Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye ile ilğili öyle karamsar bir rapor hazırladı ki, herkesi korkutacak cinsten.
Moody’s dünya ekonomisinin gelecek iki yılı için düşük büyüme senaryoları çizdiği Küresel Makro Görünüm 2014-2016 raporunda Türkiye için de kaygılı senaryoya yer verdi. Moody’s “Düşük varlık fiyatları ABD’de finansman maliyeti artışını güçlendirip yayarken servet üzerinde son yıllardaki olumlu etkiyi tersine çevirecektir. Bu, GSYH büyümesini küresel olarak yavaşlatacak, potansiyel olarak Euro bölgesi, Brezilya, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye dâhil çeşitli ülke ve bölgelerde yeni resesyona yol açacaktır” senaryosunu gündeme getirdi. Moody’s ayrıca “Varlık fiyatlarında keskin bir düzeltme piyasalarda geniş bir yelpazede finansman maliyetlerini yükseltecek, ekonomik büyümeyi yavaşlatacaktır. Artan riskten kaçınma yükselen piyasalarda sermaye akışlarını yavaşlatacak, para birimleri üzerinde basınç yapacaktır. Bu Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika gibi bazı ülkelerde zaten yüksek seviyelerde devam eden enflasyonu körükleyecektir” görüşünü savundu.
ÖNÜMÜZDEKİ İKİ YIL DÜNYA YAVAŞ BÜYÜYECEK YA TÜRKİYE
“Küresel Makro Görünüm 2014-2016” raporu, Moody’s’in 10 Kasım’da yayınladığı ikinci rapor oldu. Raporda düşük küresel büyüme hızının daha uzun süreceği belirtildi. Küresel büyümede gelecek iki yılda ABD ve İngiltere hariç önemli bir geri dönüş öngörmeyen Moody’s, Çin ekonomisindeki tedrici yavaşlamanın küresel ticaret üzerinde olumsuz etki yapacağını kaydetti.
G20 ekonomilerinin bu yıl yüzde 2.8, 2015 ve 2016’da yüzde 3 büyüyeceklerini kaydeden Moody’s, Euro bölgesinde büyümeyi engelleyecek faktörler arasında ise “kimi ülkelerde ekonomik reformlarda sınırlı gelişme ve yüksek enflasyonla birleşen küresel ticaretteki yavaş büyümeyi” saydı. Euro bölgesinde bu yıl yüzde 0.7, gelecek yıl yüzde 0.9, 2016’da ise yüzde 1.3 büyüme öngörüldü.
Yükselen piyasalardaki büyümenin, Çin’de devam eden yavaşlama, Brezilya’da devam etmesi beklenen bastırılmış büyüme ve Rusya’daki sığ durgunlukla karışık bir görünüm arz ettiğini belirten Moody’s, bunun Hindistan’daki daha güçlü büyüme beklentileriyle kontrast oluşturduğunu kaydetti.
Dünyanın diğer bölümünde güçlü ABD dolarıyla birleşen yavaş büyümenin ABD ihracat potansiyelini sınırlayacağını kaydeden Moody’s, “Ancak yüksek şirket karları, güçlü istihdam yaratma ve olumlu finansman koşulları ABD’de tüketim ve yatırım için bastırılmış talebin serbest bırakılmasına yardımcı bir ortam oluşturuyor. ABD’de büyümenin bu yılki yüzde 2.2’lik rakamdan 2015 ve 2016’da sırasıyla yüzde 3 ve 2.8’lik oranlarda gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz” dedi.
Moody’s, küresel büyüme görünümü için aşağı yönlü riski oluşturan iki ana kaynağı açıklarken Türkiye’den şöyle söz etti:
“Varlık fiyatlarında geniş tabanlı bir düzeltme, ABD’de para politikasının da sıkılaştığı dönemde, finansal piyasaların oynaklığında yüksek ve birçok kişi ve kurumu etkileyecek artışı tetikleyerek ortaya çıkabilir. Daha düşük varlık fiyatları ABD’de finansman maliyetlerindeki artışı güçlendirip yayarken servet üzerinde son yıllardaki olumlu etkiyi tersine çevirecektir. Bu, GSYH büyümesini küresel olarak yavaşlatacak, potansiyel olarak Euro bölgesi, Brezilya, Rusya, Güney Afrika ve Türkiye dâhil çeşitli ülke ve bölgelerde yeni resesyona yol açacaktır. Bu senaryoda ABD’deki parasal sıkılaşma beklemeye alınacaktır. Varlık fiyat düzeltmesi, bankaların kredi standartlarında kalıcı ayarları tetiklemesine yol açacak ölçüde önemli kayıplara neden olmadıkça, bu senaryonun ekonomik etkisi potansiyel olarak keskin olsa da nispeten kısa ömürlüdür.”
ENFLASYONUN KÖRÜKLENMESİ SENARYOSU
Moody’s raporunun “İki senaryo: daha uzun süre daha düşük bir küresel büyüme; hızlı ve nispeten kısa ömürlü bir sıkıntılı döneme karşı” bölümünde şu ifade yer aldı:
“Varlık fiyatlarında keskin bir düzeltme piyasalarda geniş bir yelpazede finansman maliyetlerini yükseltecek, ekonomik büyümeyi yavaşlatacaktır. Artan riskten kaçınma yükselen piyasalarda sermaye akışlarını yavaşlatacak, para birimlerine basınç yapacaktır. Bu sırasıyla Türkiye, Brezilya ve Güney Afrika gibi bazı ülkelerde zaten yüksek seviyelerde devam eden enflasyonu körükleyecektir. Enflasyonist basınçta artışa karşı merkez bankaları tarafından verilen daha yüksek faiz karşılığı, kredi koşullarında sıkılaşmayı güçlendirecektir. Euro bölgesi risk priminde bir artış, borç yükümlülüğünü daha fazla artıracaktır. Sıkı finansman koşulları ve daha düşük risk iştahı da şirketlerin küresel yatırımlarını yavaşlatacak, sonuçta hane halkları, şirketler ve bankalar olumsuz ekonomik etkiyi güçlendirecek olan olumsuz servet etkisine maruz kalacaktır.”
Kaynak:odatv