Son yaşanan krizi değerlendiren Prof.Dr.Esfender Korkmaz uyardı: İhtiyatlı Olmalıyız; Tuzağa Düşmemeliyiz
Üst üste yaşadığımız siyasi ve ekonomik sorunlara kriz diyebilirmiyiz ? Keşke kriz olsaydı. Krizler genellikle döviz ve finans krizleri şeklinde başlar. 2001 Türkiye krizi döviz kuru kriziydi. Yunanistan’ın on yıl önce yaşadığı kriz , dış borçlarını ödeyecek döviz imkanı olmadığı için temerrüt’e düşmesiydi. 2009 Dünya Finansal krizi , finans sektördeki balonlardan dolayı ortaya çıkmıştı.
Maalesef yaşadıklarımız krizden ağırdır. Çünkü kriz geçicidir. Söz gelimi 2001 krizinde Türkiye yüzde 5,7 oranında daraldı ve fakat ertesi yıl yeniden yüzde 6 ,2 oranında büyüdü. Ama 2018 kur şoku ve arkasından yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlar , Türkiye’nin potansiyel büyümesinin ve kalkınmasının yolunu kesti. Uzun dönemli bir daralma dönemi yarattı.
İMF 2001 krizinde , dalgalı kur’u dayatarak , ani krizlerin önlenmesini planladı. Ama bu defa kur hareketlerinin , kur şoklarının ekonomik ve sosyal maliyeti sosyalize edildi ve daha yüksek oldu. İşsizlik ve yoksulluk arttı, beyin göçü hızlandı, refah kaybı oldu. Dahası ülkenin potansiyel kalkınması zayıfladı.
Bu gün ekonomide yaşamakta olduğumuz panik işin tuzu -biberi oldu. Bu panik sosyal dengeleri de bozdu. Fırsatçıları heveslendirdi.
Kurt Karanlığı sever. İrticai faaliyetler karanlık ve kargaşa içinde artar. Mamafih , bir gazete bir profesörün “Ümmet kısa sürede hilafetin etrafında birleşir. Hilafet ilga edilmedi, Meclis’e devredildi. Meclis kararı gözden geçirip, hilafeti ihya edebilir. 15 dakikada alınacak bir karardır.” sözünü manşete taşıdı. Bir imamda’’ faiz kaldırılsın ‘’diyor.
Davutloğlu ‘’Cahalet ittifakı’nın Türkiye’yi bir felakete sürüklediğini ‘’söyüyor.
Karl Marks ‘ta ‘’ Cahalet ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir silahtır .’’ demişti.
Aslında , halkın da iktidarında dikkatli olması gerekir . Çünkü Türkiye ‘yi cahalet sokağa çıkarmak istiyor. Bu yolla kargaşa yaratıp , ülkeyi olağanüstü hale zorlayarak, bu kargaşa ortamında tehdit altında seçimle veya doğrudan bir emrivakiyle şeriatı getirmek isteyebilirler.
Laik , demokratik cumhuriyet bir defa elden çıkınca , bir daha geri gelmez. İranda , Pakistan’da din eksenli cumhuriyetler , halkın refahını , toplumun geleceğini ipotek altına aldı.
İranlılar , Tüm kaynaklarını , tüm enerjilerini mezhep savaşlarına harcıyor. Suriye de ve Yemende 100 bin devrim muhafızlarının olduğunu söylüyorlar. Dünya Bankası verilerine göre İran’da fert başına GSYH’ 5701 dolar ve Pakistan’da 1300 dolardır.
Dünyada laik olmayan ülkelerde demokrasi ya yoktur veya zayıftır. Maldivler gibi küçük bazı devletler hariç, laik olmayan 18 devlet var. Freedom House endeksine göre bu ülkelerin hiç birisi siyasi özgürlükler ve insan haklarında özgür ülke statüsünde değildir. Altısı kısmen özgür , on ikisi özgür olmayan ülke statüsündedir.
Bu ülkeler içinde petrol gelirinden dolayı Suudi Arabistan ve emirliklerde fert başına GSYH yüksektir. Ama bu kağıt üstündedir. Çünkü petrol gelirleri kral ve emir ailelerine gidiyor. Diğerlerinde fert başına gelir düşüktür.
Muhammed İkbal, 1934’te yayınlanan, “The Reconstruction of religious Thought in Islam“kitabında‚’’Türkiye Müslüman ülkeler arasında doğmatik kalıplardan kurtulma becerisini gösteren ilk ve tek ülkedir.” diyor.
İhtiyatlı olmalıyız.