Bankacılık sektörünün narsist kurumları

Hanife Serter

Hanife Serter

Daha önce yazdığım bir çok yazıda “psikopat” davranışları gösteren yöneticilerden bahsederek çalışanları bu kişilere karşı uyarmaya çalıştım. Psikopat bir yöneticinin ne tür davranışlarla yanında çalışanları etki altına aldığını, kullandığını ve zamanı geldiğinde de duygusuzca ondan kurtulabildiğini anlattım. Bu yönetici tipi birçok kişiye tanıdık geldi . Hatta kurumların bu yapıdaki kişileri özellikle seçerek orta ve üst düzeyde yönetici olarak kullandığı şüphesi uyandı .

Bu defa bunun bir adım ötesine geçerek , normalde kişiler için konuşulan bir kişilik bozukluğunun bir kurum, bir marka için de söylenip söylenemeyeceğini tartışmak istiyorum .

Ve sizlere soruyorum ;

Çalıştığınız kurum narsist bir kurum olabilir mi ?

Kişilere tamam da kurumlara da “narsist” denilebilir mi ?

Günümüzde birçok kurum ve marka kendilerini “ olumlu” insan özellikleri ile özdeşleştirecek reklam ve tanıtım stratejileri izliyor . Reklamları ile bilinçaltımıza ne kadar “ yardımsever, çevreci, vefalı, vicdanlı, sevimli, kahraman, güçlü, çalışkan, tecrübeli, enerjik, yeni nesil … vs.” oldukları mesajını yerleştirmeye çalışıyorlar . Derinlemesine tanımadığımız kurumlar ve markalar için boş olan zihnimiz bu mesajları kolayca alıyor ve ikna oluyor olabilir . Diğer taraftan günümüzde farklı iletişim kanallarından çok farklı bilgilere ulaşabildiğimiz bir çağda hiçbir reklam yeterince göz boyayamıyor. Eğer bizlere sunulan gerçek ve doğal bir güzellik değilse boyalar aktığında altından çıkan görüntü hiç hoşumuza gitmiyor .

Reklamlarında çok şık, hoş, sevimli, güleryüzlü, enerjik, yardımsever görünen bir kurum/marka ya gerçekte narsist özellikler gösteriyorsa ? Bunu da aslında en iyi o kurumsa çalışanlar biliyor ve farkediyor .

Narsizm, kişilik bozuklukları arasında en tehlikelisi çünkü tedavisi bulunamıyor. Narsistleri ne yaparsanız yapın değiştiremiyorsunuz . Onlar sadece ve sadece kendileri için yaşıyor. Bu kişilik bozukluğuna sahip olanların sergilediği bazı davranışları aşağıda sıralamak istiyorum. Çalıştığınız kurumu düşününce bu özellikler size tanıdık gelecek mi bakalım ;

Önce tanım;

Narsisistik kişilik bozukluğu (NKB), Narsisizmin ileri boyutlarda seyretmesine tıpta verilen isim. Kişinin kendi bedensel ve zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, ileri seviyede kişisel yeterlilik, güç, prestij ve kendini üstün görme ile zihinsel olarak meşgul olup bu durumun kendisine ve başkalarına verdiği yıkıcı hasarı görememesidir. Tahminlere göre toplumun %1 gibi bir kesiminde görülmektedir. İlk kez 1968 yılında formüle edilen bu rahatsızlık megalomani olarak da adlandırılır. Egosantrizmin oldukça sert bir formudur.

Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler.

Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile hak etmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarını anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir.

Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan, başkalarının zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker, hatta ağır psikotik tablolara girerler.

Narsisist (özsever) kişilik bozukluğu olan kişiler, büyüklenen (kibirli), üstünlük düşlemleriyle uğraşıp duran, özel ve eşi benzeri bulunmaz biri olduklarına inanan, sürekli beğenilmek isteyen, kendilerine özel ayrıcalıklar tanınması beklentisi içinde olan, kendi çıkarları için başkalarını kullanan, başkalarıyla eşduyum (empati) yapamayan, sıklıkla başkalarını kıskanan ya da başkalarının kendilerini kıskandığını düşünen, kendini beğenmiş davranış ve tutumlar sergileyen kişilerdir.

Narsisist kişilik bozukluğunun değişik türleri de vardır. Bunlar arasında, aşırı bir övgü ve ilgi beklentisi içinde olan “büyüklük taslayan narsisistler”; büyük bir kaygı içinde olan ve sürekli bir destek görme arayışında olan “kırılgan narsisistler” olduğu gibi, başkalarına çok kötülüğü dokunan “kötücül (malign) narsisistler” de vardır.

Kötücül narsisistler, başkalarını parmağında oynatırlar ve amaçlarına ulaşma yolunda kimleri kırıp döktüklerini hiç umursamazlar. Dünyaya siyah ya da beyaz olarak bakarlar ve başkalarını ya dost ya da düşman olarak görürler. Ne pahasına olursa olsun kazanmak isterler ve başkalarına büyük bir acı yaşatırlar; arkalarında büyük bir düş kırıklığı ve gönül yarası bırakırlar. Başkalarına yaşattıkları acı hiç umurlarında değildir.

Kötücül narsisistler, genelde dış görünümlerine çok önem verirler. Herhangi bir başarıları olmasa bile herkesten üstün olarak görülmek isterler. Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar, hatta bu konularda yalanlar bile söyleyebilirler. Başarı, güç, güzellik, çekicilik gibi konular hep gündemlerindedir. Çok çekici ve ilgi uyandıran bir ilk izlenim bırabilirler; ancak derinlikten yoksun, sığ insanlardır. Başkalarıyla oynarlar. Kötü tutum ve davranışlarını başkalarına yüklerler (yansıtma). Konuşmaları tekellerine alırlar ve kendilerinden aşağı gördükleri insanları küçümserler ve onlara tepeden bakarlar.

Başkalarını kendi çıkarları için kullanmaktan hiç geri durmazlar. Başkalarının duygularını ve gereksinmelerini görmedikleri gibi, onlara bir değer de vermezler. Başkalarını incitmekten hiç pişmanlık duymazlar ve yararlarına olacağını bilmedikçe başkalarından özür bile dilemezler.

Yaşamda sorumluluklar almak istemezler, ancak her şeyin en iyisine sahip olmayı isterler ve bunun hakları olduğuna çok inanırlar. Eleştirilmeye hiç gelemezler ve aşağılanmaları ya da kendilerine saygısızlık yapıldığını düşünmeleri durumunda, hiç duraksamaksızın karşı saldırıya geçerler, karşılarındakileri paylarlar. Kendileri odaklıdırlar, benmerkezcidirler. Duygularını ve davranışlarını tanımakta ve yönetmekte büyük güçlük çekerler. Genelde kendilerini güvende hissetmezler ve içten içe kendilerini çok güçlü olarak da görmezler. Hiç kimseye güvenmezler ve başkalarına karşı kuşkucu (paranoid) bir tutum sergilerler.

Özetle, kötücül narsisizm, toplumdışı (antisosyal) kişilik özelliklerini ve kuşkuculuğu (paranoid) da içinde barındıran bir kişilik bozukluğudur. Bu kişilerin yüksek konumlara geldikleri sık görülür, çünkü bu konuma gelmek için, güç ve kontrolü elde etmek için “gözlerini budaktan esirgemezler”. Ancak, genellikle, özel yaşamlarında öyle çok başarılı değildirler. Iş yaşamlarındaki başarı, toplumsal ve özel yaşamlarında başarıyı birlikte getirmez. Çevrelerinde “yalancı olumlu” bir etki bıraktıkları, çevrelerindekileri etkiledikleri ve birçok insanın, bu kişilerin gerçek niyetlerini anlayamadan, bu kişilerin peşine takıldığı sık görülür…

Tüm bu özellikleri ve tanımlamaları okuduktan sonra siz ne düşünüyorsunuz ? Sizce çalıştığınız kurum da Narsist olabilir mi ve siz de bir Narsist’in kurbanı olabilir misiniz ?

Exit mobile version