Yıl sonunda yeniden gündeme gelen TCMB’ nin İstanbul’a taşınmasını TCMB’den emekli olan Uzman Dr.Ayhan Bülent Toptaş ile konuştuk.
Yıl sonunda yeniden gündeme gelen TCMB’ nin İstanbul’a taşınmasını TCMB’den emekli olan Uzman Dr.Ayhan Bülent Toptaş ile konuştuk. Dr. Toptaş, Paramedya.com.tr sorularını yanıtladı:
2019 yılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) açısından genel kurulunun erkene alınması tartışmalarıyla başladı, ihtiyat akçelerinin hazineye devri, Başkan Murat Çetinkaya’nın görevden alınması, Bankanın değerleme hesabındaki birikimin hazineye aktarılması tartışmaları ile devam etti. 2019 yılının sonlarında ise yeni Başkan Murat Uysal TCMB’nin kısa bir süre içinde İstanbul’a taşınacağını açıkladı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Öncelikle konunun hukuki bir boyutu var; “1211 Sayılı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun 2. maddesinde “Bankanın merkezi Ankara’dadır” hükmü bulunmaktadır. Bu nedenle böyle bir operasyon yapılması gerekiyorsa öncelikle kanun değişikliğine ihtiyaç bulunduğunun bilinmesi gerekir. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi bu operasyonun mantıklı ve ülke yararına olduğunu kabul edip, TCMB’nin İstanbul’a taşınması kararını alırsa buna zaten engel olabilecek bir güç yok. Burada ilginç olan böyle bir kanun değişikliğinin konunun ortaya atılmasının üzerinden onüç yıl geçmiş olmasına rağmen gündeme gelmemesi ve bu Kanunda değişiklik olmadan, bankaya ait rapor ve belgelerde bu yönde herhangi bir ifade bulunmadan TCMB Başkanının Bankanın taşınacağını ifade etmesi.
TCMB’nin İstanbul’a taşınacağı konusu ilk defa 2006 yılının Ağustos ayının ilk günlerinde TCMB Başkanı tarafından değil, siyasi bir figür olan, ekonomiden sorumlu olan Bakan Ali Babacan tarafından gündeme getirilmişti. Bakanın açıklamasına karşılık, TCMB’nin 3 Ağustos 2006 tarihli duyurusunun ilk cümlesi şuydu; 1211 Sayılı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” Kanunu’nun 2. maddesinde “Bankanın merkezi Ankara’dadır” hükmü bulunmaktadır.”
TCMB’nin İstanbul’a taşınması neden isteniyor?
-Amaç, İstanbul’ un finans merkezi olmasını sağlamaktı. Babacan’ın o zamanki açıklamalarına göre Ziraat Bankası ve Halk Bankasının merkezleri ile BDDK ve SPK gibi finansla doğrudan ilgili kuruluşlarıın da merkezlerinin İstanbul`a taşınmasında fayda görülmekteydi. Babacan’ın öngörüsü büyük ölçüde gerçekleşti ve bu kuruluşların idare merkezleri İstanbul’a taşındı. Bu çerçevede, Merkez Bankası İdare Merkezinin de İstanbul’a taşınması önem arzetmekteydi. Ayrıca bazı gelişmiş ülkelerde Merkez Bankaları başkentten değil, o ülkenin finans merkezinden yönetildiği de ileri sürülmüş ve bazı örnekler de verilmişti. “Almanya`nın başkenti Berlin ama merkez bankası Frankfurt’ta; Avustralya’nın başkenti Canberra, merkez bankası Sydney’de. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi ama merkez bankası Mumbai’de” gibi. Bakan bu bilgiler ışığında Türkiye’nin finansla ilgili ve özerk yapıya sahip olan kamu kuruluşlarının İstanbul`da olmasından daha doğal bir şey olmadığını ifade etmişti.
Sizce TCMB İstanbul’a taşınmalı mı?
-Açıkçası ben 2006 yılında ekonomi bakanı bu konuyu gündeme getirene kadar kimseden bu konuda tek kelime dahi duymadım. Bankanın faaliyet raporlarında, stratejik planlarda, başkanların konuşmalarında da böyle bir ihtiyacın telaffuz edildiğini görmedim. Kimsenin de gördüğünü zannetmiyorum. Taşınmaya gerekçe teşkil eden, uzmanlarınca hazırlanmış bir rapor da kamuoyu ile paylaşılmadı. Banka tabi ki değişen ihtiyaçları doğrultusunda, ulusal düzeydeki örgüt ağının üzerinde çalışır, şube açar, kapatır, dış temsilcilikleri açar, kapatır. Ama bunların bankanın amaçları ile örtüşen gerekçeleri vardır. TCMB Kanununda Bankanın iki ana amacından bahsedilir. Bunlardan birincisi fiyat istikrarını sağlamak, diğeri de biraz daha az önemsenmekle birlikte finansal istikrarı sağlamak. Finansal istikrarı sağlamak görevi ağırlıklı olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundadır. Bu kurum da zaten Bankaların genel müdürlüklerine yakın olmak üzere çoktan İstanbul’a gitmiştir. TCMB’nin İstanbul’a taşınmasının bu iki amacın gerçekleşmesine nasıl bir ilave katkısı olacağı belirsiz. Ayrıca iletişim teknolojisi çok gelişmiştir ve mekanların önemi büyük ölçüde azalmıştır. Biliyorsunuz, her türlü iletişim ve iş büyük ölçüde elektronik ortamlarda yapılabiliyor. Amaç İstanbul’un finans merkezi olmasına katkı sağlamaksa, bunun teoride ve pratikte bir karşılığının olduğunu sanmıyorum. Bir şehrin finans merkezi olması için merkez bankasının o şehirde olmasından çok daha önemli koşullar var; düzgün işleyen bir adalet sistemi ile herkese eşit mesafede, yasalara saygılı ve öngörülebilir bir kamu yönetimi gibi.
Diğer yandan bir ülkenin merkez bankasının ülkenin yönetim merkezine yakınlığının çok önemli avantajları da mevcuttur, TCMB bundan yararlanmıştır ve yararlanmaya devam etmelidir. Acil durum toplantıları, düzenli toplantılar, görüş alışverişleri için TCMB’nin Hazine, Maliye Bakanlığı ve hatta Dışişleri Bakanlığı ile aynı şehirde bulunmasının paha biçilmez faydaları vardır. Bunlardan vazgeçmemek gerekir. Bu buluşmalar taşınmanın hayata geçirilmesi halinde TCMB çalışanlarının İstanbul’dan uçağa veya otobüse binip Ankara’ya gitmesiyle gerçekleşebilecek.
Bu açıklamanız TCMB’nin İstanbul’a taşınmasından bir fayda ummadığınızı ortaya koyuyor.
-Önemli bir fayda beklemediğim gibi bazı faydaları olsa bile katlanılacak maliyetlere değmeyeceğini düşünüyorum. 1930’dan beri TCMB’nin İdare Merkezi Ankara’da. Bankanın ihtiyaçlarına göre kurulmuş bir sistem var. Hazır, düzgün işleyen, emanet ve kıymetlerin güvenle saklanabildiği, işlemlerin yapılabildiği, bir merkez bankasında bulunması gereken ve özel ihtiyaçlara uygun şekilde düzenlenmiş bir İdare Merkezi Binası var. Bunları bırakıp 500 km. öteye taşınmanın ve yeniden bu özel şartları oluşturmanın mutlaka bir maliyeti ve taşınmayı mütakiben bir sürekli ek maliyeti olacaktır. Size verdiğim, Sayıştay raporlarından derlenen şu tabloyu okuyucularınızla da paylaşırsanız sevinirim.
Sayıştay’ın TCMB için yazdığı raporlarından TCMB’nin cari ve yatırım bütçelerine baktığınızda özellikle 2018 yılında yatırım bütçesinin 2016 ya göre neredeyse 33 kattan fazla büyüdüğü görülüyor. Bunun büyük bir olasılıkla İstanbul’a taşınmaya yönelik faaliyetlerin maliyeti olduğunu düşünüyorum.
Sayıştay raporundan bahsetmişken, Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) Sayıştay gibi çalışan bir kuruluş var. Kurumun adı General Accountability Office. Kurumun amacı ABD Kongresi adına, vergi ödeyen vatandaşların paralarının nasıl harcandığını kontrol etmek. Söz konusu kurum tarafından 1996’da hazırlanan bir raporda Federal Rezerv Bank’ın ülkeye yayılmış olan ve 12 Rezerv Bankası ile 25 şubesinin bulundukları lokasyonların yerlerinin 1914’ten raporun yazıldığı tarihe kadar hemen hemen hiç değişmediğine yönelik bir eleştiri getiriyorlar. Dünyada, ülkede ekonomik, teknolojik durum değişmiş, bölgelerdeki nüfus durumları değişmiş ama Federal Rezerv Bank’ın birimlerinin yerlerinde hemen hemen hiç değişiklik olmamış. Federal Rezerv Yetkililerinin General Accountability Ofisinin bu eleştirisine verdikleri cevap aynen şöyle:
“Eğer bugün kurulmuş olsalardı 12 Federal Rezerv Bankasının İdare Merkezlerinin ve 25 Şubesinin bölge ve mahalleri çok farklı olacaktı. Ancak şimdi, bu tesislerin ve İdare Merkezlerinin yerlerinin değişmesi çok maliyetlidir. Bu operasyonlardan sağlanacak faydaların taşınma maliyetlerini büyük ölçüde karşılaması gerekmektedir”
-Benim de aslında tam olarak anlatmaya çalıştığım şey bu. Bu harcamaları yaptıktan sonra ne elde edeceğimizin, vergilerini ödeyen vatandaşlara ne fayda sağlayacağımızın, bu operasyona değip değmeyeceğinin iyi anlaşılması gerek. Elimizde bir fayda-maliyet analizi yok. Ayrıca taşınma maliyeti sadece fiziksel olarak TCMB’yi taşıma maliyetinden ibaret değil. İnsan kaynakları maliyetleri de artacak. Çalışanları naklederken onlara harcırah ödenecek. Ankara’ya göre hayatın daha pahalı ve zor olduğu bir şehre gittikleri için onlara daha fazla ücret ödenmesi gerekecek. Bu da bankanın personel giderlerinde sürekli bir artışa yolaçacak.
İnsan Kaynaklarından söz açılmışken, TCMB’nin İnsan Kaynakları Yönetimi bundan nasıl etkilenecek?
-Yüzlerce çalışanın İstanbul gibi çalışanlar için yaşamın Ankara’ya göre daha zor olduğu bir şehre taşınmasından bahsediyoruz. Bunların bir kısmı çocuklarının okul durumu, ya da eşlerinin işlerinden ayrılamamaları nedeniyle ailelerini yanlarında getiremeyecek, İstanbul-Ankara arasında gidip gelecek. Bir diğer kısmı ailelerini yanında getirecek ama çocuklarını okul ve kreşe yerleştirmek, eşlerinin yeni iş bulması için destek olmak, ya da eşin işsiz kalmasının ekonomik sonucuna katlanmak, büyük, kalabalık, ulaşımı zor ve pahalı şehre uyum sağlanması için özel efor sarfetmek zorunda kalacak. Bazıları istifa edecek ya da planladığından daha erken zamanda emekliye ayrılarak, Ankara’da kalacak. Gözönünde tutulması gereken önemli bir durum da çok tecrübeli ve yüksek yetkinliklere sahip bazı personelin hazır İstanbul’a gelmişken kendilerine yüksek ücretler teklif edecek olan finans kuruluşlarına da geçmelerinin mümkün hale gelmesi. Orta vadede İstanbul’un daha geniş bir emek piyasası olmasının avantajları devreye girecek tabii ki. TCMB Ankara’ya göre daha büyük bir emek havuzunun yakınınına gelmiş olacak. Ama insan kaynakları maliyeti kalıcı bir şekilde artacak.
Burada bana ilginç gelen bir başka husus kurumların İstanbul’a taşınma önerisinden birkaç yıl önce ortaya atılan bir başka önerinin taşınma önerisi ile taban tabana zıt bir karakter taşıması.
Neydi bu öneri?
-Bu öneri aslında İstanbul’un aşırı yüklenmiş ve göç alan bir şehir olduğu düşüncesini temel alarak, artık İstanbul’un tamamen dolduğunu ve buraya gelecek vatandaşların nakil ilmuhaberi ya da vize uygulamaları ile şehre girebilmesinden dem vuruyordu. Sonra bu görüş birden arka plana atıldı, gündeme hiç gelmedi ve İstanbul’a kurumlar taşınmaya başlanarak şehrin çekim gücünü artırmaya devam edecek projeler ortaya atıldı. Ben bunun önemli bir tutarsızlık olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda bu yoğunlaşmanın stratejik sorunlar oluşturduğunu düşünüyorum.
TCMB’nin İstanbul’a taşınması nasıl bir stratejik sorun yaratabilir?
-TCMB gibi ekonomi politikasının iki amiral gemisinden biri (diğeri Maliye Bakanlığı) olan bir kurumun doğru dürüst bir alt yapısı olmayan, deprem ve tsunami olasılığı olan bir şehre taşınmasından bahsediyoruz. Ankara’da böyle ciddi riskler yoktu. Ayrıca İstanbul Ankara’ya göre dünyaya daha açık bir şehir olması dolayısıyla salgın hastalıklara da daha açık bir şehir. İş sürekliliğinin sağlanabilmesi açısından Ankara çok daha güvenli.
TCMB’nin taşınmasının ideolojik bir boyutu olduğu da söyleniyor.
-Evet konuyu ideolojik boyutu ile değerlendirenler de var. Ama ben bu tartışmayı bu aşamada teknik ve hukuki bir mesele olarak görüyorum. Bununla birlikte taşınmanın siyasi ve ekonomik sonuçları da olacaktır. Aslında ben tüm partilerin Ankara milletvekillerinin TCMB’nin İstanbul’a taşınması hakkında ne düşündüğünü bilmek isterim. Çünkü bu kurumların Ankara’dan taşınmasının Ankara’nın ekonomisi ve dolayısıyla Ankara’da yaşayan vatandaşlar açısından büyük bir kayıp olduğu açık. Bu taşınmalar bölgelerarası ekonomik dengesizliği artırıyor ve Ankara’nın aleyhine ve İstanbul’un lehine bir gelir akımı yaratılıyor. Geçmişte çeşitli illerin milletvekilerinin ya da siyasilerinin şehirlerinde TCMB’ye ait bir birimin olması için çalıştıklarını görmüştüm. Bir şehirde merkez bankasına ait bir birimin olması o şehrin ekonomik yönden prestiji için çok önemli bir artı olarak görülür. Başka ülkelerde de bir şehirde merkez bankasının herhangi bir birimini kapatmak isterseniz o şehrin milletvekilini sağlam gerekçelerle ikna etmek zorundasınızdır. Bu da hiç kolay bir iş değildir. Ama TCMB’nin İdare Merkezinin İstanbul’a taşınması önerisinin Ankara milletvekili olan ekonomi bakanı (Ali Babacan) tarafından ortaya atıldığını duymak da beni çok şaşırtmıştı.
Röportajın başında merkez bankaları başkent dışında bulunan ülkeler olduğunu söylediniz. Bu ülkelerin böyle bir tercih yapmalarının nedeni nedir?
-Bunun iki önemli nedeni olabilir. Birincisi ülkenin finans merkezine yakın olmak, ikincisi de hükümetten uzak olmak ve daha bağımsız çalışabilmek. 2019 yılı içinde gerçekleşen gelişmeler TCMB’nin İstanbul’a değil dünyanın neresine giderse gitsin bağımsızlığı ile ilgili sorunlarının olacağını gösteriyor. Bu merkez bankalarının idare merkezlerinin lokasyonları belirlendiğinde iletişim teknolojisi şimdiki düzeyinden çok uzaklardaydı. TCMB 1930 yılında İstanbul’da kurulmuş olsaydı ve bugün Ankara’ya taşınmak istenseydi bu yine uygun olmayacaktı. Çünkü taşınmak bu maliyetlere değmeyecek. Az önce de belirttiğim gibi ABD gibi dünyanın en zengin ülkelerinden birinin merkez bankası ortaya çıkacak maliyetleri öne sürerek, değişen koşullara rağmen idare merkezlerini ve şubelerini taşımayı reddediyor. Bir merkez bankası birimi bir yerde kurulmuşsa artık onu oradan taşımak çok olağandışı durumlarda yapılabilecek bir iş.
Peki yakın zamanda merkez bankalarını taşıyan ülkeler var mı?
Var. Ama dediğim gibi çok olağanüstü durumlar yaşayan ülkeler bunu yapıyor. Örneğin Myanmar 2006 yılında İdare Merkezini eski başkent Yangondan yeni başkent Nay Pyi Taw’a taşıdı. Ama 2006 yılında o ülkede neredeyse 40 yılı aşkın süredir görevde olan bir askeri yönetim vardı, bu yönetim ülkenin başkentini değiştirmişti ve zaten Myanmar Merkez Bankasının idare merkezinin personel sayısı birkaç yüz kişiyi geçmiyordu. İç savaş yaşayan Yemende merkez bankası Sanaa’dan Aden’e taşındı. Yakın zamanda Libya Merkez Bankasının Trablus’tan Misrata’ya taşınacağına dair söylentiler gündeme geldi. Biliyorsunuz Libya’da da bir iç savaş var.
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?
-TCMB ile ilgili olarak alınan her kararın bu önemli kurumumuzu en iyi noktalara taşımasını, dünyanın önde gelen merkez bankalarından birisi olmaya bir adım daha yaklaştırmasını isterim. Ama bir merkez bankasının idare merkezinin taşınması nadir görülen bir durumdur ve ve böyle bir karar çok açık, net ve sağlam gerekçelere dayanmalıdır. Daha da önemlisi TCMB idare Merkezinin taşınma işlemi başlamadan önce hukuki dayanağının oluşturulması yani 1211 sayılı Kanunun 2. Maddesinin değiştirilmesi gerekirdi. Bu kanun teklifi TBMM’de görüşülüp gerekçeleriyle birlikte tartışıldıktan ve kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra taşınma işlemi başlamalıydı. Halbuki daha kanun değişmeden genel müdürlükler için İstanbul’da ofisler oluşturulmuş ve personel bu ofislerde çalışmak üzere Ankara’dan İstanbul’a nakledilmiştir. Daha kanun değişmeden Bankanın taşınmaya başlaması çok uygunsuz.
Merkez bankacılığı üçyüz yılı aşan bir kurumsallaşma sürecinden bu güne gelmiştir. TCMB’nin ise yüz yıla yakın bir merkez bankacılığı birikimi vardır. Bu birikimleri bir tarafa bırakıp, kurumu maceraya sürükleyecek operasyonlar yapmak çok yanlış.
CarrefourSA Bayilik Buluşmaları Antalya ile Devam Ediyor
Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki, Türkiye perakende sektörünün öncü markası CarrefourSA 70 ilde 1200 mağazası ve bayileri dahil olmak...