yaptım. Önümde bir havuç vardı, kariyer. Ve o zamanlar gişeden çıkmak için en geçerli kalemlerden birisi sigorta satmaktı. Kampanyalarsa birincilikler, ödüller aldım.
Güzel gidiyordu her şey , sigortacı arkadaşlarımın gözbebeği olmuştum.
Taa ki aradan az bir zaman geçene kadar..
Sigortaları sattığım müşterilerin yüzde 90’ı bana zaman içinde dönmeye başladı.
Siz bunları demiştiniz ama olmadı, kabul edilmiyor vs. vs..
Hep olumsuz , hep yanlış, sürekli değişen mevzuatlar girdi işin içine.
Sigortacı arkadaşları aradığımda ise yasadıklarım tam bir hayal kırıklığıydı .
Çoğu zaman cevap alamadığım telefonlara, cevap verilmeyen mailler eklendi.
Müşterinin muhatabı ben olduğum ve diğer herkes ölü taklidi yaptığı için tüm o olumsuzluklara karşı bir başıma kaldım.
Üstelik biliyor musunuz hiç de yalnız değildim.
Sigorta portföyleri havalı bir e-posta atarlar, gelmeden ararlar sanki 40 yıllık arkadaşımmış havasında konuşurlar sonrasında da malumunuz “ya çok sıkıştım benim için bugün şunları yapar mısın?” …a bağlıyorlardı.
Hedefin ve hedef tutturmanın ne demek olduğunu bildiğimiz ve bizim de onlar kadar hedefimiz olduğu için sattık.
Senelerce bile bile, dayatılan ve bu olmanasın gereken sistemin gerektirdiği her şeyi yaptık.
Yetmedi.
Sertifikalar çıktı.
Onları da aldık.
Sanki biz sigortacıymışız gibi.
Sonra bir gün tamamen yanlışlıkla bir sigorta portföyü arkadaşımın bordosunu müşterinin bordrosuyla karıştırıp yazıcı den çıktı olarak almışım. Yoğunluktan ekrana bile taramışım, operasyondan geri döndü ve o zaman fark ettim.
Görünce inanamadım.
Su andaki durumu inanın bilmiyorum ama o dönemde benim aldığım maaşın neredeyse 2 katını alıyordu primi de benim aldığım primin yaklaşık 5 katıydı.
Kendi içimde sigortacı arkadaşlarla kutuplaşmayı bu olayla yaşadım.
Yanlış olabilir, size yanlış da gelebilir ama tüm samimiyetimle hissettiklerimi yazıyorum.
Neden dedim içimden? Satışı ben yapıyorum, müşteriyle ben muhatap oluyorum, arıyorum ulaşamıyorum, e-posta atıyorum cevap alamıyorum ve aynı çatı altında çalıştığım ve tek işi bu ürünleri satmak olan arkadaşım nasıl benden bu kadar farklı kazanır, kazanabilir?
Çok kızmıştım ve kendimi çok kullanılmış hissetmiştim.
Sırf rica ediyorlar ve hedefleri tutsun diye bir sonraki aya sakladığım satışı kaç defa girmiştim, akşam mesaiden sonra kaç müşterimi arayıp. Yalvar yakar konuşmuştum.
Onlar işini yapıyorlardı, ben de işimi yapıyordum.
Onların maaşı beni ilgilendirmemeliydi, benimki de onları.
Ama yine söylüyorum hissettiğimi yazıyorum, ağırıma gitmişti.
Ben çalışma hayatımda onlarca sigorta portföyüyle çalıştım. Gelen giden değişen derken sanıyorum en az 50 portföyle çalışmışımdır.
Size bunların içinde işini gerçekten yapan 3 kişi olduğunu söyleyebilirim.
Müşterinin sorularına yanıt veren, işini benimseyen, aradığımda ulaşabildiğim, sattığı ürüne inanan ve kefil olan sadece 3 portföyle çalıştım.
Diğerlerinin çoğu zaten ya atıldı ya ayrıldı başka kuruma geçti ya da şube tarafına geçtiler.
Herkesin yolu, bahtı, kazancı açık olsun.
Ama yine söylüyorum, insana koyuyor.
Gelelim günümüze.
35.000 TL promosyon verilecekmiş.
Ben verilmesine sevindim.
Kimin ne kazandığı bizi ilgilendirmemeli.
İç sesimin söylediği ise bize neden verilmiyor?
Biz onlardan az mı iş yapıyoruz? Daha mı değersiziz?
Biz de ortada bir ürün satışı yapılıyorsa aynı işi ve yanında bir dünya işi aynı anda yapmıyor muyuz?
Bize verilen, verilmeyen ticket zammı mıdır, 2000 3000 TL midir bunca ettirdiğimiz karlar karşılığı?
Herkes işini yapıyor ve herkes ekmeğinin peşinde.
Ne kadar reel yaklaşmaya çalışsak da arada bu tarz ayrışmalar yaşayabiliyoruz kafamızda, içselleştirebiliyoruz ve kurumlarımızda kutuplaşabiliyoruz.
Tüm bunların önüne yine bunu yaratan sistemi oluşturanlar ve kurumlar geçebilir.
Bunu başlatan nasıl onlarsa sona erdiren de onlar olmalıdır.

 

Exit mobile version