Kurumsal devletin çöküşü

Prof.Dr.Esfender Korkmaz, Türkiye’de kurumsal devletin çöküşünü yazdı.
Tarihte ve bugün; Devleti doğal çizgisinden çıkarıp, kendi çıkarına göre dizayn eden, imparatorlar, krallar, emirler ve diktatörler, aynı zamanda devleti kendi malı gibi görmüştür. Orta Çağ’da Hristiyanlık, her çağda İslam, Devlet imkanlarını ve Devleti ele geçirmeye uğraşmıştır.
Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali,  23 yıl 2 ay cumhurbaşkanlığı yaptı. 1989, 94, 99, 2004 ve 2009 seçimlerine girdi ve tamamını da yüzde 90’ın üzerinde oy alarak kazandı. Devleti kendi şirketi gibi yönetti.
Her seferinde yüzde 90’ın üstünde oy alması, ya Tunus halkının akıl tutulması veya kağıt üstünde kalan seçim uygulaması ile izah edilebilir. Eğer halk gerçekten Zeynel Abidin Bin Ali’yi desteklemiş olsaydı, 2010 Aralık ve 2011 Ocak arasındaki halk ayaklanması olur muydu? Halkın tepkisinden dolayı görevinden istifa ederek ülkeyi terk etti. Yolsuzlukları açıklandı ve bazı akrabaları tutuklandı.
Türkiye’de yaşanan Fetö terörü de, ‘Siyasi İslam’ın devleti ele geçirme planı için çarpıcı bir örnektir.
Türkiye’de kurumsal devletin çöküşü de böylece başlamış oldu.
1. Özel başkanlık sisteminden sonra, devletin kurumsal yapısı kayboldu. Türkiye’ye özgü başkanlık sistemine destek veren Bahçeli  daha da ileri gitmiş ve dolaylı olarak şahsa özgü başkanlık sistemini tarif etmişti. Zira Bahçeli 2016 yılında bir grup toplantısında “ya Erdoğan Anayasa’nın öngördüğü Cumhurbaşkanlığı yetkilerine çekilsin, ya da getirin Başkanlık sistemini Meclis’e oylayalım” çağrısını yapmış ve şikayet ettiği şahsa mahsus başkanlık sistemine destek vermişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bilkent Üniversitesinde NATO Zirvesi ülkelerinin adını sayarken Türkiye için şahsım ifadesini kullandı.
2. Türkiye’de seçim sonuçları ve halkın tercihleri AKP öncesinde AKP sonrasında hep yanlış anlaşıldı. Aslında Anayasaya göre halk siyasi tercihleri ile devlet yönetimini siyasi iktidarlara geçici olarak devretmiş olur.
AKP öncesinde benim memurum, benim kasam diyen başbakanlar ve bakanlar vardı. AKP iktidarında başkanlık sisteminden önce Hükümet özelleştirmelerde, ihalelerde devleti kendi malı gibi gördü; kamu kaynaklarını, kamu bankalarını popülizmde ve medyayı satın almakta kullandı.
Başkanlık sisteminden sonra devlette bütçe denetimi kalktı, Meclis’in bütçe üstündeki yetkileri kısıldı.
3. Anayasa’nın ikinci maddesi “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” şeklindedir.
Uygulamada anayasaya aykırı olarak, Atatürk, Laiklik ve demokrasi rafa kaldırıldı.
Atatürk ismi, mekanlardan, eğitim kitaplarından, yönergelerden kaldırılıyor. Her gün bir örneğini yaşıyoruz.
Demokrasi alanında Türkiye Freedom House endekslerinde, demokraside özgür olmayan ülkeler statüsüne geriledi.
TBMM başkanı ve bazı imamlar; laikliğin Anayasa’dan çıkarılmasını istedi. Diyanet İşleri Başkanı Ayasofya’nın açılışında Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmakla birlikte Atatürk ve dönemini suçladı.
4. Devlet parti devleti oldu. Liyakat esası kalktı.
Türkiye’nin kuruluşu sırasında da tek parti vardı. Ancak bu dönemde devlet kurumsal devletti ve CHP’nin devleti değil, tersine CHP devletin partisiydi. Bu önemli tespiti Mehmet Metehan Oğuz hatırlattı.
Bugün devlette liyakat esası kalktı. Partizanlar, ideolojik gruplar devleti paylaştı.
Gerçekte ise Parti Devleti refah artışı yaratamaz. Çünkü kaynakları toplum refahını maksimize edecek şekilde değil, partizanları memnun edecek şekilde kullanmak zorundadır. Bir tuzaktır. Siyasi iktidarlar dönüş yapamaz. Refah artışı yaratamadıkları için ellerinde tek araç devlet imkanlarını partizanlara dağıtmaktır.
5. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; “Vatan toprağını, kupon arazi gören, toplumsal sözleşme ile milleti oluşturan, Misak-ı Millî ile sınırları yazanların vatanının yüzde 10’unu sığınmacı ile dolduran bir anlayış. Bu nüfus dengesini yıkmaktır. O sözleşmeyi yok etmek için sen yetkiyi kimden aldın?” diyor.
Gerçekten böyle bir fiili durum yaratmak başta Anayasaya aykırıdır.
Kurumsal devletin teminatları demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür. Türkiye, geç kalmadan demokratik parlamenter sisteme geçmelidir.
 

Exit mobile version