27 MAYIS ASKERİ DARBESİ VE TCMB
Türkiye ekonomisinde döviz kurlarındaki yükselme ve hayat pahalılığı en çok tartışılan konular olmasına karşın, bu konular tartışılırken geçmişte yaşananların hatırlanması, bunların bir süzgeçten geçirerek değerlendirilmesi gelecekle ilgili doğru öngörüler kazanmaya katkı sağlayabilir. Örneğin; 27 Mayıs askeri darbesi Türkiye’nin yakın tarihinin önemli dönüm noktalarından biri. Bu olayın yıldönümünde darbenin TCMB’ye etkisini kısaca değerlendirmek istedim.
Merkez bankaları iktidar değişikliğinden etkilenebilir. Bu etkinin en önemli işareti bankanın başkanının değiştirilmesidir. Merkez bankası başkanının iktidar değişikliğinden kısa bir süre sonra görevden alınması olası bir siyasi etkiyi yansıtır, aynı zamanda merkez bankası başkanının görev süresinin gelenekle veya hukukla güvence altına alınmadığının işaretidir. İktidar değişikliği çeşitli biçimler alabilir. Akex Cukierman ve B. Steven Webb’e göre her iktidar değişikliği bir siyasi istikrarsızlık yaratır. Araştırmacılar, farklı türdeki siyasi istikrarsızlık biçimlerinin farklı sonuçları olduğunu ileri sürmektedirler. Bu nedenle siyasi istikrarsızlığı düşük seviyeden yüksek seviyeye doğru olmak üzere dörde ayırmışlardır.
1. Hükümetin başkanının değişmesi (düşük siyasi istikrarsızlık),
2. İktidardaki partinin demokratik yollardan değişmesi (orta istikrarsızlık),
3. Otoriter hükümetin yerini başka bir otoriter hükümetin alması,
4. Hükümet şeklinin otoriterden demokratiğe veya demokratikten otoritere dönüşmesi (yüksek istikrarsızlık).
Araştırmacılar 1950-1989 döneminde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 67 sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülke üzerinde yaptıkları çalışmada iktidar değişikliğinden 6 ay içinde merkez bankası başkanının değişmesinin o bankanın siyasi değişikliklere karşı hassasiyet derecesini gösterdiğini belirtiyorlar. Çalışmada, incelenen dönem ve ülkeler için merkez bankalarında istikrarsızlığın yani başkan değişiminin iktidar değişimlerini takip eden dönemlerde dikkate değer düzeyde arttığı tespit edilmiştir. Genel olarak, hükümet değişikliklerinin 0.24’ünde merkez bankası başkanı altı ay içinde değişmiştir.
Özellikle anayasal olmayan bir iktidar değişikliği, askeri darbe, yeniden demokrasiye geçiş gibi radikal hükümet değişimlerini takip eden altı aylık süre içinde merkez bankası başkanının değişme olasılığı yükselir, 0.50’ye ulaşır. Hatta, gelişmekte olan ülkelerde 4. dereceden (yüksek istikrarsızlık) bir istikrarsızlık durumunu takip eden altı ay içinde merkez bankası başkanının değişme olasılığı % 61’e çıkmaktadır.
Araştırmacıların yaptığı sınıflandırmaya göre askeri darbe dördüncü seviyede yani en üst düzeyde bir siyasi istikrarsızlık türüdür. Çünkü, demokratik rejim otoriter rejime dönüşmüştür. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi Cukierman ve Webb’in araştırmasının kapsadığı dönemin içinde gerçekleşmiştir. Darbenin TCMB’ye etkileri araştırmacıların öngörülerinin de ötesindedir. Cemal Gürsel liderliğindeki askeri hükümet göreve geldikten 45 gün sonra TCMB Başkanı (Umum Müdür) Mustafa Naim Gidel görevinden alındı, yerine Memduh Aytür atandı. Aytür, üç buçuk ay süreyle başkanlık yapabildi. Onun yerine de İbrahim Münir Mostar atandı. Sonuç olarak, Cemal Gürsel Hükümeti bir buçuk yıllık görev süresinde Mülkiye Mezunu ve Maliye Bakanlığı’nda kariyer yapmış üç başkanla çalışmış oldu.
Sadece Başkan (Umum Müdür) değil, İdare Meclisi’de görevden alındı
Ülkenin rejimindeki sert değişiklik TCMB’yi sadece hızlı başkan değişiklikleri üzerinden etkilemedi. İdare Meclisi ve Murakabe Kurulu da görevden alındı. 15 Temmuz 1960 tarihinde kabul edilen ve 20 Temmuz 1960 tarihinde yürürlüğe giren 23 sayılı kanunla Bankanın idari teşkilatında değişiklikler yapıldı. Bu değişiklikler çerçevesinde;
1) İdare Meclisini (Bugünkü Banka Meclisine karşılık gelen heyet) oluşturan üyelerin görevlerine son verilmiştir,
2) İdare Meclisi yerine Müdürler Kurulu oluşturulmuştur.
3) Banka İdare Heyetinin (Bugünkü Yönetim Komitesine karşılık gelen heyet) 12 Ekim 1960 tarihinde yapılacak Genel Kurula kadar Müdürler Kurulunun görevlerini sürdürmesi öngörülmüştür. Bu tarihte yeni Müdürler Kurulu ve Murakabe Heyeti belirlenmiştir.
4) İdare Meclisi Reisliği ilga edilerek Banka Umum Müdürünün aynı zamanda Müdürler Kurulu Başkanı olması sağlanmıştır.
5) Müdürler Kurulunda Reislik ilga edildiği için “A” sınıfı hissedarlarını temsilen Hükümet tarafından atanacak birisi Reis olmak üzere iki üye yerine, bir veya iki üyenin Hükümetçe tayin edilmesi sağlanmıştır.
6) Müdürler Kuruluna Banka personelini temsil etmek üzere memurlar ve işçiler tarafından seçilmiş bir üye eklenmiştir.
7) Böylece, 23 sayılı Kanundan önce İdare Meclisi biri Reis olmak üzere sekiz üyeden oluşurken, Müdürler Kurulu Reis hariç dokuz üyeden oluşmuştur.
8) Murakıpların (Bugünkü Denetleme Kurulu üyeleri) Umumi Heyet tarafından gösterilecek adaylar arasından seçilmesi yerine Danıştay, Sayıştay, Yüksek Murakabe Heyeti (Yüksek Denetleme Kurulu) üyelerinden oluşan bir Kurul tarafından her Murakıplık için gösterilecek iki adaydan birinin Umumi Heyet tarafından seçilmesi esası getirilmiştir.
Umum Müdür Müdürler Kurulu’nun da başkanı oldu
İlga edilen İdare Meclisinin Reisi bu kurul içinden bir üyeydi. Askeri darbe sonrasında 23 sayılı Kanunla bu meclis yerine oluşturulan Müdürler Kurulu’nun başkanının Banka Umum Müdürünün olması sağlanmıştır. Banka Umum Müdürü aynı zamanda Banka İdare Heyetine de başkanlık etmektedir.
Heyetlerde başkanlık rolü özellikle toplantıya çağırma, gündemi belirleme ve oylamalarda başa baş kalma durumunda sonucu belirleme hakkına sahip olma sebebiyle özel bir öneme sahiptir. TCMB’de Bankanın Umum Müdürü İdare Heyetinin de başkanıdır. Bu durum Umum Müdürün icranın başı olma sıfatıyla sahip olduğu fonksiyonları ile gerçekçi hedefler koyabilmesi için gerekli yetkileri arasında bir tutarlılık olmasını gerektirir. Bu nedenle, Umum Müdür’ün Müdürler Kurulu Başkanı olmaması gerekirdi. Aslında, bugün de dünyada aralarında TCMB’nin de bulunduğu pek çok merkez bankasında başkan hem icra hem de gözetim kurulunun başıdır. Bu, ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilir, yönetim ve gözetim fonksiyonları arasındaki ayırımı bulanık bir hale getirebilir.
Müdürler Kurulunun kompozisyonu değişti
İlga edilen ve Başkan da dahil olmak üzere sekiz İdare Meclisi yerine teşekkül ettirilen Müdürler Kurulunun üye sayısının on kişi olarak belirlendiği görülüyor. Bu sayı gözetim işlevi gören bir heyet için uygun görülebilir.
Müdürler Kurulunun üyelerinin ikisinin hükümet tarafından, üç üyenin hissedarlar tarafından, bir üyenin Ticaret ve Sanayi Odaları tarafından, iki üyenin Ziraat Kooperatiflerince, bir üyenin Banka çalışanları tarafından seçilmesi öngörülmüştü. Bir de başkanın eklenmesi ile kurul on üyeden oluşuyordu. Burada yapılan değişiklik gözetim organında Banka çalışanlarının da temsil edilmesiydi.
Merkez bankalarını oluşturan kurulların birbirini dengeleyen, tamamlayan görüşleri ifade edebilecek üyelerden oluşması önemlidir. Buna karşın, çok az sayıda merkez bankası kanununda 1960’ların TCMB’sinde olduğu gibi kurullarda ekonominin farklı sektörlerinin temsilcilerinin bulunması öngörülür. Kurullarda merkez bankasının çalışan temsilcisinin bulunması da fazla sık rastlanan bir durum değildir. Bugünün TCMB’sinde de gözetim organı olan Banka Meclisi’nde sektör temsilcisi veya çalışan temsilcisi üye bulunmamaktadır.
Banka Başbakanlıkça Teftiş Edildi
Darbeden sonra Bankanın Murakabe Komisyonunun yaptığı denetim yeterli görülmemiş, Başbakanlık Umumi Murakabe Heyeti de Bankayı denetlemiştir. Bu denetimler 1963 yılına kadar sürdü. Söz konusu heyet kamu sermayeli kuruluşların parlamento adına mali, idari ve teknik yönden sürekli olarak gözetim ve denetimlerini yapmak üzere 1938 yılında Türkiye’nin ikinci yüksek denetim kurumu olarak kurulmuştu.
1959 ve 1960 Yıllık Raporlarında Türkiye Ekonomisi hakkındaki değerlendirmeler çok farklı
TCMB’nin bu sert siyasi değişiklikten nasıl etkilendiğinin bir başka kanıtını da 1959 ve 1960 yıllarına ait yıllık raporlar oluşturuyor. TCMB’nin 1959 yılında iş başında olan yönetimi ile askeri darbeden sonra göreve getirilen yönetiminin hazırladığı raporlar birbirinden çok farklı. Örneğin; Raporlarda Türkiye’deki iktisadi durumu ele alan bölümlerde çok farklı değerlendirmelerin yer aldığı görülüyor. Bu bölümlerin giriş paragrafları okuyucuya bu konuda net bir fikir verebilecektir.
1959 Yıllık Raporu
….1950 yılından beri takip edilen İktisadî kalkınma politikası, memleketimizi ileri ve mamur bir memleket seviyesine sür’atle yükseltmekte, istihsal, millî gelir, mevduat ve Devlet varidatı devamlı gelişmeler kaydetmektedir 1959 yılında da takip edilen bu feyizli politika neticesinde, halkın hayat standardı yükselmeğe devam etmiş, süratle artan nüfusun istihlâk ihtiyaçları kifayetle karşılanmış, ziraat, maden istihracı, sanayi, ulaştırma ve enerji gibi dâvaların hallini istihdaf eden büyük yatırım programlarının ikmali yolunda ehemmiyetli terakkiler kaydedilmiştir. Filhakika, Avrupa’nın büyük barajları arasında yer alan Hirfanlı Barajı 1959 yılında işletmeye açılmıştır. Pamuklu ve yünlü mensucat tesislerinden Antalya, Bergama, Balıkesir ve Aydın fabrikaları faaliyete geçmiş ve Manisa, Maraş, Adıyaman ve Nevşehir fabrikalarının inşaatı nihayete ermiştir. Çimento sanayii sahasında, Elâzığ Çimento Fabrikası işletmeye açılmış, Gaziantep ve Söke Fabrikaları ikmâl olunmuştur. Demirköprü Barajı ve Hidro-Elektrik Santrali, Eğridir yakınlarında inşa edilen Kovada Hidro Eİektrik Santrali, Konya ve Karaman bölgesine cereyan verecek olan Göksu Santrali ile Sızır ve Emet Santrallerinin inşaatı tamamlanmıştır….
1960 Yıllık Raporu
….1960 yılında Türk ekonomisindeki en ehemmiyetli gelişmeler, şüphesiz ki enflâsyonun durdurulması ve İktisadî nizamın tesisi için Millî İnkılâp Hükümetince sarf olunan ciddî gayretlerdir. Uzun bir devre devam etmiş olan enflâsyonun tediye muvazenesi (ödemeler dengesi) üzerindeki yıkıcı tesirleri ve ekonomide tevlit ettiği tıkanıklıkların zoru ile, 1958 yılı Ağustos ayında kabul edilmiş bulunan istikrar programının Devlet bütçesi ve yatırımlarla ilgili hükümleri yerine getirilmeyerek, 1960 bütçesi büyük bir açıkla kabul edilmiş, Hâzinenin Merkez Bankası kaynaklarına müracaatları devam etmiş, mevcut kaynakların hemen tamamı resmî sektöre tevcih edilmiş, imâr işleri gibi verimsiz sahalara yapılan yatırımlar durdurulmamıştır. Bu şartlar altında enflâsyon, 1959 yılı Haziran ayından sonra yeniden kuvvetlenerek, 1960 yılının yarısına kadar şiddetini muhafaza etmiştir, 1958 yılının ikinci yarısından itibaren kredi takyitleri (kısıtlamalar) daha ziyade hususî sektöre verilen krediler üzerinde müessir olmuş, bu sektörde yatırımlar yavaşlamış, senelik millî gelir artışı düşük bir seviyeye inmiş, fert başına reel istihlâkte gerilemeler meydana gelmiştir…
Genel olarak 27 Mayıs askeri darbesinin TCMB üzerinde travmatik bir etki yaptığı anlaşılıyor. Bankada bir buçuk sene içinde üç başkanın görev yapması, Bankanın gözetiminden sorumlu heyetin üyelerinin görevden alınması, bu heyetin başkanlığının Bankanın Umum Müdürüne verilmesi, denetimden sorumlu kurul üyelerinin belirlenme şeklinin değişmesi bir merkez bankası için oldukça ciddi gelişmeler. Hele 1959 ve 1960 yıllarına ait yıllık raporlarındaki derin farklılıklar TCMB’nin darbenin yarattığı siyasi istikrarsızlıktan son derece kötü etkilendiğinin kanıtları.