CHP sözcüsü Faik Öztrak, Ekonomi Masası TV’de, ekonomist Evren Devrim Zelyut’a açıklamalarda bulundu. Öztrak, bir an önce sandık gelmezse ülkenin kur artışları nedeni ile acı maliyetlerle karşılaşacağını ve yaşanan sorunların ana nedeninin ülkenin başındaki kibirli kişi olduğunu söyledi.
Faik Öztrak’ın CHP Ekonomi Masası TV’deki söylediklerinden dikkat çeken satır başları şöyle;
Hiç ders alınmadı
Aylar önce bugünleri işaret ettim söyledim. Dediklerimin çıkması o kadar önemli değil hatta ben ‘bu iş kötüye gidecek’ diye özellikle ülkeyi yönetenleri uyarmak için o lafları etmiştim ama öyle görüyorum ki hiç bir ders alınmamış.
Hazine’nin Bakanı’nın söylediklerinin hep tersi çıktı
Burada mühim olan şu; bugün ülkeyi öyle bir hazine ve maliyeden sorumlu bakan yönetiyor ki, ne dediyse çıkmadı. Hep tersi oldu. Dolayısıyla, güven bunalımı her geçen gün biraz daha büyüyor. Zaten ülke bu hale bu işlerin en başındaki sarayda oturan sarayın kibirli insanının ‘ben her şeyi bilirim, bu işlerin sebebi faizdir sonuçta enflasyondur. Dolayısıyla enflasyonu düşürmek için faizi düşürmek lazım’ gibi dünyanın pek bilmediği, pek de alışık olmadığı, hatta hayretle karşıladığı sözleriyle, önermeleriyle başladı.
Söylediklerinde faiz yüzde 19 du şimdi 70
‘Biz bunu tatbik edelim’ dediler. Bunu tatbik etmek için kaç tane bakanın kafasını yediler. Kaç tane Merkez Bankası başkanı değiştirdiler. Ve sonunda faizleri düşürmeye başladıkları noktada enflasyon yüzde 19’du. Bugün yüzde 70…
Bu tespiti açıkça yapmamız lazım. Bugün Türkiye’de yüzde 70 enflasyon varsa bunun sebebi öyle ‘dışardandı, şuradandı, dış güçlerdi, iç güçlerdi yada karaborsacılardı, çiftçilerdi, esnaftı’ bunların hiç biri değil. Bugün bu ülkedeki yüzde 70 enflasyonun tek sorumlusu Türk parasını pul eden Erdoğan’dır. Bu tespiti bir yere koyalım.
Sıkıntının nedeni
Şimdi deniyorki, ‘Biz ülkeyi yeniden düze çıkaracağız, bunları da yeneceğiz, bu günlerde geçer. Şimdi bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu bu tablonun müsebbibi olanların bu tabloyu düzeltmeleri mümkün değildir. Bu tablonun failleri iş başından gitmedikçe bu tablo düzelmeyecektir. Çünkü, kimse Türk ekonomisine güven duymayacaktır, sıkıntı buradadır. Onun içinde biran önce gereği yapılmalı, hep söylüyorum; ülkenin önüne sandık getirilmelidir. Yoksa çok acı maliyetlerle karşılaşmamız kaçınılmazdır.
Türkiye’nin CDS’i vurgusu
CHP sözcüsü Öztrak, kur artışı ve Türkiye’nin CDS’i (Kredi Risk Primi) konularında ise ” Şimdi sene başından bu yana 5 ay geçti. 5 ayın sonuna doğru geliyoruz. 5 ay önce Türkiye’nin CDS’i 560’tı. Şu an Türkiye’nin CDS’i 720 puan. Burada muazzam bir bozulma var. CDS’in bozulması ne demek? Uluslararası piyasaların güven duymadığını gösteriyor . Türkiye’nin borçlarını geri ödeyeceğine dair güveninin azaldığını gösterir” dedi.
Lira’nın durumu
Öztrak, Lira’nın durumu konusunda, ” Dolar kuruna bakıyorum geçen sene sonunda 31.12.2021’de 13 lira 30 kuruşmuş. 18’i gördükten sonra düşürdüler. Şimdi 16 lira 30 kuruş civarında. Yani yüzde 18,5 değer kaybetmiş. E hani Nebati Bakan ‘13.30’ları gördüğümüzde bu iş bunun dibidir, bundan daha yukarısı yoktur’ diyordu ne oldu, aldı başını gitti.
Ama daha ilginç bir şey söyleyeceğim, Rusya savaşta Ukrayna’yı işgal ediyor, Ukrayna’da savaşıyor. Kendisine de bütün dünya ambargo uyguluyor. Rus rublesine göre Türk Lirası sene başından beri yüzde 35 değer kaybetmiş. Yani bu iş oradan, dünyadan filan diye bir şey yok” ifadelerini kullandı.
Temel sorun kibirli kişide başlıyor
Temel sorunun sarayda başladığını dile getiren Öztrak, “Şu an Türkiye’nin yaşadığı sorunun ana nedeni, temel nedeni bu ülkenin başındaki kibirli kişidir. Ve maalesef bu değişmediği sürece insanlarımız, hepimiz sıkıntı çekmeye devam edeceğiz. Çünkü hep söylüyorum güven ruh gibidir. Bir kere terk ettiği bedene bir daha geri dönmez. Milletimizin de hem bu saray yönetimine hem de sarayın kibirli kişisine olan güveni bitmiştir. Kolay kolayda bundan sonra artık geri dönmez” dedi.
Kurda uyarı yaptı
Kurun yükselmesine de değinen Öztrak, “Kurda tabi ki yeni rekorlar gelecek. O rekorları önlemek için maalesef çalışa, çabalaya, ihracatçımızın, turizmcimizin, müteahhitlerimizin, dışarda çalışarak paralarını biriktirip Türkiye’ye gönderen işçilerimizin gönderdikleri parada har vurulup harman savurulacak. Ondan sonra da yama yapıyoruz gibi süper bono gibi bir icat getirecekler. Ama şu anda gördüğüm manzara açıkçası şu; bu tür icatların hepsi çok ciddi hazineye önümüzdeki dönemlerde yükler altına sokuyor. Ve ödenecek faziler de alıyor başını gidiyor. Borcun maliyeti her geçen gün biraz daha artıyor. Buna karşılık satılan dövizler bir türlü yerine gelmiyor.” ifadelerini kullandı.
Büyük umutlar hayal
Faik Öztrak şöyle devam etti, ‘Oligarkların parası gelecek’ dediler, ‘Turizm patlayacak’ dediler. ‘Şu bu olacak’ derken hiç biri olmadı. Neden, ben açık söyleyeyim ekonominin biz dış dengesi bakımından içsel dayanıklılığını güçlendiremedik. Dünyada paranın çok olduğu dönemde biz parayı götürdük döviz kazandırmayan betona yatırdık. Şimdi o dönemde aldığımız borçları geri ödemekte zorlanıyoruz. Sonuç itibariyle ekonomi yönetimi tercihler meselesidir. Yanlış tercihleri yaptığınız zaman bunun bedeli mutlaka ödenir. Yani ekonomide mızrak kolay kolay çuvala sığmaz” dedi.
Pansumanla yamayla bu iş çözülmez
Öztrak, “Şimdi bu hükümetin bir yaklaşımı var. O diyor ki; ‘pansumanla, yamayla bu işi biz atlatırız. Yok getiririz bir kağıt koyarız, o yetmez müteahhitin döviz gelirinin yüzde 40’ını alırız, o yetmezse ihracatçının gelirinin yüzde 40’ını alırız, o yetmezse vatandaşın bankadaki parasına bakarız. Kardeşim sen ne diye kur korumalı hesaba paranı yatırmıyorsun, yatırmazsan kötü olur ha’, demeye başlarız. Firmalara bunu söyleriz. Dışarıya çok cazip kağıtlar, büyük faizler öderiz, cazip kağıtlar ihraç ederiz. Ama kendi vatandaşımıza hiçbir şey veremeyiz. Kasamızdan, cebimizden bir kuruş çıkmayacak’ diyerek garip bir kamu özel işbirliği modeli çerçevesinde ‘1’e yapılacak yatırımı 2’ye mal ederiz. Bir de ona yetmez dövizle geri ödeme garantisi veririz.’ Bütün bunlar tercih meselesi. O zaman ne oluyor bir tarafta benim çocuklarımın boyu kısa kalıyor. Besleyemediğim için Türk çocuklarının boyu kısa kalıyor. Başka alanlarda da bu bizim insan kaynağımızı önemli ölçüde yıpratıyor ters yönde etkiliyor. Benim çocuklarım okuyamıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kendi çocuğunu besleyemeyeceksin ondan sonrada atıp tutacaksın dünyanın ilk 10 ekonomisine girecekmiş. Ne oldu? Hadi buyrun düşürdünüz Türkiye’yi dünyanın 23’üncü ekonomisi seviyesine” diye konuştu.
57 Hükümetin yaptığını sildi
Türkiye’nin bugüne kadar iktidara gelen hükümetlerine dikkat çeken Öztrak şunları söyledi;
“Bundan önce Türkiye’de 1923’ten 2002 yılına kadar 57 hükümet iş başında kalmış. Tam 79 yıl. 79 yıl boyunca bu 57 hükümet 713 milyar dolar kaynak kullanmış.
Bu kaynakları kullanarak Sümerbank’ı kurmuş, Tüpraşı, Telekom’u, Petkim’i, Metaş’ı, Sifaş’ı, Petlas’ı bunların hepsini kurmuş, Ereğli Demir Çelik fabrikalarını yapmış, İskenderun Demir Çelik fabrikalarını inşa etmiş, çimento, gübre, şeker fabrikaları , limanlar, Keban, Atatürk, Karakaya barajları, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri ve daha saymakla bitmeyecek eseri yapmış. 1990 yılında da Türkiye’yi dünyanın en büyük 20 ekonomisine arasına sokmuş bu hükümetler. 1999 yılında da yabancılar Türkiye’yi G20 ligine davet etmiş.
Peki Erdoğan ne yaptı?
2002’de işin başına geçmiş. Ondan sonra 2 trilyon 631 milyar dolar yemiş, 20 yılda. Biri 73 yılda 713 miyar, biri 20 yılda 2 trilyon. Yani bir önceki 57 hükümetin harcadığının 4 katını harcamış dolar olarak baktığımızda. Sonuçta Türkiye’yi dünyada 23’üncü ekonomi, dünyanın en büyük 23’üncü ekonomisi seviyesine düşürmüş. İlk 20’den düşürmüş. ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ sözü var.
İş ortada, bir de 23’üncü sıraya düşürürken 2011’de yapılan bir de Erdoğan’ın vaadi var, millete taahhüdü var .Diyor ki, 2011 yılında 2023 yılında ben Türkiye’yi diyor dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokacağım diyor. İlk 10 ekonomi nerede 23’üncü ekonomi nerede?
Türkiye’yi ilk beşe soktu
Vadettiği ekonominin yarısını bile gerçekleştiremedi. İhracatın yarısını bile gerçekleştiremedi. İşsizliği vadettiğinin 2 katına çıkardı ama bir şey yaptı, dünyada Türkiye’yi ilk 5’e soktuğu bir lig var hatta diyelim küme.. Türkiye’yi dünyada enflasyonda tüketici fiyatları enflasyonunda ilk 5’e soktu. Yetmez üretici fiyatları enflasyonunda da Türkiye’yi birinci yaptı. Yapılan edilen ortada. Beceriksizlik ortada. Liyakatsizlik ortada. Hesap vermeme ortada yandaş kayırma ortada. Şimdi işler bu noktaya geldi.
Kaçıyorlar
Milletimiz pahalılık altında ezim ezim eziliyor. Et alacak hali kalmadı kimsenin, çocuklarına süt içiremiyorlar. Bakkal utanıyor sütün fiyatını söylerken. Meyve, sebze ucuzluyor bak. Sebze, meyvenin bol zamanına geliyorsun ucuzluyor ama onda da maliyetler o kadar arttı ki geçen senenin aynı dönemi ile karşılaştırdığını zaman meyve ve sebze fiyatları hâlâ daha çok yüksek. Türkiye’deki gıda enflasyonu dünyadaki gıda enflasyonunun 3 katı 4 katı. Burada ciddi bir beceriksizlik olduğu ortada ve bu beceriksizliğin sahipleri de bunun bedelini ödememek için sandığı milletin önüne getirmekten kaçıyorlar.
Türkiye’nin yeni kadrolara ihtiyacı var
Artık bu işi ehline bırakmalarının zamanı geldi. Bu işi bilenlere bırakacak. Bu ekonomiyi kim düzeltecekse, milletimizin yüzünü kim güldürecekse, bunu ona bırakmaları gerekiyor. Bu kadrolar bizde. Hep söylüyorum, artık Türkiye’nin yeni kadrolara, şu ucube sistemi değiştirecek, yeni kurallara ve bu yıpranmış kurumların yerine çok daha güçlülerini getirecek yeni kurumlara ihtiyacı var.
Türkiye’nin adalete, Türkiye’nin hukuk devletine, Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye’nin üreten bir ülke olamaya, dünyada, dünya arenasında rakipleriyle başa baş boy ölçüşebilecek kaliteli, verimli, katma değeri yüksek üretim yapabilecek, satabilecek politikalara ihtiyacı var. Bu politikaları getirecek yaklaşımlara ihtiyacı var. Türkiye’nin yarattığı refahı hakça bölüşmeye ihtiyacı var. Türkiye’nin böyle işleri zıvanadan çıkaran, hepimizin yaşadığı toprakları yaşanılamaz hale getirmeyen, maliye politikasını ülkeyi borca batmayan şekilde yönetebilen, para politikasını enflasyonu azdırmayacak şekilde götürebilen, sürdürülebilirliği sağlayacak yetenekli kadrolara ihtiyacı var. “