Türkiye’de ilk kez bir banka binlerce öğrencisi olan üniversitenin tüm hesaplarına tedbir koydurdu. Şehir Üniversitesi yönetimi, olayı hukuk devletine yakışmayacak bir girişim olarak nitelendirdi.
2008 yılında Bilim ve Sanat Vakfı tarafından kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin hesaplarına daha önce kullandığı kredi nedeniyle Halk Bankası tarafından tedbir konuldu.
İstanbul Şehir Üniversitesi yönetimi ise bankaya tepki göstererek, iyi niyetten uzak bir girişim olarak değerlendirdi.
Üniversite’den şu açıklama yapıldı:
“Üniversitemiz, ülkemizin en güzel eğitim kampüslerinden birine 2017 yılında taşınmıştır. ŞEHİR; daha önce fabrika olarak kullanılan 410 dönümlük bir araziyi, koruma altındaki 5500 ağaç ve yine endüstri mirası kapsamındaki fabrika binaları ile birlikte muhafaza ederek kamu hizmetine kazandırmıştır. Kampüsteki 22 bina yenilenmiş, peyzaj alanları düzenlenmiş, doğal çevre korunmuştur.
Söz konusu kampüs alt yapısı ve inşaatı için Bilim ve Sanat Vakfı’nın ve bağışçılarımızın yaptığı çok önemli katkılara ilave olarak birçok başka vakıf üniversitesinin yaptığı gibi yatırım kredisi kullanılmıştır. Halkbank’tan temin edilen bu kredi için mevcut kampüs alanı ve Tuzla’da bulunan arazimiz teminat olarak gösterilmiştir.
TMMOB tarafından kampüs arazisinin devri ile ilgili açılan kasıtlı dava üzerine Halkbank üniversitemize tahsis ettiği kredi limitlerinin kullanılmasına izin vermemiştir. Bununla birlikte geçen yıl yaşanan ekonomik kriz ve ülkemizin içinden geçtiği olağanüstü şartların da etkisi ile ödeme takviminde kısa süreli bir aksama yaşanmıştır. Ödeme planında meydana gelen sorun üzerine banka ile yapılan görüşmelerde önemli bir ilerleme sağlanmıştır. Üniversitenin bankaya verdiği gelecek projeksiyonu ve ödeme planıyla ilgili kredi borcunun ödenebileceği anlaşılmış ve iki kurum yetkilileri bu konuda 09.10.2019 tarihinde fikir birliğine varmıştır. Hal böyle iken sadece iki gün sonra, 11.10.2019 tarihinde Halkbank, dürüstlük ilkesine aykırı şekilde Üniversite’nin bankalardaki tüm varlıklarına tedbir koydurmuştur. İyi niyetten uzak bu girişim neticesinde ortaya çıkan bu durum, bir hukuk devletinde yaşanmayacak boyutlar içermektedir.
KAYNAĞIMIZ VAR!
Üniversitemizin hesaplarında tüm ihtiyaçlarını görecek, tüm ödemelerini yapacak, sorumluluklarını yerine getirecek kaynağı vardır. Nitekim bugüne kadar üniversitemiz gerek eğitim-öğretimin sürdürülmesi gerekse mali yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda herhangi bir aksaklık yaşamamıştır. Burada amaç, alacaklarını temin etme konusunda sorun yaşamayacak olan bankanın çıkarlarını korumak değil, başarılı bir yükseköğretim kurumunu çalışamaz hale getirmektir.
İstanbul Şehir Üniversitesi kimseye değil halkımıza aittir. ŞEHİR’e baskı kurmak, meşru haklarını ihlal etmek önce bu ülkenin öğretim görevlilerinin, parlak gelecek hayali kuran gençlerinin sonra da bu ülkenin eğitimine güvenerek gelen uluslararası öğrencilerimizin haklarını ve eğitim idealini gasp etmektir. Kimsenin bir üniversiteye ve öğrencilerine bunu yapmaya hakkı yoktur.
Kamu bankaları ülkenin ekonomik hayatının devamını sağlamak yanında eğitim sisteminin desteklenmesi için vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir üniversitede öğrenciler, öğretim elemanları, öğrenci aileleri finansal bir anlaşmazlık nedeniyle cezalandırma yoluna gidilmemiştir. Bu sadece mali bir karar değil, aynı zamanda eğitim-öğretim hayatına vurulmuş bir darbedir.
EKONOMİK KRİZ
Bugüne kadar mukayese edilemeyecek kadar zor durumda olan başka eğitim kurumları haklı bir şekilde korunmuş, mali yükümlülüklerini yerine getirememelerine rağmen eğitim hayatlarına devam etmeleri için her türlü adım atılmıştır. Ekonomik kriz sebebiyle zor duruma düşen birçok şirketin, spor kulübünün ayakta kalması için kimi zaman mali imkanları zorlayan koruyucu adımlar atılırken İstanbul Şehir Üniversitesi’nin maruz kaldığı haksız uygulama kabul edilemez. Üstelik yakın zamanda çıkarılan kanun ile tanınan yeniden yapılandırma hakları da üniversitemize kullandırılmamaktadır.
Şunun bilinmesini özellikle isteriz: Tüm hayatı boyunca bilim, araştırma ve eğitim için çalışmış, ülkemizin gençliğine daha kaliteli şartlarda eğitim-öğretim sağlanması için mücadele etmiş bir topluluk olarak her şeyimizden kıymetli öğrencilerimizin üniversite hayatlarının sorunsuz bir şekilde devam etmesi bizim için her şeyin üzerindedir.
Böylesi olağanüstü şartlarda ayakta kalan, eğitim veren, küresel çapta ülkemizi temsil eden bir yükseköğretim kurumunu hedef alanlar gerek hukuk nezdinde gerek toplum vicdanında yaptıklarının hesabını veremeyeceklerdir.”