Aylar önce altındaki büyük yükselişi tahmin eden usta analist Erden Armağan Er’in en son analizi: Petrol, borsa. döviz ve altın ne olacak?
Sevgili Paramedya okurları, son yazımızdan bu yana yaklaşık bir aylık süre geçti.
Muhtemelen neden yeni bir yazı için bu kadar geciktiğimizi merak ediyor olabilirsiniz. Haklılığınız hususunda itirazımız da haliyle olmayacaktır. Ancak, ekonomik analizler ve özellikle de piyasa analizleri yapmak artık eskisi gibi pek de kolay olmuyor.
Eğer ciddi analiz yapıyorsanız ve analizlerinizi Paramedya gibi oldukça önemli bir mecrada yayınlamak gibi bir fırsat buluyorsanız, okurlarınıza karşı çok ama çok ciddi bir sorumluluk taşıyorsunuz demektir. Bu nedenledir ki, sizlerle paylaştığımız görüşlerimizde hata yapma şansımız pek de bulunmamaktadır.
Finansal okur yazarlığı olan ve para sermaye piyasalarında yatırım yapan okurlarımızın yakinen takip ettikleri üzere, uzun zamandır içine girdiğimiz krizle ilgili uyarılarımızı çok önceden yaptık ve bundan sonra da elimizden geldiğince yapmaya devam edeceğiz.
Son yazımızda belirttiğimiz üzere Türkiye Ekonomisi ile ilgili olarak, Covid-19 Salgınından en olumsuz etkilenecek ülkelerden biri olduğumuzu, bu salgın öncesinde hükümet tarafından uygulanan politikaların ülkemizi oldukça zayıf ve dış etkiler karşısında savunmasız bırakacağını defaatle ifade etmiştik. Hükümetin önünde pek fazla seçenek olmadığını iç piyasada canlılık yaratmak için TL arzını arttırmak zorunda olduğunu, dış borçların çevrilmesi için de başta IMF ile anlaşma olmak üzere, FED’le “swap anlaşması” yapmak seçeneklerinin döviz likiditesi yaratabilmek adına elzem olduğuna vurgu yapmıştık.
Swap Anlaşmaları Ne Oldu?
TL Likiditesi yaratma imkanı TCMB uhdesinde olduğu için bu cenahta herhangi bir sıkıntı görünmemektedir. Nitekim TCMB’nin Covid-19 salgını sonrası açıklamış olduğu önlemlerle bu konuda oldukça rahat davranıldığı gözlenmektedir. Ancak, asıl sorun döviz likiditesinde görünmektedir. Bu yılın tamamında, bankacılık sektörü ve reel kesim ile kamu dış borç ödemelerinin toplamı yaklaşık 178 Milyar USD civarındadır. Buna mukabil TCMB’nın 26 Mart 2020 Tarihi itibariyle Toplam Brüt Döviz Rezervlerinin 28 Milyar USD olarak tahmin edilmektedir. Tahmin edilmektedir diyoruz çünkü, TCMB 2019 yılından bu yana döviz rezervleri ile ilgili istatistiklerini şeffaf olarak yayınlamakta şüphe yaratacak adımlar atmaktadır. 28 Milyar USD seviyesinde olduğu tahmin edilen rezervlerin büyük çoğunluğunun yurt içi bankalarla yapılan Swap anlaşmaları ile sağlanan dövizlerden yani, bankalardan borç alınan tutarlardan olduğuna dair piyasada oldukça yaygın bir görüş de mevcuttur. Her ne olursa olsun, 28 Milyar USD’lik döviz rezervinin oldukça yetersiz olduğu ve dış borç servisini karşılamaya yeterli gelmeyeceği çok açıktır. Nitekim hafta içerisinde FT Gazetesinde çıkan konu ile ilgili haberler de bu görüşü teyit etmektedir.
Döviz Likiditesinde, yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü yaşanan sıkışıklığı aşmak için, hükümetin FED’le yapmayı düşündüğü SWAP Anlaşması ile ilgili red cevabı aldığı herkesin malumu. Diğer seçenek olan IMF ile ise her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğince yalanlama gelse de, görünür gelecekte başka alternatif bulunmamaktadır.. Beklentimiz, bu seçeneğin öyle ya da böyle değerlendirileceği yönündedir. Her ne kadar IMF mevcut hükümetçe pek de arzulanan bir seçenek olmasa da, mevcut konjonktür ve bütçe rakamları onu bu yola girmeye zorunlu kılmaktadır. Bu bakımdan IMF Başkanı’nın Türkiye ile ilgili açıklamalarını önemsiyoruz.
Brent, USD, Altın, Bist 100 Ne Olacak?
Bilindiği üzere geçtiğimiz hafta Perşembe günü OPEC+ üyeleri ile OPEC petrol üretiminin kısılması ile ilgili bir toplantı yaptılar ve 10 milyon varil kısıntıya gitme kararı aldılar. Petrol Piyasası uzmanlarına göre, bu miktarlık kısıntının fiyatlar üzerindeki etkisi birkaç günle sınırlı kalacak ve dünyada yaşanan talep eksikliği nedeniyle fiyatlardaki düşüş eğilimi devam edecek. Kanımızca 30 USD altındaki fiyatlar alım için, üstü fiyatlar da satım için fırsat olarak görünmekte ve orta uzun vadede 40 USD üstü fiyatların önemli ölçüde kazanç fırsatı sunduğu aşikardır.
Borsalarda yaşanan sert satışların ardından gelen tepki yükselişleri ile benzer bir görünüm de Bist-100 için gözlenmektedir. 82,000 seviyesinden itibaren başlayan tepki yükselişlerinin daha önceki yazılarımızda 95-96 bin seviyelerine kadar sürebileceğine değinmiştik. An itibariyle beklentilerimiz gerçekleşmiş görünmektedir. Salgınla birlikte başlayan sürecin ilk etabının tamamlandığını ve %20 civarına yaklaşan tepki yükselişlerinin satış için yeni bir fırsat sunduğunu söylemek sanırız yanlış olmaz. Gerek ABD Borsalarında, gerekse Avrupa borsalarında yaşanan ivme kaybının bu görüşümüze destek sağlayan bir unsur olduğunu düşünmekteyiz.
USD-TL paritesinde ise hedeflediğimiz 6,80 seviyesi önemli bir direnç olarak işlev görmekte. Hali hazırda 2018 Ağustos seviyeleri tekrar test edilmekte. Lakin kurla ilgili önemli derecede riskli seviyelere geldiğimizi söylemeliyiz. Her ne kadar ülke risk priminin oldukça yüksek düzeylere ulaşmış olması bir vakıa olsa da, geçtiğimiz hafta açıklanan TCMB Reel Efektif Kur Endeksi’nin geldiği düzeyi (72,8) de dikkate aldığımızda TL’nin %28-30 civarında ucuz olduğu kanısını taşımaktayız. Her ne kadar TCMB Döviz Rezervleri çok düşük ve Mayıs ayında artacak dış borç ödemeleri yüksek olsa da, USD/TL paritesi önemli ölçüde risk içermektedir. Elbette mevcut risklerin yaratacağı sarkmalar yaşanması mümkündür, lakin çok sert ve hızlı hareketlerin tepelerde ve diplerde yoğunlaştığını unutmamak gerekir düşüncesindeyiz.
USD/TL paritesinde yaşanan hızlı ve sert yükselişin de önemli ölçüde desteklediği Gram Altın Fiyatları görünen o ki Ons’un da 1,700 seviyelerine gelmesi ile tarihi yüksek seviyelerde seyretmektedir. Bundan yaklaşık 4-5 ay kadar önce alış tavsiyesinde bulunduğumuz altın fiyatlarının kısa vadede tepe yaptığını söylemek ise pek de yanlış olmayacaktır. 2008 ve önceki krizlerde (1929-1980-2000 Krizleri) de benzer süreçlerin yaşandığını ve ikinci dalga gelmeden önce altın fiyatlarının yine sert bir düşüş yaşadıktan sonra tarihi yüksek seviyelere ulaştığını hatırlamakta sonsuz fayda olduğu düşüncesindeyiz.
TÜRKİYE Salgın Krizini Atlatabilecek mi?
Önceki yazılarımızda defaatle ve ısrarla hükümetin uyguladığı para ve maliye politikalarının önemli yanlışlar içerdiğini, dışarıdan gelebilecek şoklar karşısında Türk Ekonomisinin zayıf ve güçsüz olduğunu yazmıştık. İçinden geçmekte olduğumuz günlerde hükümetin, krize karşı önlem almak konusunda elinin bağlı olduğu ve açıklanan önlemlerin de diğer ülkelerde açıklanan paketlere kıyasla oldukça yetersiz kalacağını ifade etmiştik.
Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan IMF ile görüşülmediğine dair açıklamalar veri olsa da, krizin ikinci dalgası kapımıza dayandığında bu söylemlerin bir şekilde değişebileceğini öngörmekteyiz. Zira, FED’le ve AMB ile gerçekleştirilmeye çalışılan Swap Kanallarının çalıştırılamaması, döviz kuru üzerindeki baskıyı her geçen gün arttırmaktadır. BDDK’nın bankaların yurtdışı swap limitlerini öz kaynaklarının %10’undan %1’ine indirmesi de bu düşüncenin bir tezahürü olsa gerek.
Başta FED olmak üzere Gelişmiş ülke Merkez Bankalarının faizleri hızla indirmesine ve trilyonlarca dolarlık para basmalarına karşın, Gelişmekte Olan Ülkelere dönük bir sermaye akışının gerçekleşmediği, aksine yabancı sermayenin söz konusu ülkelerde yaşanan iyimserliği çıkış için fırsat olarak gördüğü yadsınamaz bir gerçektir. Böylesi bir ortamda dahi sermaye girişi bir yana çıkışların sürmesi, krizin henüz başlangıcında olduğumuz düşüncemizi destekler niteliktedir. Özellikle döviz likiditesinde yaşanacak sıkışıklığın piyasadan borçlanarak giderilmesi mümkün görünmemektedir. Bu takdirde başvurulacak tek bir kuruluş bulunmaktadır. Eğer T.C. Borç ertelemek gibi tarihinde olmayan bir uygulamaya gitmeyecekse başka bir çıkış yolu görünmemektedir.
Erden Armağan ER 14.04.2020
erdener1970@gmail.com
Banka CEO’sunun Evi Neden Yok?
Türkiye’nin gündeminde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran var. Hakan Aran, Antalya’da gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında kiralardan yakınıyor. Aran, 12.500...