Eski Türk filmlerinin ana konusudur. Zengin olmadan zengin gibi yaşamak. Türkiye son 15 yıldır olmayan parasını harcadı. Şimdi filmin sonuna geldik. İnsanlar korona tehlikesine yani canı pahasına bankaların önünde kuyrukta. Bırakın 60 yaşı 80 yaşındaki insanlar banka ve PTT kuyruklarında. Remzi Özdemir yazıyor:
Eski Türk filmlerinde çok olurdu. Fakir tamirci çırağı zengin müşterisinin arabasını alıp İstanbul turu yapardı. Kısa süre de kendisini zengin gibi gösterirdi.
O kısacık süre de tamirci çırağı zengin gibi yaşayıp mutlu olurdu.
Tabii ki bu hep filmlerde oldu.
Türk halkı felsefe olarak hep bu tür davranışlara karşı çıkmıştır.
Hep ayağını yorganına göre uzatmış bir millettik.
1980’li yıllara geldiğimizde, 12 Eylül darbesinden sonra iktidara gelen Turgut Özal Türkiye’yi her anlamda değiştirmiştir.
Turgut Özal dönemine kadar bankaya hep para yatırmaya, kumbara almaya, havale yaptırmaya ve gelen parayı çekmeye giden Türk halkı bu kez borç için o kapıdan girmiştir.
Bankalar genel olarak halkın mevduatını toplar, sanayiye ve büyük işletmelere kredi olarak verirdi.
Turgut Özal ile Türkiye bireysel borçlanmayı öğrendi.
Daha önce acil ihtiyaçta, dayı-amcaoğluna giden insanlar bankaya gitmeye başladı.
Bu bireysel borçlanmanın miladıdır.
Kimseye minnet etmeden bankadan bir imza karşılığı borç alıyorsun!
Ne kadar cazip bir düşünce(!)
İşte başımıza ne geldiyse bundan geldi.
Sonra kredi kartları çıktı. Bankadan bir plastik kart alıyoruz ve istediğimiz yerde paramız yoksa bile harcama yapıyoruz.
Fakir olsan bile zengin gibi yaşamanı sağlayan bir kart!
2 binli yıllara geldiğimizde AKP iktidarı ile bireysel borçlanma tavan yaptı.
Türk filmlerinde zengin müşterisinin arabasını çalıp gezen tamirci çırağı bu kez o arabayı borçla satın alıp gezmeye başladı. 1980’e kadar araç kredisi ile TIR, kamyon ve otobüs alan Türkiye bu kez otomobil almaya başladı.
5 günlük ultra lüks tatilleri 12 ay taksitle yaptık.
125 liraya pazar kahvaltısı, 15 bin liraya iphone aldık.
Zengin gibi kazanmıyorduk ama zengin gibi harcıyorduk.
10 hatta 15 yılımızı ipotek altına aldırarak borçlandık harcadık.
AKP iktidarı hep borçlanmaya teşvik etti.
Geldik yüzyılımızın en büyük krizinde.
Koronavirüs sebebiyle büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Ülkemizde zaten var olan kriz daha da büyüdü.
Binlerce değil, belki milyonlarca insan mağdur, yaşam zorluğu çekiyor.
Sadece Türkiye’de değil, dünyada ekonomik kriz baş gösterdi. Ancak o ülkelerin Hazine’leri para dolu. Vatandaşına para akıtmaya başladı. Amerika her kişiye bin dolar para, Fransa kira ve fatura, Kanada tüm masraflarını ödüyor. Daha birçok ülke Hazine’den bu paralar zaten sizin diyerek ödeme yapıyor.
Geliyoruz Türkiye’ye:
Tıpkı vatandaşı gibi olmayan parayı harcayan bir iktidar.
Afrika ülkelerine para saçan, geçilmeyen köprü ve yollar için müteahhitlere milyarlar aktaran Türkiye, kendi vatandaşı için çözüm olarak bankaları gösterdi. Bankalardan kredi çek rahatla. Borcun mu var 3 ay ertele. Tabii ki bunu yaparken de faiz öde. Peki 3 ay sonra nasıl ödenecek?
Hele bir o gün gelsin!
İnsanlar korona tehlikesine yani canı pahasına bankaların önünde kuyrukta. Bırakın 60 yaşı 80 yaşındaki insanlar banka ve PTT kuyruklarında.
Bu görüntüler bir gerçeği gösteriyor. Türkiye’de Turgut Özal ile başlayan ve Erdoğan ile zirve yapan zengin gibi yaşa politikasının iflasını.
Artık herkes kazandığı kadar harcayacak! Tabii ki önce bankaya olan borçlarını bitirdikten sonra!
Kaynak Yeniçağ: Zengin gibi yaşamak – Remzi ÖZDEMİR
CarrefourSA Bayilik Buluşmaları Antalya ile Devam Ediyor
Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki, Türkiye perakende sektörünün öncü markası CarrefourSA 70 ilde 1200 mağazası ve bayileri dahil olmak...