Petrol ithalatçısı Türkiye, tarihi bir fırsatı kaçırdı. Usta analist Erden Armağan Er, Türkiye’nin kaçırdığı fırsatı ve bundan sonra ne yapması gerektiğini yazdı:
DÜNYA TERSİNE DÖNÜYOR TARİHİ FIRSATLAR ORTAYA ÇIKIYOR
TÜRKİYE FIRSATLARI KAÇIRIYOR MU? YAKALIYOR MU?
Sevgili Paramedya okurları yaşadığımız içinden geçtiğimiz günler, Dünya Tarihi’nin daha önce görmediği yaşamadığı ve belki de bir daha 100 yıl sonra görülebilecek olağanüstü olayların yaşandığı günlerdir. Son 100 yılda oluşmuş, kurumsallaşmış Kapitalist Piyasa Düzeni’nin sarsıldığı, çatırdadığı bilinen ezberlerin bozulduğu zamanlardan geçiyoruz. Dünya üzerindeki hegemonyanın el değiştirmek üzere olduğu, taşların yerinden oynadığı, kartların yeniden dağıtıldığı yeni bir dünya düzenine doğru koşar adım gitmekteyiz.
Yeni Dünya Düzenine koşar adım
Yaklaşmakta olan “Yeni Dünya Düzeni”nin yaratacağı ve yarattığı yıkımların yanı sıra yeni ve büyük fırsatlar da doğacaktır. İş ki, ülke olarak, firma olarak ve kişisel olarak bu kaotik ortamın yaratacağı hengamede ayakta kalabilmek ve sonrasında doğacak fırsatlardan yararlanabilmektir. Her ne kadar “Korona Salgını” ile tüm dünya can derdine düşmüşken “yeni doğacak “Fırsatlar”dan söz etmek abesmiş gibi görünse de aslında bu virüs salgını daha önce de dile getirdiğimiz gibi, bize göre bir “tetikleyici bahane” ya da adına ne derseniz bir nedendir. Dünya Ekonomisi’nde 2008’den sonra git gide derinleşen dengesizliklerin biriktirdiği “enerjinin” boşalmasına sebebiyet vermiştir. Aksi olsaydı, 2020 Ocak Ayı’nda bütün dünya borsalarında yaşanan “Saman Alevi Rallisi” kısa bir düzeltme yapar ve yoluna kaldığı yerden devam ederdi. Aslına bakarsanız, piyasadaki birçok analist hala bu beklenti içinde ve “salgının” kontrol altına alınmasından sonra “Dünya Ekonomisi”nin düzeleceği ve piyasaların kaldığı yerden devam edeceği inancında. Bu beklenti ve yaklaşımı çok da yadırgamıyoruz zira, dediğimiz gibi bir çoğunun ufku bilindik ezberlerinin dışına çıkamayacak kadar dar ve bilinmezlerle dolu bir “Yeni Ekonomi Düzeni”nin neler getireceğine dair fikir kıtlığı içindeler.
İlk Fırsat : ABD Petrol Piyasası’nda Yaşanan DEPREM
Bilindiği üzere, Dünya Sermaye Piyasaları, ara Piyasaları ve Emtia Piyasaları teknolojinin de olağanüstü gelişmesi sayesinde inanılmaz bir enformasyonla maksimum etkinlikte çalışmakta ve neredeyse günün 24 saati dünyanın herhangi bir yerinde işlemler gerçekleştirilmektedir. Virüs Salgını ile birlikte ortaya çıkan talep eksikliğinin Petrol Fiyatları üzerinde yarattığı aşağı yönlü fiyat hareketlerinin ilk etapta OPEC ( Petrol Üreten Ülkeler Birliği) ve OPEC+ ülkelerini olumsuz etkileyeceği (Rusya, S.Arabistan v.s.) öngörülmüş ve ABD arabuluculuğu ile Rusya ve OPEC üyesi ülkeler arasında petrol üretiminin kısılmasına yönelik bir anlaşma gerçekleşmişti. Söz konusu anlaşma her ne kadar fiyatlar üzerinde çok önemli bir etki yaratmasa da en azından Brendt Tipi petrolün fiyatlarının daha da düşmesini engellemişti.
Ancak, hiç beklenmeyen ve asıl deprem etkisi yaratan gelişme ABD Tipi Ham Petrol fiyatlarında yaşandı. 20 Nisan 2020 günü işlemlerinde Mayıs Ayı vadeli kontratlarda fiyatlar tarihte ilk defa “0” yazıyla “sıfır” ın da altına indi ve eksi (-) 40,32 dolara kadar geriledi. Yani belki de insanlık tarihinde ilk kez bir emtia – mal negatif fiyatlandı ve alıcılar üste para aldılar. ( Her ne kadar Alman Devlet Tahvilleri ve bazı AB ülkeleri tahvilleri negatif fiyatlardan el değiştirse de, negatif fiyatlama mal piyasalarında ilk kez bu çaptaki bir piyasada gerçekleşmiştir ).
Depoların dolması başa bela oldu
ABD ham petrolünün Mayıs konratlarında fiyatların negatif seviyeye inmesi, Depolama Hizmeti veren bir şirketin yetkilisinin, neredeyse kapasitelerinin tamamını doldurduklarına ilişkin açıklaması sonucu gerçekleşmişti. Bilindiği üzere ABD “kaya gazı”ndan petrol üretimi ile dünyanın en büyük üreticilerinden biri haline gelmiş ve salgın nedeniyle ortaya çıkan arz fazlalığını “stratejik rezerv”lerini tamamlamakta kullanacağını beyan etmişti. Depolama şirketi yetkilisinin açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla üretilen petrolün artık ABD’nin depolama limitini doldurduğu, Mayıs Ayı Vadeli elinde petrol kontratı olan spekülatörlerin bu açıklama sonrası “fiziki teslimatı” depolayamama riski nedeniyle satışa yöneldikleri anlaşılmaktadır.
Fırsat ayağımıza geldi seyrettik mi?
İşte Korona Salgını sonrası Türkiye adına ortaya çıkan en önemli fırsat da buradadır. Nasıl mı? İzah etmeye çalışalım. Türkiye herkesin malumu üzere “enerji ithalatçısı” bir ülkedir. Petrol ve doğalgaz ihtiyacımızın % 95’ini Rusya ve Orta Doğu ülkelerinden karşılamaktayız. Yıllık petrol tüketimimiz yaklaşık 50 milyon ton ya da 315 milyon varil düzeyindedir. Bu miktarın % 95’ini ithal ettiğimizi ve bu ithalat karşılığında yaklaşık 30 USD/Varil fiyatından ( her ne kadar krizin başlangıcından itibaren bu fiyatın çok atına indiğini bilsek de ) 9-10 Milyar USD’lik bir fatura karşımıza çıkmaktadır. Petrol Fiyatlarındaki düşüşün ekonomimiz üzerindeki pozitif etkilerini anlatmamıza gerek yok. Ancak bizim bahsettiğimiz husus NY Tipi Ham petrolün görmüş olduğu (-) Negatif fiyatlarda yatmaktadır. Her ne kadar 20 Nisan 2020 günü negatif fiyatlardan kaç milyon varil işlem geçtiğine dair net bir bilgi edinememiş olsak da teorik olarak, Türkiye’nin birkaç yıllık ham petrol ihtiyacının üstelik üste para alınarak karşılanabileceği fikrinden hareket etmekteyiz. Şöyle ki; NY’da petrol fiyatları neden negatife dönmüştü? Mayıs Vadeli kontrat sahiplerinin ellerindeki kontratları fiziki teslim almak istememeleri yüzünden öyle değil mi? Peki ülke olarak bizim böyle bir sıkıntımız var mı? Aksine çok da fazlasıyla petrole ihtiyacımız var. O zaman hemen bir hesap yapalım ve elimize geçen fırsatın nasıl bir fırsat olduğunu biraz daha somutlaştıralım. Her ne kadar NY Petrol Piyasasında (-) fiyatlardan ne kadar işlem geçti bilmiyoruz fakat ilerleyen süreçte böyle bir durumun yeniden gerçekleşme olasılığı hiç de az değil. Gelelim hesabımıza, diyelim ki, o gün gerçekleşen tüm işlemlerin ortalama fiyatı (min. -40,32 USD/varil gördüğünü biliyoruz ) -10 USD/Varil olsun. Bizim yıllık tüketim miktarımız olan 300 milyon varille bu fiyatı çarptığımızda 3 milyar USD eder. Yani bir yıllık ihtiyaç duyduğumuz petrolü aldığımız gibi üstüne de 3 Milyar USD’lik bir kazanç elde etmiş oluruz. Türkiye’de resmi ya da özel herhangi bir kurumda bu fırsatı değerlendirebilecek birileri var mıydı bilemeyiz ancak, eğer stratejik akla sahip bir yönetimimiz olsaydı, değil Almanya ABD bile bizi kıskanırdı ve böyle bir adımı atan liderin yer aldığı ekip Türkiye’de adeta bir efsane olarak anılırdı. Eğer böyle bir yönetimimiz olsaydı, ülkede ve dünya çapında boş ne kadar petrol tankeri varsa ABD Petrol limanlarına gönderir, ülkenin en az 2 yıllık petrol ihtiyacını karşılar, IMF ya da FED kapılarında faiz karşılığı bulmaya çalıştığımız kaynağın bir kısmını sıfır maliyetle karşılamış olurdu. Hatta iddiamızı bir adım daha ileri taşıyalım, elde ettiğimiz petrolün tarımda kullanılacak kısmını şu kriz ortamında destek olamadığımız ve fakat üretimlerine her zamankinden daha da fazla muhtaç olduğumuz çiftçilerimize bedava olmasa dahi şu andaki mevcut fiyatın yarısına dağıtmış olsaydık, tarımsal üretimimizi 2 katına çıkartır, ithalattan ihracata geçebilir ve turizmden kaybettiğimiz geliri bir ölçüde telafi edebilme şansına sahip olabilirdik.
Kaçan balık büyük oluyor
Elbette (-) fiyatlardan ne kadar işlem geçtiği, geçse bile bize bu petrolü teslim ederler miydi, o kadar boş tanker bulup bulamayacağımız gibi soruları bir kenara bırakıyoruz. Diyelim ki fiziki olarak bu petrolü ülkeye getirme olanağı bulamadık. O takdirde hiç bunca zahmete ve operasyonel gidere katlanmaya da gerek yok. Satın aldığımız kontratları ertesi günü (21 Nisan 2020) ortalama +10 USD/Varil fiyatından sattığımızı varsayalım ( ki bu tarihte fiyatlar 15 USD/Varile kadar çıkmıştır). Varil başına 20 USD kar elde ederiz ve bu da toplamda 6 Milyar USD sıfır maliyetli kaynak yaratmak anlamına gelir ki, TCMB Rezervleri ve Hazine Dış Borç Ödemeleri, ithalat ödemelerini dikkate aldığımızda olağan üstü bir kazanç demektir.
Zira bu olay göstermiştir ki, önümüzdeki süreç boyunca bu türden fırsatların ortaya çıkması çok olasıdır. İş ki, ülke olarak bu türden fırsatları değerlendirebilecek “Stratejik” bir akıla sahip iş bilen yöneticilerimiz olsun. Umarız ki, TÜPRAŞ ya da TPAO gibi kuruluşlarımız bu fırsatı değerlendirebilmiş olsunlar. Her ne kadar ülke yönetiminde olmasa bile sözü edilen kurumlarda böyle ekiplerin var olması çok muhtemeldir ya da biz var olduğuna çok ama çok inanmaktayız.
Yeri gelmişken Ulusal Meclisimizin 100. Kuruluş yıldönümünü ve dünyadaki tek bayrama sahip olan çocuklarımızın bayramı kutlu olsun.
Erden Armağan ER-23.Nisan 2020
erdener1970@gmail.com