24 Aralık’ta yapacağı önemli toplantısı öncesi Dr.Ayhan Bülent Toptaş, Merkez Bankası’nın kararını tahmin edememenin sakıncalarını yazdı:
19 Kasım 2020 tarihinde yeni Başkan Naci Ağbal’ın yönetiminde yapılan TCMB Para Politikası Kurulu toplantısının bir gün öncesinde, beğeniyle takip ettiğim saygıdeğer bir iktisat profesörünün You Tube üzerinden yaptığı bir paylaşımı izlemeye başladım. Hoca, söz konusu toplantıda alınabilecek politika faizi kararını olasılıklar dahilinde değerlendiriyordu ve Kurulun;
-% 35 olasılıkla 100-200 baz puan,
-% 40 olasılıkla 200-300 baz puan,
-% 25 olasılıkla 300-425 baz puan
Politika faizi artırımı kararı alabileceğini öngörüyordu. Ayrıca bu üç seçenekten her birinin ekonomi üzerinde yapacağı etkiyi değerlendiriyordu. Evet, 100-425 baz puanlık geniş bir marj içinde bir faiz artışı öngörüyordu ve bu da mevcut koşullar altında kulağa “normal” geliyordu. Genel olarak ekonomi çevrelerinin de beklentisi politika faizinin yükseleceği yönündeydi. Fakat, bu paylaşımı izlediğim saatlerde, başka bir haber daha ekonomi ile yakından ilgilenenlerin bilgisine sunuldu. Habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Ekonomi Şurası’nda yatırımcıyı yüksek faize ezdirmek istemediklerini söylemişti. Erdoğan, faizler yükseldiği zaman yatırımların ve istihdam artışının mümkün olmadığını kaydederek, bunun için ekonomi dünyasıyla istişareye önem verdiklerini ifade etmişti.
Bu haberi okuyanların veya duyanların ertesi günkü Kurul kararıyla ilgili beklentilerinin ister istemez bir şüphe bulutunun etkisine girebileceğini düşündüm. “İnsanlar ters köşe olmasalar bari” dedim. Sonrasında, faizin ne olacağına dair görüşümün sorulduğu telefonlara da bu şartlar altında bir şey söyleyemeyeceğimi belirttim.
“Ters köşe olmak” futbolda kullanılan terimlerden birisidir. Kalecinin, özellikle rakip oyuncunun yanıltıcı hareketleri nedeniyle, topun sağından mı solundan mı geleceğini yanlış tahmin etmesi sonucu topun geçtiği tarafın aksi tarafına hamle yapmasıdır. Bu kavram son zamanlarda futbol ile pek de alakası olmayan faiz kararları ilgili olarak da zaman zaman dile getiriliyor. Google’da “merkez bankası” ve “ters köşe” ifadelerinin aramasını yaptığımda medyanın TCMB’nin faiz kararının ekonomik aktörleri “ters köşe” yaptığını ifade eden pek çok haber gördüm. Özellikle 22 Ekim 2020 faiz kararı sonrası pek çok yayın organı merkez bankasının piyasayı ters köşe yaptığını yazmış. Ama bu ifade sadece 22 Ekim 2020 faiz kararında kullanılmamış. 24 Eylül 2020 kararında da ve başka kararlarda da karşımıza çıkmış.
Mahfi Eğilmez, bloğunda 23 Ekim 2019 tarihinde yayınladığı “Merkez Bankası Faiz İndirir mi? başlıklı yazısında başlıktaki soruyu yazısının hemen ilk cümlesinde yanıtlıyor: “Bilmiyorum”. Eğilmez şöyle devam ediyor: “Aynı soru ABD Merkez Bankası Fed’in toplantısı öncesi sorulsa yanıtlardım. Çünkü Fed sürpriz yapmıyor. Önce, yapacağı hamleye piyasayı hazırlıyor, sonra piyasayı hangi yönde hazırlamışsa o yönde karar veriyor.” Eğilmez, TCMB’ye bir öneride bulunuyor: “…hangi nedenle olursa olsun enflasyonun düşüşe geçtiği ya da geçmesinin beklendiği dönemlerde Merkez Bankası faiz indirmeli, enflasyonun çıkışa geçtiği ya da geçeceğinin tahmin edildiği dönemlerde Merkez Bankası faizi artırmalı.” Bu öneri bir merkez bankasının takip edebileceği mantıklı bir politika önerisi. Bununla birlikte, Eğilmez’e göre Türkiye’nin mevcut koşullarında faizi yükseltmek indirmekten daha zor olduğundan Merkez Bankasına gerektiğinde artırmakta zorlanacağı bir faiz indirimi önerisinde bulunmak da çok zor.
Tahmin Edilebilir Para Politikası
Bireyler, hane halkları, müteşebbisler, spekülatörler kısacası ekonomik kararlar verebilen herkesin doğru ve etkili kararlar verebilmesi için minimum düzeyde belirsizlik ortamına ve özellikle piyasa ekonomisi içerisinde takip edilen en önemli göstergelerden biri olan fiyatların hangi yöne gideceğini anlamaya ihtiyaçları var. Bu nedenle merkez bankasından sürpriz nitelikte hamlelerin gelmesi ekonomik aktörlerin kararlarını başarısız kılacaktır. O nedenle para politikasının tahmin edilebilir olması çok önemli.
Özellikle 1990’lardan itibaren merkez bankaları izledikleri politikalarda tahmin edilebilirlik ve şeffaflık vurgusunu artırmışlardır. Bu değişim aslında modern merkez bankalarının bağımsızlığı ve hesap verebilirliğine paralel olarak gelişen bir süreç olmuştur. Günümüzde merkez bankaları uyguladıkları para politikalarının çerçevesini çok dikkatli bir şekilde çizmekte ve politika amaçlarını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadırlar. Ayrıca kamuoyu ekonomik politika analizlerinin temel aldığı makroekonomik modeller hakkında da bilgilendirilir. Kamuoyunun ve finans kesiminin böyle geniş bir şekilde bilgilendirilmesinin nedeni merkez bankalarının ne düşündüğünü ve nasıl işlediğini anlatmak, yani Eğilmez’in belirttiği gibi piyasayı yapacağı hamlelere hazırlamaktır. Bu şekilde merkez bankası daha tahmin edilebilir olacak ve güvenirliği artacaktır.
Tahmin edilebilirlik iki ayırım altında değerlendirilebilir: Kısa vadeli tahmin edilebilirlik ve uzun vadeli tahmin edilebilirlik. Kısa vadeli tahmin edilebilirlik kamuoyunun kısa vadeli para politikası kararları ile ilgili olarak doğru beklentiye sahip olmasının sağlanmasıdır. Örneğin; TCMB Para Politikası Kurulu’nun 24 Aralık 2020 tarihinde yapacağı toplantı ile ilgili olarak piyasaların ters köşe olmak şöyle dursun makul marjlar içinde bir tahmin yapabilmesinin mümkün olmasıdır. Uzun dönemli tahmin edilebilirlik ise piyasaların merkez bankasının uyguladığı para politikasının genel çerçevesini, yani bankanın amaçları ve farklı koşullar altında veya acil durumlarda nasıl davranabileceğini anlayabilmesidir.
TCMB’nin bu “ters köşe” tabirini gazete manşetlerinden silmesi gerekmekte. Bunu para politikası stratejisini açık bir biçimde ortaya koyarak, amaçlarını, ekonomik değerlendirmelerini, aldığı kararların nedenleri ile ilgili bilgileri açık, net ve zamanında kamuoyu ile paylaşarak başarabilir.
Sadece şeffaf olmak da beklentileri şekillendirebilmek ve tahmin edilebilirliği sağlamak için yeterli değil. Faiz kararı ile ilgili beklentileri şekillendirmek sadece gelecekte ne olacağını izah etmekle kalmamalıdır. Bankanın sözleri, eylemleri ve bu yönde oluşturduğu belgeler ve kayıtlar tutarlı olmalıdır.
Küresel ölçekte büyük bir belirsizliğin yaşandığı, TCMB’nin bağımsızlığının kısıtlandığı, Bankanın para politikasında tek karar verici oluğundan şüphe edildiği, enflasyon verilerine olan güvenin azaldığı bir dönemde tahmin edilebilirliği başarmak kolay değil. Bununla birlikte, 19 Kasım 2020 tarihinde gerçekleşen Para Politikası Kurulu toplantısında en azından tahmin edilebilirlik adına olumlu bir adım atıldı. TCMB, piyasanın temel politika aracı olan bir hafta vadeli repo faiz oranı üzerinden fonlanacağını ve bu faiz oranının parasal duruş için tek gösterge niteliğinde olacağını duyurdu. Ayrıca, repo faiz oranını en azından kağıt üzerinde % 12 olan enflasyon oranının üç puan üstüne, piyasa faizi seviyesi olan % 15’e yükselterek politika faizine bir anlam kazandırdı.
Ama Kasım ayı sonunda enflasyon oranı %14.03’e yükseldi ve enflasyon oranı kış aylarında yükselişini sürdürecek gibi gözüküyor. Bu da yeni bir faiz artışının gerçekleşmesinin yüksek bir olasılık olduğunu ortaya koyuyor. 24 Aralık 2020 tarihinde yapılacak Para Politikası Kurulu toplantısının bir sürpriz kararla sonlanmaması ve kararın çok sağlam gerekçelerle desteklenmesi zor günlerden geçen Türkiye ekonomisi için çok önemli.