Bankalar evden çalışma modeline hızla geçerken, yapılan uygulamalarla Türkiye 3. dünya ülkesi konumuna düşüyor. Mevcut iş yasalarının acil güncellenip, evde çalışma modelinin belirli bir disiplin altına alınması lazım.
Koronavirüs ilk ortaya çıktığında bir cümle kullanılmıştı: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Gerçekten de hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını yavaş yavaş görüyoruz.
Dünya hızla her şeyini dijitale teslim etmeye başladı.
Artık ekmeği bile internet üzerinden almaya başladık bile. Büyük fabrika ve üretim hariç birçok iş alanı artık ofis hayatını tamamen terk etti.
İstanbul’da eskiden insanlar iyi bir getiri sağlamak için hep dükkân ve ofis satın almak isterdi.
Ömür boyu garanti görülürdü. Ama korona bize gösterdi ki, artık bu ofisler hiçbir işe yaramıyor. İstanbul’da boş ofis sayısında adeta patlama var.
Şirketler ofis hayatından vazgeçip, personeline bir tablet veya notebook verip evinden çalıştırmaya başladı.
İlk bakışta çok güzel görünüyor.
İşe gitmeden evde oturduğun yerde çalışmak. Giyinmek, süslenmek ve daha birçok maliyet yok olacak.
Ancak günler geçtikçe olayın hiç de öyle olmadığı ortaya çıktı.
En azından Türkiye’de durum bu.
Türkiye’de evden çalışma modeline ilk geçen bankalar oldu. Bankalar binlerce personelini şube ve genel müdürlükten çekerek evlerinden çalıştırmaya başladı.
Bankacılar ilk günlerde evden çalışmak için adeta can attılar. Sonra gördüler ki, bu iş evden yapılacak gibi değil.
Çünkü evde ekran başına mahkûm edilen personelden sanki, her şey normalmiş gibi performans istendi.
Şu kadar kredi vereceksin, şu kadar kredi kartı satıp, şu kadar sigorta yapacaksın. Tabii ki bir de otomatik ödeme faturaları bulacaksın.
Bunu evden nasıl yapacaksın?
Orası bankayı ilgilendirmiyor! Çalışmak istiyorsan bunları yapmak zorundasın. Yoksa işten çıkartma yasak olmasına rağmen yine de işten çıkartırım diyor bankalar.
Nitekim 12 aylık mali raporlarında gördük ki, yasağa rağmen binlerce bankacı işten çıkartılmış.
Bankalar bu arkalarında yabancı sermaye var. Biraz üzerine gittiğin zaman “Türkiye’den giderim” diye tehdit ediyor.
Bugün yurt dışından gelecek olan 1 dolara bile ihtiyacı olan, kasası bomboş Türkiye, bu bankaların ahlaksız ticaretine maalesef fazla ses çıkartamıyor.
Evden çalışma modelinde bir de çalışanların özlük hakkı kaybı var. Bankalar şubede elektrik, telefon, su ve benzeri ofis maliyetinden kurtulurken, bunu personelin üzerine yıkıyor.
Nasıl olsa evde ya…
Bir de personelin boğazına göz diken ahlaksız bankalar var. İş sözleşmesi gereği personele her ay belirli miktar yemek parası ödemek zorunda olan bankalardan bazıları bu ücreti ödememeye başladı.
Sanki personel evdeyken yemek yemeyecek.
Buradan yine Türkiye 3. dünya ülkesi konumuna düşüyor. Mevcut iş yasalarının acil güncellenip, evde çalışma modelinin belirli bir disiplin altına alınması lazım.
Öncelikle evden çalıştırılan bir personele normal dönemdeki gibi bir performans hedefi verilmemeli. Yine yemek, internet, elektrik ve benzeri ihtiyaçları için ek ödeme yükümlülüğü getirilmeli.
Tabii ki bir de mesai saatleri.
Yine nasıl olsa evden çalışıyorsun diyerek personeli gece geç saatlere kadar çalıştıran bankalar var. Bunların da belirli bir disiplin altına alınması lazım.
Bunları kim mi yapacak?
Tabii ki Çalışma Bakanlığı.
Kendi ülkesinde kendi vatandaşına Çinli muamelesi yapan yabancı sermayeyle ancak Çalışma Bakanlığı çeki düzen verebilir. Tabii ki sadece yabancı değil, aynı zamanda “yapan nasıl yapıyor” diyerek yabancı gibi köle ticareti yapan yerli sermayede var.
Bunun tek çözümü acil bir yasal düzenlemedir.
Kaynak Yeniçağ: Evden çalışma sömürüsü – Remzi ÖZDEMİR