Dün Merkez Bankası enflasyon ve dolar/TL’ye ilişkin yaptığı anketi yayımladı. Buna göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 57,92’ye, dolar/TL beklentisi ise 17,57’ye çıktı. 2022 büyüme beklentisi ise yüzde 3,3 oldu.
Piyasa AKP’nin enflasyonu düşürmek için yapısal önlemler almadığını görüyor. Bu nedenle beklentiler de yukarıyı gösteriyor. Piyasa bu bakışında haklı, hatta biz üstüne şunu da ekleyelim, enflasyonu ve dolar/TL’yi tutmak artık çok zor. Nedenlerini şöyle özetleyelim;
TÜİK açıkladı: Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) yıllık %105,70, aylık %15,16 arttı.
Tarımda girdi fiyatlarındaki seyre baktığımızda çok korkunç bir tablo karşımıza çıkıyor. 2020 Mart ayında %7,66 olan endeks, 2021 Mart ayında %21, 2022 Şubat ayında %80,99 ve nihayet Mart ayında %105,70’lik bir artış karşımıza çıktı.
Bu durumun nedeni açık: AKP için tarım asla konut kadar önemli olmadı. Son krizde bile faiz desteği kime verildi? Beton rantı o kadar tatlı gelmiş ki hâlâ oradan umutsuzca bir beklenti var…
Tarımla ilgili reformların yapılmaması haliyle üretimin az ve pahalı olmasına neden oluyor. Bu tespitimizin haklı olduğu tarımsal girdi fiyatlarındaki artıştan çok net anlaşılıyor. Bu kadar büyük maliyetlere kim nasıl dayanacak? Üretim nasıl artacak? Üretim artmadığı için fiyatlar yukarı gidiyor. Üstüne bir de 8 milyon vasıfsız insan getirerek rızkımızı bunlarla paylaşmışsınız. Fiyatların arz düşerken, talep artarken yükselmesi gayet normal.
Kurda hareket duracak gibi gözükmüyor. Bunun nedenlerini de çok yazdık. Dışarıda Amerika faiz artırıp doları geri çağırıyor, içeride enflasyon Lira’nın değerini düşürüyor. Böyle bir ortamda beklenti hükümetin yeni bir ürünle doları durdurması. Ancak sorun şu ki, dolara olan talep sadece içeriden gelmiyor. Doların değer kazanması aynı zamanda Türk hisse ve tahvillerini satan yabancı yatırımcılardan da geliyor. Onları nasıl durduracaksınız?
Son beş yılda ekonomide ve siyasette tek adam buyrukları Türk ekonomisine olan güveni bitirdi. Yabancısı, yerlisi satıp kaçtı. 2012 yılına göre tahvil ve hissede satılan stok miktarı tam 113 milyar dolar.
Güven ruh gibidir. Terk ettiği bedene dönemez. Şimdi Körfez ülkelerine, İsrail’e, Avrupa’ya, Mısır’a mavi boncuklar verilse bile buna kim inanır? Hangi yatırımcı gelir, AKP’ye güvenir de yatırım yapar, dolar getirir?
Kimse gelmiyor zaten, Merkez Bankası Menkul Kıymet İstatistikleri her hafta çıkış olduğunu gösteriyor. O zaman taze dolar girişi yoksa kuru nasıl tutarsınız?
Reform yapıp enflasyonu da düşürecek adımlar da atmıyorsunuz, Lira’nın değer kazanma şansı da yok… Üretim modeliniz zaten en büyük gediği açıyor, ithal ederek üretim sonucu rezervler suyunu çekti. Model devam ettikçe verdiğiniz her kredi, yarı mamul almak için dolara gidiyorsa kur nasıl düşecek?
Mecburen yine bir ürün çıkardık diyerek faizi vereceksiniz. Ama hep dedik, faiz vermenin sonu yok, Osmanlı vere vere ne oldu? Bütün gelirlerine el koymadılar mı? Devlet hazinesi battı, maliye çöktü… Şimdi adım adım o yola girdik. Allah’tan seçimler var, AKP’nin faizci, ithalatçı sistemi değişecek…
Yapısal nedenleri belki yukarıdaki gibi kaç kere yazdık, sizler de kaç kere okudunuz ama iş gerçekten sıkıntılı bir noktaya gidiyor. Çünkü rezervlerdeki bozulma bu kötü yönetimle adeta alarm veriyor.
Ayın 18’i itibarıyla Merkez Bankası’nın 1 trilyon 631 milyar TL dış varlıklardan, 1 trilyon 608 milyar TL toplam döviz borcunu çıkarırsak geriye 23 milyar TL kalıyor. Bunu da kura bölersek rezerv 1,4 milyar dolardır.
13 Mayıs itibarıyla TCMB’nin swap toplamı (diğer merkez bankalarından aldığı borç) 63,6 milyar dolardır. Bundan rezervi yani 1,4 milyar doları düşersek, geriye -62,2 milyar dolar kalır. Yani rezerv bırakın sıfırı eksi 62,2 milyar dolardır.
Rezervi eksi 62,2 milyar dolar olan ülkemizin kısa vadeli borcu nedir? Merkez Bankası o rakamı da dün açıkladı. Bakın TCMB ne diyor: “2022 Mart sonu itibarıyla, orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 181,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir. Söz konusu stokun 18,0 milyar ABD dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurt dışı şubeleri ile iştiraklere olan borçlarından oluşmaktadır. Borçlu bazında değerlendirildiğinde, toplam stok içinde kamu sektörünün %20,2, Merkez Bankası’nın %16,4, özel sektörün ise %63,4 oranında paya sahip olduğu gözlenmektedir.”
Kısa vadeli borç 176 milyar dolardan 181 milyar dolara çıktı. Özel sektör gırtlağına kadar borca batmış durumda. Artan kur maliyetlerini patlatmış durumda ve üretim yapmak için çaresizce dolara ihtiyaç duyuyorlar. Her dolar talebi kuru yukarı çekerken maliyetleri de şişirdiği için bir açmaza düşmüş durumdalar. Uçuruma doğru adım adım yürüyen bir özel sektörümüz var. Dolar gelirleri artmadığı için rezervlerimiz dolmuyor, rezervler dolmayınca kur yukarı gidiyor.
Bu yazıyı yazdığımızda hükümetin kabine toplantısı yapılmamıştı ancak 16’ya yaklaşan kurun tutulması için girişte de belirttiğim gibi yeni bir faizli ürün açıklamasının eli kulağındaydı. Bu ürünün kuru tutması veya düşürmesi için dikkat edilmesi gereken üç nokta var: Faiz, vade ve kapsam…
Enflasyonla açılan yaraları telafi edecek bir faiz verilmesi, vadenin kısa olması, kapsamın da sadece içeriyi değil dış yatırımcıyı da kapsaması halinde kur geçici olarak tutulabilir. Eğer bu şartlar sağlanamazsa kurda hareket devam eder. Ancak unutulmaması gereken konu şu, bu şartlar sağlansa bile reformlar yapılmazsa kur bir süre sonra tekrar yükselmeye başlayacaktır. Borçla, faizle, sistem devam etseydi Osmanlı yıkılmazdı. Üretimden kopan her ülke önce faiz sonra topraklarını kaybederek büyük bedeller öder. Yine söylüyorum, Allah’ın izni ile sonumuz Osmanlı gibi olmayacak çünkü bir yıl içinde seçimler geliyor, yeni bir sayfa açıp yola devam edeceğiz…