Terör gibi dayatılan bir BES hedefi gencecik bir bankacının ölümüne neden oldu. Onun işinden atılmasını sağlayan müfettiş vicdanın rahat mı? O saçma sapan hedefi terör gibi personele uygulayan satış ve bölge müdürleri mutlumusunuz? HANİFE SERTER YAZIYOR:
Dünden beri yine Paramedya’ya mesajlar yağıyor, on binlerce insan genç yaşta haksız yere işsiz kalmaya kalbi dayanmayan bankacıyı konuşuyor, onun için üzülüyor, ağlıyor.
Yaşananları sorguluyor.
Aileye destek olmanın yollarını soruyor.
Hepimizin aynı anda, aynı sebepten içimiz sızlıyor .
Bir can gitti. Bir çocuk babasız büyüyecek. Bir annenin gözü yaşlı kalacak. Ne yazık ki bu ne ilk ne de son olacak. Bu düzen böyle sürdükçe, bu sistem böyle gittikçe “Hedef Terörü” daha çok cana kıyacak, çok canlar alacak.
Yazımın altına Ender Balcı’nın yaptığı yorum çok doğruydu. Bu olayda yaşanan süreçte her bir aşama ayrı bir vak’a, ayrı bir trajedi.
Adeta insanları terörize edilerek verilen hedefler, zorla yaptırılan sigortalar, BES‘ler, sorun ortaya çıkınca köşesine çekilen üst yönetimler, teftişin önüne atılıp, “kurtulun şundan” denilen çaresiz personeller, yıllar sonra aniden işsiz kalmanın yarattığı çaresizlik duygusu , bozulan, temelinden sarsılan aile kurumu, ifade edilemeyen, içten içe yaşanan maddi manevi sıkıntılar, müfettiş tarafından yapılan telkinlerin, savcılık tarafından sürdürülen takiplerin , hukuki açıdan yaşanan zorlanmaların, köşeye sıkışmışlığın verdiği çaresizlik hissi, aşırı stres, üzüntü, kaygı…
Sonuç iflas eden bir kalp . Geriye kalan büyük bir acı.
Dünya bir kez daha başımıza çöktü..
Biz hepimiz bu enkazın altında kaldık sanki.
Hedef baskısı yapan üst yönetimleri, satış müdürlerini , bölge müdürlerini , müdürleri.. Hepsini hep yazdık , sorguladık da.. Teftişin bu işin içinde nasıl bir rol oynadığı, yaşananlar karşısında nasıl bir tavır takındığı konusu doğrusu pek gündemimize gelmemişti. Bu olayda teftişin de rolü az değilmiş, onu anladık.
Yıllarca müfettişlik yapmış, bir çok olay görmüş, duymuş, yaşamış biri olarak ben bu olayda müfettişin bu yaklaşımına anlam veremedim.
Nasıl bir sebepten, nasıl bir telkinle istifaya zorlamış bu personeli çözemedim.
Duyumlarıma göre bu konularda benzer kararlara , raporlara imza atmasıyla bilinen, bu tür işlere özel koşulan, tanınan, bilinen bir müfettişmiş kendisi. Keşke kendisine sorabilsek, öğrenebilsek şimdi , vicdanı ( var mı) rahat mı ?
Bankalarda bu sigortaların BES’lerin ne koşullarda nasıl bir baskı ile yaptırıldığı sır değil. Bunu yapanların bu işten bir menfaati de yok doğrusu. Belki bir azar toplantısından kurtulma, bir ortamda herkesin içinde rencide olmama, “herkes yaptı bir sen yapamadın” durumuna düşmeme niyeti ile şartlarını zorlaya zorlaya yaptıkları işler. Bunu görmez mi, bilmez mi Teftiş’tekiler. İnsan psikolojisinden anlamaz mı, insanı gözüne bakıp tanımaz mı? Doğruluğunu, dürüstlüğünü her yönden sorgulamaz mı ? O personel yıllarca o bankaya ne şartlarda emek vermiş hiç bakmaz mı ? Başka başka yerlerden istihbarat yapmaz mı ?
Görünen o ki bakmamış, yapmamış. Tetikçi olarak gönderilmiş oraya, işini yapıp çıkmış. Şikayetlerin artık eskisi gibi Teftiş Kurullarına değil Paramedya’ya yapılması boşuna değil demek ki ? Teftiş bir kurumun en hassas , en önemli birimidir . Oraya da güven ve saygı kalmamışsa o kurum artık bitmiştir.
Bitik kurumların , bitik yönetimlerini ahlaklı ve vicdanlı olmaya davet etsek ne işe yarar ki artık.
Doğrusu biz artık bu kurumlardan umudu kestik. Türkiye’nin en büyükleri, en zenginleri, en güçlüleri de olsa, gözümüzde pek bir değerleri kalmadı. Hisseleri, borsaları , markaları, değerleri onların olsun, insanlık bizde kalsın. İnsan olanlarla insanca yaşamak dileği ile.
Not: Hedef Terörü konusu burda bitmedi. Daha yeni başlıyoruz…