Para piyasaları uzmanı Erden Armağan Er’den ilginç analiz.Uluslararası para piyasaları göçecek! Peki altın mı yoksa gümüş mü almak lazım?
Değerli Para Medya okurları, bu haftaki yazımızda, Uluslararası Para Sistemindeki gelişmelerden ve taşıdığı risklerden söz etmek istiyoruz. Zira bilindiği üzere son yıllarda dünya ekonomisinde ortaya çıkan dalgalanmalar ve etkileri git gide daha sarsıcı ve daha uzun süreli krizlerin yaşanmasına neden olmaya başladı.
Bu bağlamda, belki de önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde uluslararası para sisteminde ortaya çıkacak gelişmeler, dünyada ve ülkemizde çok büyük sermaye değişimlerine sebep olabilecek potansiyeller ve fırsatlar taşımaktadır. Eğer “USD – EURO ne olacak” diye merak ediyorsanız, altın-gümüş fiyatlarının hangi seviyeye çıkabileceği konusunda fikriniz yoksa yazımıza çok uzun demeden bir göz atmanızı tavsiye ederiz.
Altına Dayalı Para Sistemi Neden İşlemedi?
kinci Dünya Savaşını müteakip,1944 yılının Temmuz ayında A.B.D.’nin Bretton Woods kasabasında Birleşmiş Milletler Para ve Maliye Konferansı (United Nations Monetary and Financial Conference) bünyesinde 44 ülke temsilcisi bir araya gelerek savaş sonrası dünyanın uluslararası mali, parasal ve mali düzenin nasıl sağlanacağı konularını tartıştılar ve tarihte Bretton Woods olarak bilinen anlaşmayı imzaladılar. Sistem bir bakıma iki dünya savaşı arasındaki dönemde çeşitli ülkelerce uygulanmasına son verilen Altın Sistemine geri dönüş anlamına gelmekteydi. Sistem temelde rezerv para sistemi olarak altına yeniden dönüşü sağladı. Anlaşma ile A.B.D. para birimi Doları altının değerine sabitlenmesini ve bu sabit pariteden yabancı ülke hükümetleri ve Merkez Bankalarınca serbestçe konvertibilitesini taahhüt etti.
Aslında sistem A.B.D. Doları ile altın arasında bir sabit çıpa oluşturdu. 1 ons altının değeri 35 A.B.D. Doları olarak belirlendi . Ancak bu sistem dış ticaretin serbestleştirilmesini de öngörüyordu ve yıllar geçtikçe ABD’nin dış ticaret açıkları artmaktaydı. Soğuk Savaş yıllarında yaşanan silahlanma yarışı, Kore ve Vietnam Savaşı gibi askeri harekatlar da ABD Harcamalarını arttırıyordu. Yaşanan bu gelişmeler ABD Dolarını zayıflatıyor ve devalüasyon baskıları artıyordu. Sonunda 1971 yılında A.B.D. sisteme üye diğer ülkelere danışmadan ve onların onayını almadan A.B.D. Doları’ndan altına dönme imkanı sağlayan sabit kur uygulamasına olan taahhüdünü tek taraflı iptal etti ve para birimini serbest dalgalanmaya bıraktığını açıkladı. Bu tarihte ABD’nin altın rezervi 8,134 ton, piyasadaki ABD Doları miktarı ise 105 Milyar Dolardı.1971 Tarihi itibariyle 1 ons altın, 12 ons gümüşe denk gelmekteydi.
FED Sürekli Para Basmaya Devam Ederse
Dünyada Kapitalist Sistem, 1971’deki altına dayalı sistemden çıktıktan sonra 10-20 yılda bir krizden krize savruldu. Bunun sebebi, rezerv para olan Amerikan dolarının artık sınırsızca basılıyor olmasıydı. Durgunluğa giren ekonomiyi canlandırmak için bulunan tek yol para miktarını arttırmak oldu. Ancak bir sorun vardı ki, basılan para, küreselleşme ve ticaretin serbestleşmesi ile birlikte, ulusal ülke paralarının da konvertibiliteye geçmesi sayesinde, ABD ve Gelişmiş ülkelerden hızla yüksek faiz uygulayan ülkelere gitmesine ve zaten sorunlu olan bu ekonomilerin de krize girmeye aday hale gelmesine sebep oluyordu. 2008 krizi ile birlikte bu eğilim başta FED olmak üzere, daha da arttı.2008-2013 arasında FED Bilançosunu neredeyse 4 kat arttırdı. Diğer Gelişmiş ülke Merkez Bankaları da aynı yolu izleyince, zaten ödenemez hale gelen devlet borçlarına, bir de “özel şirket borçları” eklenmeye başladı. FED, 2013 Haziran ayından sonra QE programlarına son verip para arzını azaltmaya başladıysa da, dünyada resesyon endişeleri baş gösterince tekrar faiz indirmeye başladı. Anlaşılan o ki, FED ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları para basmaya devam edecekler ve artan para arzı uluslararası para sistemine duyulan güveni iyice azaltacak. Asya-Pasifik ve Ortadoğu Doğu Akdeniz’deki jeopolitik gerginliklerin de katkısıyla, kıymetli metallere olan ilgi yükselecek. Zira halihazırda Çin, kısmen de olsa para birimini altına endekslemiş durumda ve bu durum her geçen gün ABD Dolarının aleyhine gelişmekte.
Dünya Merkez Bankaları Altın Rezervlerini arttırıyor
Alttaki grafikten de anlaşılacağı üzere, 2008 Yılından bu yana Merkez Bankaları, rezerv para ekonomilerinde meydana gelen dalgalanmalar ve artan belirsizlikler nedeniyle tuttukları rezervleri artırırken altının rezervler içindeki payı da yükselmeye devam etti. Öte yandan, Merkez Bankalarının yüzde 54’ü, gelecek 12 ay içerisinde dünya genelinde merkez bankalarının altın rezervlerinin artacağını öngörüyor. Dünya Altın Konseyi (WGC) rakamlarına göre 2019 Ağustos ayı itibariyle rezervlerini en çok artıran ülkenin Türkiye olduğu gözlemleniyor. WGC ‘nin üçüncü çeyrek altın talebi raporuna göre, dünya genelinde altına olan talep artmaya devam ederken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), dünya merkez bankaları arasında 3’üncü çeyrekte en fazla altın alan merkez bankası oldu. Merkez Bankası’nın toplam altın rezervleri 385,5 tona çıktı. Rusya ve Çin de altın rezervlerini artırıyor. Gelişmekte Olan Ülke Merkez Bankalarının altın talebi haliyle altın fiyatlarında da yukarı yönlü baskıya neden olmaktadır.
Amerikalı bankacılık devi JP Morgan, tarihte bir özel kuruluşun biriktirdiği en büyük fiziki gümüş varlığını topluyor.
Daha önce hiç fiziksel gümüş varlığı tutmayan banka, 2011 yılından itibaren gerçek gümüş stoklarını hızla artırmaya başladı. 22 Haziran 2018 tarihinde JP Morgan´ın fiziki gümüş varlığı 140 milyon ons´a (yaklaşık 4354 ton) yükseldi. JP Morgan, ABD vadeli işlemler piyasalarında en çok gümüş işlemi gerçekleştiren kuruluş durumunda. 2010-2011 yıllarında ABD´de 43 yatırımcı JP Morgan´ı gümüş fiyatlarını manipüle ettiği iddiasıyla mahkemeye verdi. Amerikan internet medyası JP Morgan´ın Dolar Sisteminde bir sorun beklediğini ve bu nedenle Gümüş fiyatlarını türev piyasasında düşürerek çok yüksek miktarda gerçek gümüş topladığını iddia ediyor. Bu teoriye göre, dolar sisteminde yaşanacak ciddi bir sorun, doların alternatifi olan altın ve gümüşe çok yüksek bir talep meydana getirecek. Gümüş analisti Ted Butler, silverseek.com adlı haber sitesindeki 12 Nisan 2018 tarihinde yayınlanan yazısında, JP Morgan´ın bağlı kuruluşları ve müşterileri yoluyla fiilen kontrol ettiği fiziki gümüş varlığının aslında 700 milyon ons´un da üzerinde olduğunu belirtmişti.
Alman Vatandaşları Bankalara Güvenmiyor Mu?
“Almanya’da “yastık altı” birikim eğilimi giderek artıyor. Ülkede evlerde tutulan nakit para tasarruf miktarının 10 sene öncesine oranla yaklaşık iki katına çıktığı açıklandı.
Alman Bild gazetesi, 2009 yılında 102 milyar EURO olan yastık altı nakit para miktarının günümüzde 235 milyar EURO’yu bulduğunu bildirmişti. Bu rakam ülke nüfusu 83 milyon olarak kabul edildiğinde, kişi başına ortalama 2.800 EURO nakit birikim anlamına geliyor
Alman Merkez Bankası’ndan bir sözcü de gazetenin açıkladığı söz konusu rakamları teyit etti. Birikimler için ceza faizi uygulamasına ilişkin tartışmalar Avrupa Merkez Bankası’nın (EZB) para politikalarında esnekliğe gitmesi üzerine arttı. Merkez Bankasının eski verilerine göre bankaların yüzde 23’ü cari hesap veya tasarruf hesapları için negatif faiz uygulamasına gittiklerini beyan etti.
Bütün Bu Gelişmeler Neye İşaret Ediyor?
Başta ABD olmak üzere, gelişmiş ekonomilerin sınırsız borçlanma, faiz indirimi ve para arzını artırmayı sürdürmeleri ve ekonomilerinde meydana gelen durgunluğu aşmak için başka yollar arama ihtiyacı hissetmemeleri, JP Morgan gibi büyük finans kuruluşları başta olmak üzere, finans dünyasının büyük aktörlerini değerli metal biriktirmeye yöneltmiştir. Aynı şekilde Başta Çin, Rusya ve Türkiye olmak üzere gelişmekte olan ülke Merkez Bankaları Altın Rezervlerini arttırmaya başlamışlardır. Çin, petrol ödemeleri için “Yuan” önermeye ve bu yuanların Şanghay Borsası’na ibrazı durumunda karşılığını altın olarak ödeyeceğine ilişkin taahhütte bulunmuştur. Alman bankalarının mevduatlara negatif nominal faiz uygulaması, Alman Halkını paralarını bankalardan çekerek “Kiralık Kasa”larda ya da “yastık altı”nda saklamaya yöneltmiştir. Uluslararası ödeme sistemi “ABD Doları”na güvenini her geçen gün yitirmektedir. ABD’nin son dönemde ortaya çıkan hırçınlığının arkasında “dolar”ın dünya parası olmaktan çıkışı yatmaktadır.
Sonuç olarak, uluslararası bankacılık sistemine güven azalırken, alternatif olarak değerli metaller talebi artmakta, üstelik “fiziki biriktirme” ön plana çıkmaktadır. Yurt dışında yaşanan tüm bu gelişmelerin Türkiye’ye de yansıması kaçınılmazdır. Başta TL’deki istikrarsızlık nedeniyle ilk anda Döviz Mevduatlarına yönelen tasarrufların, açıklamaya çalıştığımız nedenlerle “altın ve gümüş”e dönmesi, akabinde de sistemle ilgili endişelerin daha da artmasını müteakip yastık altına yönelmesi kuvvetle muhtemeldir. Üstelik Jeo-Politik risklerin de gitgide artıyor oluşu, bu eğilimi güçlendirmeye katalizör olacak gibi de durmaktadır. .
JP Morgan bankasının kurucusu John Pierpont Morgan 18 Aralık 1912´de ABD Kongresi´ne ifade verirken daha sonra çok ünlenecek olan şu sözü söylemişti:
“Sadece altın (ve gümüş) paradır, başka hiçbir şey değil”
Erden Armağan ER
erdener1970@gmail.com
Faiz indiriminin kokusunu alan yabancı tahvile saldırdı
Yurt dışı yerleşikler 15 Kasım haftasında güçlü tahvil alımı yaptı. 1,6 milyar dolarlık tahvil alan yabancının tahvil alımı dokuz haftanın...