Yakın zamana kadar ekonomik istikrar konusunda ve dış borçlarda temerrüt riskinde kritik eşikteyiz diyorduk. Son veriler bu eşiğin de aşıldığını gösteriyor.
1. TÜİK verilerine göre Temmuz ayında bir önceki aya göre;
* Ciro Endeksi 130,9’dan 120,4’e geriledi. Yüzde 8 azaldı.
* Sanayi Üretim Endeksi, yüzde 6,2 oranında geriledi.
* Perakende satış yüzde 0,3 oranında daraldı.
* İhracat Miktar Endeksi 4,9 oranında daraldı.
* İstihdam edilenlerin sayısı 148 bin azaldı ve istihdam oranı yüzde 0,3 oranında geriledi.
Temmuz ayının tatil ayı olması, üretim hacmini etkileyebilir ve fakat ciro endeksi de geriledi. Toplam talepte daralma var. Üçüncü ve dördüncü çeyrek büyüme düşük kalacak.
2. Merkez Bankası Temmuz ayı verilerine göre, Ocak- Temmuz 7 ayda;
* Cari açık 36,7 milyar dolar oldu. GSYH oranı yüzde 6’sı demektir. Son on yılın en yüksek cari açığını yaşıyoruz.
* Dış Ticaret Açığı; 50,4 milyar dolar oldu.
* 12,1 milyar dolarlık Portföy yatırımı çıktı.
* Gayrimenkul dışında doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmedi ve tersine 600 milyon dolar çıkış yaptı.
* 24,5 milyar dolar kaynağı belirsiz döviz girişi var.
Parantez içinde söylersek; Kaynağı Belirsiz döviz girişi, yani Net hata ve noksan dış ticaret hesaplama hatalarından olabildiği gibi, tahakkuk – tahsilat zaman farkından da olabilir. Turist harcama istatistikleri hatalarından da olabilir. Ama birdenbire bu kadar artmaz. 128 milyar dolar olayı gösterdi ki, Kamu bankaları eli ile bazı döviz işlemleri yapılabiliyor. Döviz büfelerinde de döviz bozduruluyor. Yani kaynağı belirsiz döviz girişi yalnızca yanlış ve eksik hesaptan değil, kayıt dışı işlemlerden de ileri gelmiştir.
Döviz girişi ile ilgili olarak; Cumhurbaşkanının ”Dostlarımız bizi destekledi” şeklindeki argümanı Türkiye ekonomisi için bir çıkış yolu değil, tersine Hükümetin döviz sorununa yanlış baktığını gösterir. Taşıma suyla değirmen dönmez. Bu nedenle Türkiye tahvillerinde iflas risk pirimi 800 dolayında seyrediyor. Türkiye taşıma suyla dış borçlarını çeviremez.
Öte yandan aramalı ve hammadde ithalatı ile tüketim malı ithalatı neden ile verilen dış açık’ta potansiyel büyümenin bu günden kullanılması demektir ve ilerde daralma sebebidir.
3. Ağustos ayında Yİ-ÜFE yüzde 143,75 oranında arttı. TÜFE 80,21 oranında arttı. Bu demektir ki maliyet artışı perakendeye yansıyacak ve TÜFE aratacaktır. Kaldı ki, TÜFE yüzde 60 bile olsa, istikrarsızlık ve belirsizlik demektir. Yatırımları engeller.
4. Dünyada hangi ülke olursa olsun, Nüfusunun yüzde 10′ u kadar mülteci besleyen bir ülke iktisadi anlamda kalkınamaz ve halkı huzur bulamaz.
Türkiye’nin sorunu bu kadarla da kalmıyor… Suriyeliler istediklerinde gidip, tekrar geliyorlar. Bu haliyle mülteci vasıfları kalmıyor. O halde bunları Hükümet hangi amaçla tutuyor? Bu sorular toplumun huzurunu bozuyor. Kaldı ki mülteci dediklerimiz halkla ve kendi aralarında sürekli kavga çıkararak fiilen de halkın huzurunu bozuyorlar.
5. Elbette ki; demokratik ve hukuki altyapının bozulması, devletin kurumsal devlet olmaktan çıkarılması ve parti devleti yapılması, eğitimin ideolojik kalıplara sokulmasının da başka sonucu olmazdı.
Bütün bu sorunlar üstüne; Hükümetin hedefi belli olmayan yeni ekonomik modeli, krizin daha da derinleşmesine neden oldu.
Çıkış politikalarını bu köşede sık sık yazıyorum. İsteyenler eski yazılarımda bulabilirler.