Antidepresan Bankacılığı

Bankacılık sektöründe evden çalışan bankacılar mobbinge uğruyor. Binlerce bankacı antidepresan kullanmaya başladı. Hanife Serter, sektördeki büyük tehlikeyi yazdı:
Her gün onlarca bankacı ile yazılı ya da sözlü olarak dertleşiyoruz.
İçlerinden geçenleri en yalın haliyle bana iletiyorlar. Biliyorum ki güveniyorlar. Bu güvenleri için minnettarım.
İçini dökmenin, dinleyen, anlayan birisi ile konuşup iletişim kurabilmenin değerini iyi bilirim. Bankacıların en büyük derdidir derdini anlatacak birilerinin olmaması.
Müşteriye anlatamaz, müdürüne söyleyemez, iş arkadaşlarına güvenemez, ailesi çoğu zaman anlam veremez. IK’lar sağır, resmî makamlar dilsiz , sendikalar sözsüzdür.
Doğrusu Bankacıların yalnızlığı pek kimseye benzemez. Bunu en iyi anlayanlardan biri de benim çünkü oradaydım. 
Oradan gelmiş ve orada olanları çok iyi bilen biri olarak söylüyorum ; bu iş artık çığrından çıkmış . Yönetilemez hale gelmiş.  Yapılan baskıların “ yönetim” olduğunu sanan her kim varsa kendini kandırıyor olabilir ama başkalarını asla. Aşırı ısınmış düdüklü tencere misali içerideki basınç her geçen gün yükseliyor. Tiz bir çığlık gibi gittikçe yükselen sesleri duymamakta ısrar edenler , her an büyük bir patlamayla karşılaşmaya hazır olmalı. Bankacıların nabzını tutan Paramedya’nın bu uyarısını dikkate alan kurumlar felaketten kurtulabilir belki ama kulağını tıkayan, gözlerini kapatanlar için durum ümitsiz. 
Her gün gelen yüzlerce mesaj arasında biri bugün beni çok etkiledi. Aslında oldukça kısa bir mesajdı, öyle uzun uzun anlatmamıştı derdini ama yine de içinde çok fazla şey gizliydi. Bütün anlatılacaklar tek bir cümlede özetlenmişti sanki ;
“Evden çalışmaya başladım ve baskı daha da arttı. Antidepresan kullanmaya başladım.” 
Düşünün ki evinden çalışan bir insan…
ev ki kendimizi en rahat , en güvende hissettiğimiz alandır çoğu zaman…
Bir işi var, işsiz değil… 
Pandemi koşullarında dışarıda olmak, risk almak zorunda da değil…
Belki ailesi, sevdikleri  de yanında, yanıbaşında…
Belki her gün evinde temiz, sıcacık bir yemek şansı var…
Yani temel ihtiyaçlarının hemen hepsi karşılanmış durumda… 
Ama öyle bir baskı altında hissediyor ki kendini, antidepresan almaya başlıyor. 
Bu normal mi ? 
Biliyorum ki bu durumda olan birçok kişi var. Münferit bir olay değil. Bankacılara toplu olarak kıyılıyor. Evinin dört duvarı arasında baş edilemez , gerçekleştirilmez hedeflerle baş başa kalmış olanlar çareyi antidepresan desteği ile kendi algılarını, duyularını, hislerini, tepkilerini yatıştırmakta arıyor. Çünkü tek başına bununla başa çıkma gücünü kendinde bulamıyor. Destek alamıyor. Derdini anlatamıyor , anlatsa da dinletemiyor. 
Zorunlu olarak evde kalmak yeterince zor bir ruh hali iken bir de üzerine “ gerçekleştirilemeyeceği aşikar olan” hedefler dayatılarak insanlar iyice köşeye sıkıştırılıyor .
İşte bu hiç ama hiç insani ve etik değil. Bu acımasızlık. Bu insafsızlık. Bu kalleşlik. 
Yönetenler ( sözde )yönettiklerine  bunu neden yapıyor ? Evlere kapanmayla birlikte araya giren duvarlar bu kadar mı kalın ? Yüz yüze bakmayınca, ya da arada cam ekranlar olunca duyguları, durumları  anlamak bu kadar mı zor ? Kulaklardan düşmeyen o kulaklıklardan duyulması gerekenler hiç duyulmuyor , o mikrofonlar iç sesleri hiç iletmiyor değil mi ?
Evden çalışma bir çok insan için öyle bir “ yalnızlık hali “ ki… Hiç ihtiyaç duymayanlar bile “Antidepresan”ın kucağına düşmüş durumda. Üst yönetimlerin umurunda olur mu bilmem ama bu bir kurum için de içler acısı bir durumdur. 
Çalışanlarınıza “ kurum içi memnuniyet” anketleri doldurtacağınıza samimiyetle tek bir soru sorun bence;
“ Antidepresan kullanıyor musunuz ve bunun bizimle bir ilgisi var mı ?” 
Bu anketi gerçekten gizli yaptığınızda alacağınız sonuçlar sizi çok şaşırtırdı eminim. Bu sonuçlarla yurtdışındaki o paralı dergilerden değil ama  dünyanın en zengini olan  ilaç şirketlerinden büyük bir ödül alırdınız kesin. Günümüz bankacılığı ne kadar teknolojik , ne kadar dijital, ne kadar müşteri odaklıdır bilmem ama günümüz bankacılarının “ Antidepresan “ bağımlısı olduklarına eminim. Bunda kurumların üst yöneticilerinin  katkısı da yadsınamaz. 
Covid için aşı bulundu, kısa sürede kurtulacağız belki bu illetten ama bu “ruh hastalıklarımız “ ne yazık ki o kadar kolay geçmeyecek. Antidepresan’ın yan etkileri hayatımızı tehdit etmeye devam edecek. Bankacılıktaki bu “ mobbing” virüsünün çaresini bulmak Covid aşısını bulmaktan bile zor ne yazık ki. Oysa bu virüs de en az diğeri kadar bulaşıcı ve tehlikeli. Duvarlardan geçiyor, ekranlardan bulaşıyor, mikrofonlardan yayılıyor, kulaklıklardan kapılıyor…Mobbing öylesine tehlikeli bir virüs işte ve  “antidepresan”bunu gerçek anlamda tedavi edebilen bir ilaç değil ne yazık ki. 
 

Exit mobile version