Doların artışı ile birlikte Türkiye Çin’den bile daha az asgari ücret öderken, Prof.Dr.Esfender Korkmaz, bu ücretten vergi alınmaması gerektiğini yazdı.
Prof.Dr.Korkmaz’ın yazısı:
Siyasi iktidar 2023 ‘ten önce Asgari Ücret düzenlemesi yapmak istiyor. Ancak MHP asgari ücret üzerindeki verginin ; ‘’gelir adaletsizliğine sebep olduğunu ve asgari ücretlinin artan enflasyon karşısında ezildiğini, bu nedenle asgari ücretlinin vergilerden muaf olması gerektiğini ‘’ açıklıyor. AKP ‘nin ise ; “vergi kalemlerinde kısmi düzenleme üzerinde durduğu” anlaşılıyor.
İLO (Uluslar Arası Çalışma Örgütü ) 2019 verilerine göre gelişmekte olan ülkeler içinde , Arjantin , Şili , Hindistan ve Çin ‘ de , asgari ücret üzerinden vergi alınmıyor. Macaristan ve Türkiye’de vergi alınıyor.
Türkiye de 2021 yılında asgari ücretle çalışanın işverene maliyeti 4 203,56 liradır. Buna karşılık ele geçen net asgari ücret 2557,59 liradır. Ayrıca AGİ (Asgari Geçim İndirimi ) uygulanmaktadır. AGİ ile birlikte ele geçen asgari ücret 2825,9 liradır.
AGİ ile birlikte ele geçen ücretin , İşveren maliyetine oranı yüzde 67,8’dir. Yani asgari ücret üstündeki prim ve vergi yükü yüzde 32,8’dir.
Asgari ücret üzerindeki prim ve vergi yükü , kayıt dışı istihdamı teşvik ediyor. İşveren açısından riske değer bir orandır. Eğer asgari ücret vergi dışı kalırsa ve asgari ücret üstündeki bu yük risk almaya değmez bir orana , söz gelimi yüzde 22 ‘ye düşerse , kayıt dışı istihdam azalır ve bu nedenle kamunun toplam geliri artar.
Türkiye de emek piyasası gelişmemiştir. Suriyeliler başlı başına asgari ücret ve kayıt dışı istihdam konusunda sistemi bozmuştur.
AKP iktidarında sendikacılık ve toplu pazarlık gibi kollektif mekanızmalar daraldı. Düşük ücretle çalışanların sayısı arttı.
Dahasi Asgari Ücrette Monopson etkisi oluştu. Yüksek işsizlik ve düşük ücretle çalışan Suriyeliler nedeni ile işveren Monopson gücü uyguluyor. Ücretleri emek veriminin çok altında tutuyorlar.
Özetle ; Türkiye de işçinin pazarlık gücü yoktur.
Bu sorunlara rağmen ; Türkiye ‘de asgari ücret anlayışı hala neoklasik iktisat anlayışı içinde görülmektedir.
Neoklasik iktisat teorisi ‘ne göre ; asgari ücretlerin artırılması istihdamda düşmeye neden olur ;
Gerekçelerden birisine göre ; asgari ücret maliyet artışı yaratır. Bu etkiye ölçek etkisi deniliyor. Firmalar da ürettikleri işletmeleri mal ve hizmetlerinin fiyatlarını yükseltmek zorunda kalırlar. Yüksek fiyat o mala olan iç ve dış talebin düşmesine neden olur.
İkincisi , yüksek asgari ücret işçi çalıştırma maliyetini artırır. Firmalar teknoloji yoğun yatırımlara kayabilir. Bu etkiye İkame etkisi deniliyor.
Dünyada Neoklasik yaklaşımda bu paradigma , bu alanda 1990 sonrasında yapılan ampirik araştırmalar ile sona ermiştir. Özellikle Neoklasik paradigma Card ve Krueger’in 1990’lı yıllardaki çalışmalarından sonra sorgulanmaya başlanmıştır.
2021 de iki alanda verilen Nobel ekonomi ödüllerinden birisini David Card kazandı. Konu 1994 yılında Alain B. Krueger ile birlikte yaptıkları bir araştırmaya dayanıyor.
1992 yılında New Jersey _ Pennsylvania eyaletlerinde 400 fast-food sektöründe gözlem yaptılar. Her eyalet kendi asgari ücretini belirledi. New jersey saatlik asgari ücreti 5,05’ dolara çıkardı. Pennsylvania ise 4,25’ dolarda sabit tuttu. Araştırmadan çıkan sonuç ; Asgari ücretin artırıldığı New Jersey’de istihdam da arttı.
Bu araştırma ücret artışı ve istihdam arasındaki geleneksel anlayışı yıkan bir araştırma oldu.
Türkiye de işgücü verimliliği düşük olduğundan , asgari ücretin artırılması ve çalışma şartlarında iyileştirme, iş gücü verimliliğini artırır . İşletmeler için ücret artışından daha fazla üretim artışı ortaya çıkar. Büyümeyi pozitif etkiler.
Ücret artışları enflasyonda yaratmaz , çünkü talep artışı anında arz da artış olacak ve ayrıca verimlilik artacağı için birim başına üretim maliyeti düşecektir.
Öte yandan ücret artışları yoksulluk sınırının altına düşen nüfusun azalmasına neden olur. Sosyal barış sağlanır. Grev nedeniyle ortaya çıkacak muhtemel maliyetler azalır.