Krizle gelen krizle gidiyor!

Evren Devrim Zelyut

Evren Devrim Zelyut

AKP, 2001 Krizi’nden sonra adalet ve kalkınma vaatleri vererek iktidara geldi. 20 yıl sonra geldiğimiz noktada gördüğümüz, adaleti de kalkınmayı da kendi yandaşlarına sağladığı oldu.

Tarım ve sanayinin ihmal edilmesi ile üretimden vazgeçen ülkemizde fiyatlar yukarı gitmeye başladı. Yüksek teknoloji üretimi için gerekli reformlar yapılmadığı için ihracatta para kazandıran ürünleri satamadık ve cari açık vermeye devam ettik. Bu işlerin sonunda dolar kıtlığı başladı ve fiyatlar yukarı gitti…

Dışa bağlı ekonominin en berbat yanı dolar arttıkça maliyetlerin artması oldu. Bu nedenle işi gücü bıraktık 2018’den beri dolarla yatıp dolarla kalkar hale geldik…

Dolar/TL’nin artışında artık üç neden olduğunu hepimiz biliyoruz:

1-Erdoğan’ın enflasyonu düşürmeden faiz düşürmesi neticesinde Lira’dan kaçışın başlaması.

2-Tarım ve sanayide üretim için yarı mamul ithalatı yapıldıkça rezervlerin azalması ve dolar kıtlığının başlaması.

3-Amerikan Merkez Bankası’nın salgında bastığı paraları geri çekmek için faiz artırıp, fiziki olarak parayı toplaması.

Tarımda buğdayı bile Rusya’dan alırsanız elinizde dolar kalır mı? Bakın TMO 84. Dönem Raporu neler söylüyor:

“2021’de toplam 17,65 milyon ton buğday üretildi. 2020’de ise buğday üretimi 20,5 milyon ton idi. Böylece buğdayda bir yılda yaşanan üretim kaybı yüzde 14 oldu.

Çavdarda ise rekor üretim kaybına imza atıldı. Buna göre, 2020’de üretilen 295 bin 981 ton çavdara karşın 2021 yılında yüzde 32,4’lük kayıpla yalnızca 200 bin ton çavdar üretilebildi.

2020’de 8,3 milyon ton olan arpa üretimi yüzde 30,7’lik azalışla 5,75 milyon ton oldu. 314 bin 528 ton olan yulaf üretimi ise yüzde 12,2 azalışla 276 bin tona geriledi. 276 bin 212 ton olan tritikale (buğday ve çavdar melezi) üretimi de yüzde 17,5 azalışla 228 bin ton olarak gerçekleşti.”

O zaman çıkan sonuç şu: Gıda fiyatları tarımdaki üretim kayıplarına paralel artmaya devam edecek. Üretim kayıplarının temelinde ise gübre, mazot ve tohum girdi fiyatlarında yüzde iki yüze yaklaşan artışlar var. Gıdaya bağlı enflasyon arttıkça Lira’nın değer kaybı hızlanacak…

Dolar/TL değerini etkileyen önemli bir faktör de ABD Merkez Bankası demiştik. FED’in önümüzdeki dönemde beklendiği gibi 50 baz puan değil 75 baz puan faiz artışı yapacağı konuşuluyor. Nedeni ise Amerikan enflasyonu… ABD’de Mayıs enflasyonu yıllık bazda yüzde 8.6’ya yükselerek tahminleri aştı. Bu 1981’den beri görülen en yüksek seviye oldu. Pek bu ne anlama geliyor? Amerika’da enflasyon öyle dedikleri gibi düşmeye niyetli değil. Biden yönetimi FED’e geçtiğimiz hafta enflasyonla mücadele için açık çek verdi. Yani FED daha agresif olacak. FED agresif şekilde faiz artırıp para çektikçe Amerikan 2,5, 10 yıllık tahvil faizleri yukarı gidecek. Dolara ulaşmanın maliyeti artacak.

CDS deseniz o da başka bir alarm veriyor… Dün bu yazı yazılırken bir ara 845 oldu. Nedir bu? 10 milyon dolarlık Türk tahvilinin bir yıllık sigorta primi 845 bin dolar… CDS’i arabanızın kaskosu gibi düşünün eğer kaza yaparsanız yeni dönemde ödeyeceğiniz prim artar. Türkiye de o kadar çok siyasi ve ekonomik kaza yapıyor ki, dışarıdaki güveni bitirmiş durumda.

CDS arttıkça banka ve şirketlerimizin dışarıdan bulacağı kredinin faizi artacak. 6 olan faiz dolar bazı 11-12 olacak. Risk arttığı için kurlar yukarı gidecek…

Nereden bakarsak bakalım çok sıkıntılı bir dönem başladı. Kıtlıkların yaşandığı bir zamandayız. Kıtlık deyince ürünün ya da dövizin olmaması değil, fiyatının yüksek olması nedeni ile erişimin sınırlı kalması da düşünülebilir. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta piyasada dolar kıtlığını gösteren önemli bir haber yapıldı. Her ne kadar kurun yukarı gitmesi bize kıtlığı gösterse de, Burak Ütücü’nün Independent Türkçe’de Laleli piyasası hakkında yaptığı haber konuyla ilgili çok önemli bir göstergeydi. Haberde denilen şu:

“İstanbul’un ihracat merkezi Laleli’de döviz krizi yaşanıyor. Yılda 4,5 – 5 milyar dolar ihracat yapılan Laleli’de esnaf, yurt dışından gelen parasını alabilmek için transfer işlemi yapılan döviz bürolarının önünde uzun kuyruklar oluşturuyor.”

Peki bu işin sonunda ne olur? Doların daha da kıtlaşacağı bir dönemde kur artışları ile girdi maliyetleri yükselecek. Bu da üretici enflasyonunun yüzde 150’yi geçmesini yaşantılarımıza getirecek. Sefalet artacak, iflaslar başlayacak. Seçime kadar çok ama çok zor günler bizleri bekliyor demiştik. Yine aynı şeyi söylüyoruz: Allah yardımcımız olsun. Bu arada krizle gelen ise krizle gidecek…

Exit mobile version