Türk Lirası’na dönüş zamanı geldi mi?

Usta Analist Erden Armağan Er, döviz, borsa ve faizi değerlendirdi.  Herkesin yanıt aradığı soru: 6 TL’yi geçen dolarda TL’ye dönüş zamanı geldi mi?
Bilindiği üzere, 2019 Temmuz ayından bu yana TCMB şubat ayı da dahil olmak üzere 1325 baz puanlık faiz indirimine gitti. Son PPK Toplantısında gerçekleşen indirim her ne kadar 50 baz puanla sınırlı kalsa da Cumhurbaşkanı ve Hazine-Maliye Bakanından gelen söylemler kısa vadeli faizlerde indirimlerin devam edeceğine işaret etmektedir. 
Piyasalar ve analistler, TCMB ’ye yapılan son başkan atamasının ardından, yüzlerini daha çok Cumhurbaşkanı ve Hazine-Maliye Bakanına çevirmiş. TCMB’nin ne söylediği ile pek de fazla ilgilenmemektedir.
Faiz İndirimlerine Neden Devam Edilecek?
Faiz indirimlerine devam edileceğine ilişkin görüşümüzün temel nedeni, çok daha önce Ocak ayı enflasyonunun açıklanmasını müteakip TÜİK’ten enflasyon sepetinde yer alan ürünlerin ağırlıklarının değiştirildiğine ilişkin açıklamada yatıyor.
Elbette TÜİK bu kararı alırken, sayın Cumhurbaşkanı ve Hazine-Maliye Bakanı’nın arzu ettiği faiz indirimlerinin devamına yönelik alt yapıyı hazırlama kaygısını ön plana almış olmalı diye tahmin ediyoruz.
Bilindiği gibi 2019 yıl sonu ile enflasyonda yaşanan “baz etkisi” kaynaklı düşüşün sona ereceğini ve Aralık-19/Ocak-20 ayı ile tekrar yükseliş yönüne döneceğine önceki yazılarımızda değinmiştik. Nitekim Ocak 2020 aylık enflasyon rakamı beklentilerin üzerinde %1,35 düzeyinde geldi ve yıllık enflasyonu %12,15 seviyesine çıkarttı.
Görünen o ki, yılın ilk çeyreğinin sonuna kadar da düşüşe ilişkin bir eğilim de göstermemektedir. Fakat son dönemde faiz düşüşüne rağmen imalat sanayii, konut satışları vb. gelişmeler belli bir canlanmaya işaret ediyor olsa da sürekli bir iyileşmeden çok uzak görünüyor.
Ocak ayında 58,8 olarak açıklanan Tüketici Güven Endeksi 57,3’e gerilemiş görünüyor, aynı şekilde İşsizlik rakamlarında da her türlü hesap değişikliklerine karşın %13,3 seviyesindeki yüksek seyir devam etmektedir. Bir fikir vermesi bakımından tarihimizin en büyük krizi olan 2001 Yılı İşsizlik Oranı %10,6 idi.  Her ne kadar Konut Satışlarında Aralık-19’ da faiz indirimleri ile 200 bin rakamını aşan bir miktarda (202,047) artış sağlansa da ocak ayında satışların hızının azaldığı 113,615 adet olarak gerçekleştiği gözleniyor. Yani faiz indirimleri ile İpotekli Konut Satışlarında istenen ivmenin tam olarak yakalanamadığı ortada.
Cari Denge Yine Açık Vermeye Başladı
Ücretlerde sağlanan sınırlı artışlar nedeniyle, tüketimden ziyade temel ihtiyaç maddelerine yönelişin olduğu bunun da bir kısmının tüketici kredileri ile finanse edildiği, dayanıklı tüketim mallarına pek de yansımadığı gözlemlenmektedir. (Tüketici Kredilerinin artışının da büyük bölümü yeniden yapılandırma olsa gerek.) Unutmadan hatırlatmalıyız ki, 2019 Yılında yavaşlayan büyüme nedeniyle “Fazla” ya dönüşen Cari İşlemler Dengesi, faizlerdeki hızlı gerilemeyle birlikte canlanan tüketim eğilimi ile tekrar “Açık” üretmeye başlamıştır. BDDK tarafından Tüketici kredilerine getirilen sınırlamadan da anlaşılacağı üzere, “Cari Denge” de ortaya çıkan “açık” büyümeye geçişin yine tüketim bacaklı olduğunu gösteriyor. Fakat detaylara baktığımızda Özel Tüketim yerine Kamu Tüketim artışı Cari Açık üretiyor.
Reel Faiz Mi? Negatif ise Evet…
Ocak rakamları ile birlikte enflasyon %12,15, TCMB haftalık repo faizi ise son indirimle birlikte %10,75 düzeylerindedir. Pozitif Reel Faizden söz etmek bir yana aksine negatif bölgeye geçmiş olduğunu görebiliyoruz. Yani tasarruflarını TL’de değerlendirenlerin, mevduata uygulanan %15 lik stopajın da dikkate alındığı durumda enflasyonun 3 puan altında gelir elde edeceği ortaya çıkmaktadır. Bu durumda tasarruf sahiplerinin tercihlerini dövizden yana kullanmalarına şaşırmamak gerekir. Zira, enflasyonda düşüş trendi son iki ayda tersine döndüğü halde, TCMB’nin kısa vadeli faizlerde 125 baz puanlık indirime gitmesi uygulanan ekonomi politikalarına zaten olmayan güveni daha da azaltmaktadır. Bu gözlemimizi de mevduatların dağılımından TL(%45-47) DTH (%55-53) çıkartabiliyoruz.
Yurt Dışı Etkiler ve Jeopolitik Riskler
Yazılarımızı takip eden okurlarımız hatırlayacaklardır. Yurt dışında gelişmiş merkez bankalarının uyguladıkları genişleyici para politikaları sayesinde ortaya çıkan iyimserliğin sonuna yaklaştığımızı ve özellikle uluslararası ödemeler sistemine ilişkin risklerin gerçekleşmesi durumunda, bu piyasalarda gerçekleşecek satışların ülkemizde daha sert hissedileceğine ilişkin uyarılarımızı yakın zamana kadar yapmıştık. Geçtiğimiz haftalarda başlayan ve Çin’de yayılan Korona Virüs” endişeleri bahsettiğimiz risklerin gerçekleşmesine neden olan bir “tetikleyici” olarak görevini yapmış gibi görünmektedir. Çin Ekonomisi üzerinde yarattığı hasarların ortaya çıkmasından sonra, Dünya Ekonomisi ’ne olası etkilerinin netleşmesi piyasalardaki satış sürecinin mevcut arızaları da eklediğimizde devamını getirebilir. Nitekim şimdilik AB de zayıf ekonomik veriler nedeniyle ABD Doları ve özelde Altın güvenli liman arayışları ile yükseliyor. Fakat bir süre sonra “Altın” bu arayışlarda yalnız kalabilir. Ons Altın ilk etapta kısa vadeli hedefi olan 1,650 usd/ons seviyesine kadar yükselebilir ki, neredeyse bugün itibariyle (1646 usd/ons) gerçekleşmiş de diyebiliriz. Uzun vadede yükselişine devam etmesi ise büyük olasılıkla düzeltmelerin ardından mümkün görünmektedir.
Yurt dışından gelen bahsettiğimiz etkilerin dışında, Suriye’de yaşadığımız İdlib krizi, dış piyasa etkileri ile birlikte ülkemiz piyasalarında daha sert satışları beraberinde getirmektedir. Makalemizin başında bahsettiğimiz ekonomik politikalarda güvensizlik yaratan uygulamalara bir de, jeopolitik belirsizlikler eklenince TL varlıklardaki kayıpların daha da büyümesi kaçınılmaz olmaktadır.
TL’ye Dönüş Zamanı Geldi Mi?
Ancak olası risklerle ilgili uyarıları dikkate alan yatırımcılar için,  pozisyon değiştirmek henüz erken gibi durmaktadır. Önümüzdeki süreçte yaşanacak enflasyon yükseliş eğilimi, hazinenin gerçekleştireceği yüklü borçlanmaları da göz önünde bulundurduğumuzda, özellikle faizler üzerinde baskı yaratacakmış gibi durmaktadır. Sanırız, ekonomik aktivitede son bir iki ayda gerçekleşen canlanma da geçici olacak izlenimi yaratmaktadır. Yani özetlemek gerekirse hem iç hem de dış piyasalarda iyimser düşünmek için oldukça erken bir süreçte olduğumuz görülmektedir.
Bist-100 de Fırsatı Kaçırdığını Düşünenler İçin Hatırlatma
Faizlerde yaşanan hızlı indirimlerin ardından yüksek getiri arayan yatırımcılar için, Bist-100 Hisse Senetleri Piyasası’nda yaşanan yükselişin kaçırılmış bir fırsat olduğu düşünülüyorsa, kanımızca yanılmaktadırlar. Zira TL dışında özellikle de altın ve diğer değerli metallere yatırım da önemli bir seçenek teşkil etmiş durumdadır. Hisse Senedi bazında çok yüksek değer artışları yaşanmış olsa da genelde kıyaslama yapmak açısından Bist-100 ile, Gram Altında meydana gelen artışları bir değerlendirelim; örneğin Bist-100 Endeksi’nin 20 Mayıs 2019 tarihi itibariyle Endeks Değeri 86,771, Ons Altın 1,277 usd, gram altın 247,6 TL imiş. Bu akşam kapanışı itibariyle ise, Endeks Değeri: 116,829, Ons altın 1.645 Usd ve Gram Altın 323 TL seviyelerindedir. Sırasıyla Endeks Getirisi TL bazında %34,6, Ons Altının Getirisi Usd Bazında %31,91, Gram Altının Getirisi TL Bazında %30,45 olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü üzere, TL enstrümanlarda özellikle de “Hisse Senedi “gibi riski yüksek bir varlıkta gerçekleşen getiri ile, güvenilir liman algısı yüksek “Altın” da elde edilen getiri arasında ortaya çıkan fark “Kaçmış Fırsat” gibi durmamaktadır. Elbette, bu karşılaştırmayı başka bir zaman diliminde ve farklı seviyeleri baz alarak yaptığımızda farklı sonuçlar elde etmek mümkün olabilir. Amacımız risk tercihi yüksek olmayan temkinli yatırımcıların diğer yatırımcılara oranla herhangi bir getiri kaybına uğramadıklarını göstermek olduğundan o tür kıyaslamayı çok da tercih etmemekteyiz. Dolayısı ile görülüyor ki, öyle kaçan çok büyük fırsatların olmadığı, temkinli hareket etmenin getirisinin de oldukça tatmin edici düzeyde olduğu gayet açıktır.

Erden Armağan ER- 21.02.2020
erdener1970@gmail.com

 

Exit mobile version